Gündemde o kadar çok konu var ki, hangisinden söz etmek için öne çıksa, diğer konunun atlanması da haksızlık oluyor.
Gündemde o kadar çok konu var ki, hangisinden söz etmek için öne çıksa, diğer konunun atlanması da haksızlık oluyor.
Herhalde en önemlisi, ABD başkanının ermeni sözde soykırım ile ilgili olarak ilk defa “soykırım” ifadesini kullanmış olmasıdır.
Her yıl 24 Nisanda bu konuda ülke olarak bize bir sıkıntı yaşatıyorlardı. Diğer yıllarda belki diplomasinin başarısı veya daha güçlü olmamızdan konu atlatılıyordu. Asıl önemlisi, bence bulunduğumuz ekonomik gücümüz ve stratejik pozisyonumuz bugünden daha iyi olduğu için “soykırım” ifadesi yerine başka ifadelerle olayı geçiştiriyorlardı.
Bugün “soykırım” olarak ifade edilmişse, bulunduğumuz durumun çok büyük etkisi olduğunu düşünüyorum. Ekonomik gücünüz zayıfsa, içeride toplum ayrışmışsa, kendi bölgenizde yalnızlaşmışsanız, düşmanınızın size vurması için en iyi ortamı yaratmışsınız demektir.
Nitekim ermenilerin doğuda yaptıkları zulümde böylesi bir durumda olmadı mı?
Birinci dünya savaşı nedeniyle ordumuz İran, Irak, balkanlarda savaşmıştır. En önemlisi de Çanakkale’de uzun süreli savaş nedeniyle ordunun önemli bir bölümü Çanakkale’de toplanmıştı. Ordu burada kanlı bir savaşın içindeyken doğuda Rusya Erzincan’a kadar gelmiştir. Ermeni çeteleri de Rusların işgal ettiği bölgelerde Türk halkına uyguladıkları işkenceler bizzat ermeni yazarlarının eserlerinde mevcuttur. Ama bunlardan hiç konu edilmez. 1917’de Rus devrimi ile birlikte Rus ordusu çekilince bütün askeri mühimmat ermeni çetelerine kalmıştır. Ermeni çetelerinin bu malzemelerle on binlerce Türk’ü katlettikleri tarihin arşivlerinde mevcuttur.
Tüm bunlar geçmişte bir şekilde bazılarının monşer diye alay ettikleri dışişleri aracılığı ile yürütülen diplomasi faaliyetlerinde ilgili ülkelerde anlatılıyordu.
Bugün böyle bir diplomasi var mı?
Bakara kakaracı Egemen Bağış ve fetöcü Taşçı’nın kardeşi gibiler büyükelçi atanırsa bu konuda ne bekleyeceğiz ki.
Peki, bu incitici durum sonrası ne yapacağız. Yine bir sürü nutuk dinliyoruz. En tepeden aşağıya doğru herkes bir şeyler söyleyip duruyor. Sanki pek ciddiye alınıyor gibi.
Beyler nutuk atmayı bırakalım. 1975’te Demirel İncirlik üssünü kapadı. 1974 Ecevit ambargoya ve koydukları haşhaş ekim yasağına karşı haşhaş ekimine devam ettirdi.
Şimdi aynı tepkilerin verilmesi gerekir. Örneğin haziran ayında yapılacak NATO zirvesinde ikili görüşmeden çekilinmeli. İncirlik üssü tekrar gündeme getirilmeli. Doğu Akdeniz’deki haklarımızla ilgili araştırma gemilerimiz tekrar devreye sokulmalı.
Yoksa böyle “şiddetle kınıyoruz…” sözlerinin hiçbir anlamı yok.
Türkiye hiçbir dönemde bu kadar silik ve teslimiyetçi bir dış politika izlemedi.
Hiçbir devlet başkanı bu ülkenin başkanına “akıllı ol” gibi ayar vermeye kalkmadı. Benzer bir ifadeye yakın bir ifade kullanıldığında da aynı dozda hemen cevabını aldı.
Yunanistan bile bize apaçık posta koyuyor. Dışişleri bakanlarının basın toplantısını gördük.
Tüm bunların nedeni, her konuda çok zor durumlarda olmamızdır. Güçlü olabilsek kimse bunlara cesaret edemez. Bütün sorun bu hale getirilmiş olmamızda değil mi?