Geçenlerde İzmit Fevziye Camii’nin deniz tarafındaki altı adet Çınar ağacını budamışlar.
Aman efendim ne budama… Ağaçların tacı yok olmuş, sadece gövdeleri direk gibi kalmış. İzmit’in çoğu yerinde yapıldığı gibi.
Budayanlar ve budatanlar ağaçları neden bu hale getiriyorlar?
Bunun sebebi belli. Ama ben bu olayı bir başka yönde ele almak istiyorum.
Bu durumu görünce fotoğraf makinemi çıkartıp ağaçların o perişan halini çekmeye başladım. Yanımdan geçenler aralarında şu mealde konuşmalar yapıyorlardı:
- Çok yazık!.. Ağaçlar ne hale gelmiş !..
- Ne güzel gölge yapıyorlardı…
- Buranın manzarası bozuldu…
Orada ayakta bir müddet durdum ve ağaçları görünce oradan geçenlerin kendi aralarında yaptığı konuşmaları dinledim. Acaba tepkileri ne yönde olmaktaydı?
Yapılanı genci-yaşlısı, zengini-fakiri kimse onaylamadı.
Ama beni bu ağaçların hali kadar bir başka şey daha üzdü: Bütün söylenenlerin ağaçların sadece güzellik yaratmasına ve gölge etkisine dayandırılması… Ağaçların diğer ve çok daha fazla faydasından kimsenin haberi yok… İşte bu yüzden ağaçları bu hale getirenlere tepki yetersiz kalıyor. Hem sonra bu gecici bir durum. Bahar gelince yapraklanıyorlar ya… Unutuyorlar… Ağaçlar onların görmediği- göremediği rahatsızlık içine giriyorlar.. Bundan zaten haberleri yok.
Bayanlar ve baylar… Kentteki ağaçların güzellik yaratma ve yazın gölge oluşturmasına dayalı faydası elbette vardır. Ama biz insanların sağlığını doğrudan etkileyen faydalarından birine değineyim ve yapılan yanlışın önemini siz anlayın.
Bir tek örnekten hareket ediyorum; ağaçların havayı temizleme işlevi. Ağaçların yaprakları kendi ağırlıklarının 5-10 katına kadar toz tutabilmektedir. Yağmur yağdığında ağaçlarda tutulmuş olan toz toprağa iner, ağaç yeniden toz tutar. Ağaçların havayı temizlemesi toz tutmaları ile sınırlı değildir. Ağaçlar farklı mekanizmalar ile havada dağılmış halde bulunan çok miktarda maddeyi bünyelerine de alırlar. Yani, bu zehirli maddelerden bazılarını metabolizmalarına sokarak, bazılarını ise vejetal organlarında tutarak zararsız hale getirirler.
Ağaçların havayı kirleticilerden arındırma gücü o kadar belirgindir ki hava kirliliği 100 kabul edilen bir şehrin parklarında kirlilik 14,4, bulvarlarında (ağaçlı yol) 31 bulunmuştur. Yani bir şehirde ağaçların havayı temizleme oranı parklarda %85, kent içi bulvarlarda %70’dir.
Havayı temizlemede ağacın etkin olan organı nedir? Yapraklar… Yani, ne kadar fazla yaprak o kadar temiz hava. İzmit’te birileri ne yapıyor? Ağaçların dallarını öyle kesiyor ki (Budama yapıyorlar diyemiyorum. Çünkü yapılan budama sayılamaz) ağaç sahip olacağı yaprağın % 80 kadarını kaybediyor. Havayı kirleticilerden 100 temizleyeceğine 20 temizliyor.
İzmit’te neden böyle oluyor? Çünkü İzmit kentinde ağaçların dallarını kesenler “Ağaç ne kadar budanırsa o kadar kuvvetlenir” zannediyor. Bu safsatanın peşinden koşuyor. Ağacın beslenme mekanizması açısından, budamalar yaparak bir ağacın ulaşacağı büyüklüğü arttırmak da mümkün değildir. Sanki kentlerde, mecbur kalınmadığı halde budanmayan ağaçlar gelişememekte ve kısa zamanda ölmektedir. Kentteki ağaçların sistematik olarak budanmasının bilimsel bir nedeni yoktur. Ne ekonomiktir ne de ekolojiktir.
Bunları ben aktaranarım. Okuduklarımda böyle yazıyor. Siz de okuyun da ağaçları ağaç olmaktan çıkarmayın…