Aşağıda anılan yerlerde sahile yakın ağaçların taçlarında kurumalar ilk görüldüğünde nedenini belirlemek için toprak incelenmiş, köklerde, gövde, dal ve yapraklarda böcek, mantar, bakteri gibi parazitler aranmış ama sonuç alınamam
Kimin aklına gelir ki bunun nedeni deniz sularına karışan deterjan içeren atık sulardır!.. Evet..Vazgeçilmez bir temizlik malzemesi olan deterjan, karıştığı sularda kirlilik yaratmanın yanısıra deniz sahillerindeki ağaçların hayatını tehlikeye sokmaktadır.
Tarihte kullanılan ilk deterjan bildiğimiz sabundur. Sabunu ilk kullanan ise Babil’lilerdir. Mezopotamya’da M.Ö 2800 yılına ait pişmiş toprak kaplarda, sabuna benzer atıklar bulunmuştur. Tabletlerdeki yazılardan, sabun için su, alkalin maddeler ve sinameki (Cassia) yağı kullanıldığı anlaşılmaktadır. Eski Mısırlıların da hayvansal ve bitkisel yağı kombine ederek alkalin tuzlar ile benzer sabunlar yaptığı ortaya çıkmıştır. M.Ö.1500’e ait bir papirüste Mısır'lıların kullandığı bir sabunun tarifine rastlanmıştır. Bu tariften Nil vadisinden alınan Trona isimli tuzun hayvan veya bitki yağına karıştırılıp sabun yapıldığı anlaşılmıştır.
Araplar zeytin veya kekik (Thymus) yağından sabun yapıyorlardı. Kostik sodayı (Al-Soda Al-Kawia) ilk kullanan oldukları için modern sabunun bulucusu araplar sayılmaktadır. Yedinci yüzyılın başından itibaren sabun, Nablus (Filistin), Kufa ve Basra’da (Irak) üretilmeye başlanmıştır. Sabun üretimi Avrupa’da ancak 16.yüzyılda İspanya’da başlamış, oradan Fransa ve İtalya’ya geçmiştir.
Kentlerde suların en büyük düşmanı! olan ilk sentetik deterjan 1946 yılında ABD’de üretilmiştir.
Denizlerde deterjan kaynaklı su kirliliği oluşmaktadır. Bu olay, içine deterjan karışmış kentsel suların denizlere karıştığı sahil şeridindeki ağaçların sağlığını tehlikeye sokan bir kirliliktir. Bunun tipik örneği Fransa’nın İtalya’ya komşu sahillerindeki çam topluluklarında görülmektedir. Buradaki çamların yapraklarındaki sararmanın nedeni önceleri karada aranmış, ama bir sonuç alınamamış, denizden kaynaklandığı çok sonra anlaşılmıştır. Başlangıçta anyonik deterjanlar ve petrolün hidrokarbürleri deniz üzerinde, içinde çözünmüş halde florürler, perboratlar ve diğer zehirler yüzen bir tabaka oluşturmaktadır. Bu tabakada oluşan mikro damlalar -oldukça kompleks bir mekanizma ile- yerçekiminden kurtulmakta ve deniz meltemi ile karaya taşınmaktadır. Bu sırada havadaki kirleticiler ile zenginleşip toz granülü haline gelinceye kadar kuruduktan sonra bitki örtüsü üzerinde birikmektedirler. Etkilenme sahilden 500 m uzağa kadar varabilmektedir. Sahilden uzaklaştıkça etkileri azalmaktadır.
Bu kirlilikten odunsu bitkiler ve özellikle çam gibi yaprağını kışın toptan dökmeyen ağaçlar daha fazla zarar görmektedir. Orman oluşturan ağaçların rüzgâra açık üst tarafındaki, tek ağaçlarda ise rüzgârın geldiği yöndeki yapraklar etkilenmektedir.
Bu konuda başka bir örnek yine İtalya’nın Tiran denizi kuzey sahillerindeki Servi ağaçlarında karşılaşılan durumdur. Bu yörede de aynı nedenle yapraklarda sararma ve kurumalar olduğu belirlenmiştir. Zarar kıyıda olanlarda büyüktür. Ancak denize bakan uzak yamaçlarda olanlarda da özellikle tacın rüzgâra açık olan tarafında etkisi görülmektedir. Bu şekilde sürekli olarak rüzgâr altında kalan kısımlarda akut tipte zararın yanısıra kronik zararlar da oluşmaktadır.
Deterjanla kirlenmiş deniz sahillerinde bazı ağaç türleri tuzdan da etkilenip yaşamada zorlanmaktadır. Bu olayda da karaya doğru esen rüzgarın dalgalar üzerinde, deterjanda olduğuna benzer çok kompleks etkisi ile harekete geçen su damlacıklarının içerdiği tuz kuru halde bitkilerin yapraklarına ulaşmaktadır. Bazı ağaç türleri bu nedenle deniz sahili arazilerde tutunamamaktadır.
Demek ki bir sahile dikilecek ağaç türü seçiminde deniz suyuna deterjanlı artık suların karışıp-karışmadığı ve denizin tuzlu rüzgarlarına direnç de dikkate alınmalıdır.
Dikilecek ağaç türü için toprağının yapısına bile bakmayanların kulakları çınlasın.
Kaynak:
[1]: Mezzetti A., Bonaga G., De Santis A., ve Fortezza F., 1987. Inquinamento atmosferico
e vegetazione.Edizione Agricole.Via Emilia Levante 31- Bologna.
[2]: Moricca S., Gellini R. ve Di Lonardo V., 1991. Risposta di specie di cipresso
all’inquinamento naturale ed artificiale. Il cipresso.(C.N.R-Comitato Nazionale per
le Scienze Agrarie Regionale Toscana-C.E.E – Direzione Generale dell’Agricoltura)