Marmara Vakfı Grubu Başkanı Dr. Akkan Suver Bey ülkemiz adına her yıl önemli projeleri gündeme taşıyarak Uluslararası arenada dalında uzman kişileri bir araya getirerek önemli ve faydalı büyük iş yapmaktadır.
Gündemde konuşulacak konularla ilgili kısa alıntılar yapacağım.
Bu yıl da 11-12 Nisan tarihlerinde İstanbul WOW Otelde toplantı yapılacaktır. Sayın Akkan Beyi bu hizmetlerinden ve başarısından dolayı kutluyor ve teşekkür ediyorum.
Alışılmış gündelik yaşamımızı sürdürürken insanlığın artık dördüncü sanayi devrimini içselleştirmeye başladığını görüyoruz.
Dünya baş döndürücü bir hızla, yıkıcı bir dönüşümden geçiyor. İnsanlık için her şey değişiyor. Bu dönüşümün en belirleyici nedeni şüphe yok ki, dijital teknolojiler… İnsanların yaptığı işleri üstlenecek olan yapay zekaya sahip robotların, var olan verilerden sonuçlar çıkarıp kendileri karar verip uygulamaya geçebileceğini, bunun insanlığa etkilerini tartışmaya başladık bile...
3D teknolojileri ile donatılmış sürücüsüz akıllı arabalarda, evlerde, bürolarda yaşayacak olmamız bizi şaşırtmıyor. Nano ve bioteknolojilerin hayatımızı sil baştan değiştireceğinin bilincindeyiz. Akıllı üretim sistemleri akıllı evler, akıllı şebekeler, akıllı şehirler ve akıllı devlet... Tüm bu akıllı sistemlerin sosyal ağlar ve e- ticaret kanalları ile oluşacak ağın ekonomiyi ne kadar etkileyeceğini düşünebiliyor musunuz?
Teknik bir devrimin kenarında olduğumuzu görüyor ve uzun vadeli bir dünyada, kısa vadeli düşünmenin artık işe yaramadığını kavrıyoruz.
"Geleceğe Hoş geldin!" diyebilmek, dönüşümün dışında kalmamak için önce kendimize bazı soruları da sormamız gerekiyor. Dördüncü sanayi devrimi ve dijital teknolojilerle dünyamız hızla değişirken bizim eski doğrularla, eğitimle, yönetimle, politikalarla yola devam etmemiz mümkün mü? Bize yarınları gösteren kurumlar ve ülkeler neler yapıyor?
Hızla gelişen teknolojileri ve zamanın ruhunu yakalamanın formülü aslında çok kolay mı? İçinden geçtiğimiz bu dönüşüme ayak uydurabiliyor, atılması gerekli adımları atabiliyor muyuz?
Bu dönüşümün parçası olarak yola devam edebilmemiz için: sürdürülebilir fikirler üretip, kurumlar oluşturabiliyor, ekonomiler yaratabiliyor muyuz?
Başarı devamlılık ister. Geleceğe uyumlu kendi girişimcilik kültürümüzü geliştirebiliyor, yeni eğitim metotları, yeni politikalar oluşturabiliyor muyuz?
Yoksa hâla bugünün doğruları ile yarınları kurabileceğimizi mi umuyoruz?
Yenilikçiliğe, Ar-ge'ye, gelecek nesillere yatırımı öncelikli programı yapabilen ülkeler, geleceğin kazananları, yapamayanlar kaybedeni olacaklardır!
Öte yandan gene 21. Avrasya Ekonomi Zirvesi'nde özel bir oturumla teknolojinin ulaştığı bir başka boyutu, "Akıllı Şehirler" konusunu da ele alacağız.
Akıllı şehirler artık gelişen şehir nüfusunun, mevcut doğal çevre, enerji, ulaşım, insan vb. kaynaklarının daha verimli, sürdürülebilir ve kontrol edilebilir düzeyde kullanımını hedefliyor.
Bugün hem büyükşehir hem de ilçe belediyeleri, gerek yönetim gerekse vatandaşa ulaşmak ve hizmet götürmek için başarılı projelere imza atıyor. Diğer yandan yerel yönetim iştiraki şirketler ve teknoloji şirketleri de yenilikçi akıllı şehir projeleri geliştiriyor. Bu oturumumuzda yerel yönetimler ve teknoloji şirketlerinin projelerini değerlendirilmelidir.
Sanayileşmenin başlangıcından bu yana, insanlık en sıcak üçüncü yılını yaşıyor. 2017, dünya çapında tartışmalı bir sıcak rekoru kırdı. İklim araştırmacıları alarmda. İklim değişikliği sadece çevre üzerinde değil,finanstan sağlık sektörüne birçok alanı etkilemektedir.
Her geçen gün daha belirgin hale gelen iklim değişikliğinin etkileri şu sıralar açık bir şekilde görülüyor. Amerika'da bazı bölgeler Mars'tan bile daha soğuk hale gelirken, örneğin Avustralya kavruluyor.
Dünyamız bir yandan gelişmiş yapay zeka, dijital teknolojilerle hızla ilerlerken, diğer yandan popülist politikalarla güçlenen muhafazakarlık akımlarının etkisi ile kadın ve kız çocuklarına yönelik ayrımcılıkla mücadelede gittikçe gerilemektedir. Çağımızın paradoksu olan bu durum, düşündürücü olmanın ötesinde uluslararası ikiyüzlülüktür. Bir tarafta ulusal Anayasaların üstünde görülen uluslararası anlaşmalar, BM-CEDAW, AB Konseyi kararları ve bu doğrultuda değişen yasalar diğer tarafta kadın ve kız çocuklarına yönelik şiddet göstergelerindeki yükseliş. Bütün bunlar bize "yasalar"ın sadece bir şablon olduğunu gösteriyor. Esas olan o yasaların uygulanmasıdır. O yasaları uygulayacak olan siyasetçilerin, hakim ve savcıların düşünce yapısını ve bakış açısını yasalara uyumlu hale getirmesi, zihniyetini değiştirmesidir.