Sözünü ettiğim adalet, adalet hanım değil. Ülkede
Ülkede uygulanan adalet sistemidir. Öyle olaylar yaşıyoruz ki, bu ülkede kendimizi savunmasız ve korumasız biri olarak hissediyoruz. Zira çağdaş toplumlarda benim hakkımı koruyacak olan, bana güvenilir bir yaşam sunacak olan adaletin bu çok önemli işlevi konusunda ciddi endişeler duyuyorum.
Sadece ben mi?
Anayasa mahkemesi bireysel başvuru istatiklerini internet sitesinde yayınladı. 2019 yılında anayasa mahkemesine 42 bin 971 bireysel başvuru yapılmıştır. Bu başvuruların 39 bin 469’u sonuçlanmış. 2012 yılından bugüne kadar yapılan başvuru sayısı ise 254 bine ulaşmış. İlginç olanı ise, bu başvuruların %50’sinden fazlası ADİL YARGILAMA HAKKININ İHLALİ ile ilgili. Anayasa mahkemesine başvuran vatandaşların 130 bini ülkede adil yargılama yok diyor. Bu son derece önemli bir husustur. Örnek mi ararsınız çok. İşte son gezi olayları ile ilgili karar ve sonrası. Buna benzer o kadar örnek var ki.
Anayasa mahkemesine başvuruların %31’i mülkiyet hakkının ihlali %7’si de ifade özgürlüğünün olmaması ve %3’ü de özel hayatın ihlali ile ilgili.
Anayasa mahkemesine yapılan başvuruların sonuçları aslında kamunun vicdanını da yansıtmaktadır. Yargılamanın makul sürelerde sonuçlandırılmaması ve silahların eşitliği ilkesinin ihlali en çok yargıya güveni zedeleyen konuların başında gelmektedir. Genel kanı, mahkemelerin özgür karar vermelerinin engellendiği yönlendirmeli kararlar verildiği yönündedir.
Bu husus bence ülkenin en öncelikli sorunudur. Adaletin adil işlemediği durumlarda doğabilecek sonuçlar çok olumsuz olabilir. Zira kuvvetsiz adalet, adaletsiz kuvvet felakettir (Joseph Joubert) veya adaletin kuvvetli, kuvvetlilerin adaletli olması gerekir.(Paskal)
Bu anlamda anayasa mahkemesine başvuran vatandaşların yakınmaları yetkililerce önemsenmeli ve en kısa sürede sorunların çözümünü üretmeleri gerekmektedir. Zira adalet kutup yıldızı gibi yerinde durmalı ve geri kalan her şey onun çerçevesinde dönmelidir. (Confucius)
Yargının yükü sorunu
Sayın Tanzer Ünal’ın da geçen günkü yazısında değindiği gibi ülkemizde;
- 6 milyon üzerinde dava
- 20 milyon üzerinde icra dosyası
- 300 bin civarında tutuklu sayısı, yargının hangi durumda olduğunu göstermektedir.
Ülke nüfusunun 82 milyon olduğu düşünülürse 33 milyonu 25 yaş altı nüfustur. Geri kalan 50 milyon nüfusun 20 milyonu haciz baskısı ile yaşıyor demektir. Yani aktif çalışanların neredeyse 2 kişiden biri hacizlerle karşılaşmaktadır. Ekonomik göstergeler için başka bir yer bakmaya gerek yok. Bu veriler bile durumun özeti gibi.