Hepimizi tebrik ediyorum. Hem sandık başına gittiğimiz hem sandıklara sahip çıktığımız hem de çok vakur bir şekilde bu başarıyı kutladığımız için.
Bu kadar büyük bir başarı elde edilmesine ve 22 yıl sonra iktidara karşı birinci parti olarak çıkmayı başarmış olmasına rağmen CHP kutlamalardan büyük bir başarıyla geçti. Burada bir takdir de parti yönetimine ve genel başkan Özgür Özel’e iletmemiz gerekiyor. Bir cumhurbaşkanının yapması gereken konuşmayı Özgür Özel, bir muhalefet liderinin yapması gereken hırçın çıkışı da Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan yaptı.
Özgür Özel’in konuşması en az seçim sonucu kadar başarılı ve etkiliydi. Cümlelerinde kutlamaları yaparken AKP’lileri düşmanlaştırmamak, onları tahrik etmemek gibi hususların altını çizmesi çok önemliydi. Bu konuda genel başkanı kutlamak gerekir.
CHP’nin kazandığı büyük bir zafer mi?
Evet, çok büyük bir zafer! Düşünün! Erdoğan 17 bakan, 4 eski bakan, il başkanlarının hepsini toplayıp İstanbul’a sürdü ama CHP hepsini üst üste koyup tek başına bir zafer kazandı İstanbul’da.
Farklı aktörlerin yaptığı çağrılara cevap veren DEM Parti seçmeninin stratejik oy kullandığını da göz ardı etmemek gerekiyor. DEM Partisi seçmeninin çok büyük bir kısmı stratejik oy kullandı ama oranlara baktığımız zaman Ekrem İmamoğlu’nun İstanbul’da Türkiye ittifakı kurduğunu söyleyebiliriz.
Büyükşehirlerde muhalefetin bu kadar güçlü bir seçim kazanmış olması çok önemli. CHP, 30 büyükşehir belediyesinde seçimi kazandığı 14 kentin 9’unda yüzde 50’nin üstünde oy almış ve DEM Partisi de üç büyükşehirde yüzde 50’yi aşmış.
Bu tablo AKP’nin karşısında bir cumhurbaşkanlığı seçiminde ülkenin büyükşehirlerini domine etmiş bir muhalefet olduğu anlamına geliyor. Şu anda sarayın kulaklarında “Biz bir sonraki cumhurbaşkanlığı seçiminde ne yapacağız” diye çanlar çalıyor.
Benim Tahminlerim …
Belediye başkanlık yarışlarında doğru tahmin ettiklerim büyükşehir sonuçlarıydı. Peki, benim tahminlerimin ötesine çıkan sonuçlar oldu mu? Oldu!
Öncelikle katılımın bu kadar düşeceğini öngöremedim. Yüzde 80’in altına inmez diyordum. İkincisi de CHP’nin yüzde 38 oy oranına ulaşıp birinci parti çıkacağını tahmin etmiyordum. Böyle bir öngörüm yoktu, bu inanılmaz bir başarı. Ama gelin buraya bir virgül koyalım. Mutlu olduk, sevindik, sonuç aldık ama üstünde düşünmemiz gereken veriler var.
Cumhurbaşkanlığına katılım yüzde 87’ydi. Dünkü seçimde katılım yüzde 76. Yüzde 11’lik bir kitle var. Araştırma şirketleri ivedilikle bu yüzde 11’lik kitlenin kim olduğunu analiz etmeli. Bu kitlenin çok büyük bir kısmı saraya küsmüş olan AKP’liler mi yoksa bir önceki seçimden umudunu kesmiş CHP’liler de aynı oranda bu kitlenin içinde mi?
Bunu neden bilmemiz gerekiyor? Seçmen eğilimlerini analiz etmemiz gerekli. Yüzde 24 oranında sandığa gitmemiş, hadi zaten Türkiye’de seçimler yüzde 85 -87 bandında seyrediyor diyelim, ama yüzde 11 ekstra bir kitle sandığa gitmemiş. Bunların çok büyük bir kısmı saraya ders vermek isteyen AKP’liler mi? Ben tamamının böyle olmadığını biliyorum. CHP’lilerin de çok ciddi bir kısmının umutsuzluğa kapıldığını ve “Nasıl olsa bir şey değiştiremem” ezberi ile birlikte sandığa gitmediklerini biliyorum. O ezberi kırmaya çalıştık, o ezber öyle bir kırıldı ki! Bundan sonra protest oy, kararsız oy bilmem ne oyun muhalif kanatta kalmayacağını düşünüyorum.
Sandığa Gitmeyen AKP’liler …
Sandığa gitmeyen AKP’lilerin akşam bu sonuçları gördükten sonra çok büyük bir kısmının pişman olduğunu tahmin ediyorum. Çünkü AKP’ye ders verirken bu kadar büyük bir hezimete ve hasara neden olacaklarını düşünememiş olabilirler.
Bir de gözden kaçırmamamız gereken farklı bir gerçek var. Evet, bu önemli bir zafer ama AKP hâlâ yüzde 35’te, ayrıca Yeniden Refah Partisi yüzde 6’da, MHP yüzde 4. Toplamda yüzde 45’lik bir blok var. Bunlar farklı ekonomik ve başarı enstrümanları kullanarak hâlâ Türkiye’de birlikte oldukları takdirde seçim kazanma ihtimalleri olan bir kitle olarak karşımızda duruyor. Yani her şey bitmedi kartlar yeniden dağıtıldı, her şey yeniden başlıyor.
CHP’nin belediyecilikte insanüstü bir çaba sarf ederek çok büyük başarılar elde etmesi ve cumhurbaşkanlığı seçiminde doğru adayla yola çıkması gerekiyor.
İYİ Parti’den Gelen Mesaj
İYİ Parti tabanı Meral Akşener’e “Ben senin ittifak dışında kalmanı onaylamıyorum” dedi. Türkiye’de saray rejimini yıkma gayreti dışında olan, bu hesapların dışında olan hiçbir muhalif partinin yaşama şansı yoktur. İstisnai örnek olarak Yeniden Refah Partisi’ni verebilirim. Yeniden Refah da dengeli bir söylemle saraya verdiği desteği tabanına sürekli açıklamak zorunda kaldı ve buna büyük önem verdi. Yani “Biz saraya CHP gelmesin diye destek veriyoruz yoksa desteklemiyoruz ehveni şer olarak görüyoruz” cümlesinin altını defalarca çizmek zorunda kaldı. Meral Akşener bu gerçeği göremedi veya gördüğü halde geri dönemeyeceği bir yola girmişti ve o yoldan da geri dönemedi.
Meral Akşener’in Göremediği Gerçek!
Saray rejimini yıkmak dışında tek adam rejimini sonlandırmak dışında bir hedefi olan muhalif partinin Türkiye’de yaşama şansı yoktur. Bu hedefin dışına çıkarsanız ilk önce sizi tabanınız cezalandırır. Meral Akşener’i tabanı cezalandırdı. Bundan sonra Meral Akşener’in aldığı bu derin stratejik hata ve kararlardan sonra partisinin genel başkanlığından istifa etmek ya da kongrede aday olmamaktır. İYİ Parti’nin başına Bilge Yılmaz gibi bir aktör geçerse merkez sağı kurabilecek ve CHP ile koordineli bir şekilde seçim işbirliklerinin yapılabileceği, ittifaklar demiyorum, bir adrese dönüştürebilir. Ayrıca AKP’den kaçan bazı oyları alabilecek bir adres oluşturabilir.
Erdoğan bundan sonra ne yapacak?
Bir kere Erdoğan halkı tehdit etmeyi bırakacak. “Merkezi yönetimi seçmezseniz destek alamazsınız, merkezi yönetimin belediye başkanlarına oy vermezseniz kuruş alamazsınız” gibi tehdit dolu konuşmalar çirkin söylemler. Halk da “Hadi bakalım seçiyorum” dedi.
Ne kadar garip! Bir cumhurbaşkanı halkın vergileriyle oluşturulan bütçeyi kendi partisinin enstrümanı olarak kullanıp halkı tehdit ediyor. “Merkezi yönetimin adayını seçmezseniz para vermeyiz” ne demek ya? Sen Emine hanımın bilezikleri bozdurup mu para dağıtıyorsun Türkiye’deki belediyelere? Bu inanılmaz bir küstahlıktı.Bir cumhurbaşkanı tarafından halkın tehdit edilmesi sandıkta bir karşılık bulacaktı ve Erdoğan o cevabı aldı. Halk tehdit edilmez, halka hizmet edilir, halka hizmet edenlere de hizmet edilir.
Erdoğan’ın yapacağı şeylerden bir tanesinin şu olduğunu düşünüyorum: İnanılmaz şımarık, çakarlı arabalarla gezen, ağzını yaya yaya konuşan, büyük paralarla laf eden, lüks hayat yaşayan bir AKP’li sınıf oluştu. Bu sınıfı Erdoğan oluşturdu. Bu sınıftan genel anlamda geniş kitleler nefret ediyor. AKP tabanı da nefret ediyor ama Erdoğan aşkıyla onları tolere ediyorlar.
Hoş, Erdoğan da sadece kıça kısa paçalı pantolon giyip nargile çekmiyor, onlardan çok farkı yok. Sarayda yaşıyor, karısı dünyanın en lüks mücevherlerini ve çantalarını kullanıyor ama Erdoğan’ın bu nefreti ortadan kaldıracak hamleler atacağını düşünüyorum. Yani partiyi disipline edecek. Milli görüşçülerin daha fazla öne çıktığı, çakarlı arabaların olmadığı, halka tevazuyla konuşulduğu bir parti oluşturmaya çalışacak. Bunu başarıp ayıklayabilir mi? Çok zor. Çünkü partisini tamamen bu adamlar çekirge sürüsü gibi istila etti. Partiyi onlardan ayıkladığı zaman geriye pek bir şey kalmayacak.
Ekrem İmamoğlu’na siyasi yasak getirme planı var biliyorsunuz. Dahiyane bir fikir! Daha önce duyulmamış Türk siyasetinde görülmemiş bir hamle. Ekrem İmamoğlu kendisine şiirden dolayı siyasi yasak getirenlerin taktiğiyle yani despot, askeri vesayet enstrümanlarıyla siyaset yapmaya çalışıyor. Ülkenin cumhurbaşkanı Ekrem İmamoğlu’na siyasi yasak getirip ondan kurtulma planı vardı bunu uygulayamayacak. O bitti. Yani Türkiye’de ne bu kararı alabilecek bir yargıç var ne de Erdoğan böyle bir hata yapmaya devam edecektir Ekrem İmamoğlu’na siyasi yasak getirmek ahmaklıktır. İstanbul’u yüzde 51 ile kazanmış bir ittifakı neredeyse ikiye katlayıp seçim kazanmış adama siyasi yasak getiremezsin. Oturacaksın, dersini çalışacaksın ve adil bir şekilde yarışmayı öğreneceksin. TRT emrinde, kendi medyası var, istihbarat emrinde, parayı saçabiliyor, kamu kaynaklarını kullanıyor..
Hiçbiri yetmedi. Ne oldu?
Özgür Özel’in dediği gibi TRT çıkıp CHP’yi birinci sırada yayınlamak zorunda kalmadı mı? Kaldı. Konvansiyonel medyanın öldüğü, sadece okur yazar olmayan cahil kitlelerin üstünde kısmen etkili olabildiği bir dünyada yaşıyoruz. İnsanlar cep telefonuyla yüzbinlere ulaşan yayınlar yapıyor. Geçmişte kaldı o milyar dolarların etkili olduğu siyasi düzlem …
Kaybetme paniği oluştuğu zaman Erdoğan’ın dili değişiyor. Halkı tehdit ediyor, “hapse atarım, yargıya direktif verdim” diyor veya Öcalan’ı TRT’ye çıkartıyor. Erdoğan bu tür hamlelerden de vazgeçmek zorunda kalacak. Daha farklı bir Erdoğan izleyeceğiz. Çünkü mevcut Erdoğan’ın hükmü doldu, Erdoğan tedavülden kaldırılmak üzere olan bir aktör olduğunu gördü.
Neden Farklı Bir Erdoğan İzleyeceğiz?
Seçmen Erdoğan’a “Ekonomiyi düzeltmezsen, bize para saçmazsan, bize alıştığımız lezzetleri lüksleri yaşatmaya devam etmezsen ben seni cezalandırırım arkadaş! Seninle ideolojik bir bağım yok, seninle bir çıkar bağım var” dedi. Şüphesiz kimlik siyaseti üzerinden ideolojik bağ ile ona destek verenler de vardır ama genel hatlarıyla verdikleri mesajın bu olduğunu söyleyebiliriz.
Seçim günü verilen mesajlardan bir tanesi de Bilal Erdoğan’a ve damatlaraydı. Şehzadelerin Türkiye’de bir geleceğinin olmadığı, bunların seçimle iş başına gelme ihtimalinin olmadığını halk çok net bir tavırla göstermiş oldu. Bence Erdoğan’ın tüm hesapları alt üst oldu ama aklınıza gelebilecek tüm hesapları …
Son olarak şunu yazayım; bu zaferi gerek sahada çalışarak gerekse sadece oy atmaya giderek elde eden herkesi yürekten kutluyorum. Kutlanacak bir zafer ama analizlerinin realist bir şekilde yapılması gereken bir zafer. Şımarmadan, bilimden uzaklaşmadan, siyaset biliminin öngördüğü metotlarla analizleri yaparak bir sonraki seçime hem kitleleri hem partileri hazırlamamız gerekiyor.