Seçim günü yaklaştıkça köşe yazarlığında fazla mesai yapacağım herhalde…
Önceki gün İYİ Parti’ye yapılan saldırının failinin kim olduğu ve hangi nedenlerle saldırıyı gerçekleştirdiği açıklanınca “Eyvah paçalardan sızıyor yine” dedim kendi kendime. Anlaşılan bu saldırı tehdit ya da gündemi değiştirme amaçlı bir saldırı. Bu saldırının bir hedefi olabilir; iktidarın sevmediği birkaç konuyu unutturmak. Başta Erdoğan’ın damadının da adının karıştığı Türkiye’nin 1.5 milyar dolar ceza ödeyeceği bir petrol ticareti vardı. Bunu gündemden düşürmüş olabilirler veya gerçekten de İYİ Parti’ye yönelik bir tehditte bulunmak istemişlerdir. Ne olursa olsun, açıklanan gerekçelere inanmadığımı belirtmeliyim. Eğer ruh hastası değilse bir bekçinin çimento, çakıl veya demir çalmak isteyen bir adama ateş etmek istemeyeceğini düşünüyorum. Bu merminin de gidip tam da seçim öncesi tam da Erdoğan’ın Meral Akşener’i tehdit ettikten 24 saat sonra İYİ Parti’ye isabet etmesine inanacak kadar “Ahmak” değiliz.
İYİ Parti’ye yönelik bu saldırının hemen ardından da gündem değişti. Neyle değişti?
Kemal Kılıçdaroğlu davetli olduğu bir iftarın ardından mekanın işletme müdürünün odasında yerde seccadeler varmış, orada fotoğraflar çekilirken seccadelerin üstüne basmış. Türkiye seccade üzerinden gündem yaptı. İlginç bir şekilde sosyal medya her şeyi bıraktı Kemal Kılıçdaroğlu’nun seccadeye basarak çektirdiği fotoğrafı anlatıyor.
Ya Recep Tayyip Erdoğan Öyle Bir Fotoğraf Karesinde Olsaydı
İlk olarak şunu söyleyeyim, aynı seccadeye yanlışlıkla Erdoğan basmış olsaydı, havuz medyası, bakanlık seviyesindeki trolleri bu şekilde kendi liderlerine bir şey soracaklar mıydı? İkincisi şunu sorayım, Kemal Kılıçdaroğlu’nun gözlerinin içine bakın bakalım: Dine hakaret edecek, seccadenin üzerine basıp poz verecek bir adama benziyor mu?
Buradan çıkacak sonuç şu:
Saray korkunç bir çaresizlik içinde. O kadar çaresizler ki, hem o fotoğraf karesinden sonuç alabileceklerini ve seçmen davranışlarını değiştirebileceklerini düşünüyorlar hem de dinin kendi tekellerinde olduğuna hâlâ çok kuvvetli bir şekilde inanıyorlar.
Bu fotoğraf karesinden çıkacak bir sonuç daha var. Gerçekten de dini kendi ellerinde oyuncak gibi kullanan ve yakışıksız bir din sömürüsünü yakaladıkları her fırsatta yapmayan çalışan iktidardan kurtulmamız gerekiyor. Sonuç olarak “Yolsuzluk hırsızlık değildir” diyen kişilerin yanlışlıkla seccadeye basarak fotoğraf çektiren bir adama din dayatması, tepeden bakarak din üstüncülüğü kurması gibi bir şey söz konusu olamaz. Bu nedenle bu kareye gülüp geçmek gerekiyor. Saray inanılmaz bir çaresizlikle karşı karşıya. “Acaba buradan bir şey çıkartabilir miyim” umuduyla yaşıyor. Projeleri yok, hâlâ din üstünden, kutuplaştırma ve ayrıştırma üstünden bir şeyler elde edebileceklerini ve içine düştükleri yüzde 41’lik oy oranının üstüne çıkabileceklerini düşünüyorlar. Tüm bunlar mümkün mü? Ben çok fazla karşılığı olduğunu düşünmüyorum.
Kemal Kılıçdaroğlu Güzel Şeyler Yapıyor
Kemal Kılıçdaroğlu tüm bu gündeme paralel olarak eski cumhurbaşkanlarını ziyaret ediyor. Ahmet Necdet Sezer’den sonra Abdullah Gül’ü de ziyaret etti. Kılıçdaroğlu şu kareyi veriyor: “Aslında aklı başında olan devletlûların ve cumhuriyet geleneğindeki devamlılığın temsilcisi benim, rayından çıkmış olan bir devleti ve kurumlarını düzeltebilecek olan aktör benim” diyerek dolaylı olarak onların da desteğini alıyor.
Bu kare güzel bir kare. Bu kare kutuplaşmanın değil uzlaşmanın, aynı masa etrafında oturup farklı liderlerin memleket meselelerini konuşabileceğinin yansıması olarak görünüyor. Bence güzel bir şey yapıyor.