Nasıl bir bağıştır Allah’ım! Neredeyse hepimiz bağış şovu izledik.
Normalde ülkenin hayırseverleri, zenginleri yardım eder ama biz kimleri yardım ederken izledik? Kamu kuruluşları ve rejim kuruluşlarını. Kamu kuruluşları yardım ettikçe sosyal medyada yapılan paylaşımlar çoğaldıkça çoğaldı. Bütçeleri senin benim vergimle oluşturulan kamu kuruluşları kamu adına yardım yaptılar. Bu kurumlar kamu adına yardımda bulunabilir mi? Ya rejim kuruluşları? Rejim kuruluşları dediğim kuruluşlar bizim beşli çete olarak adlandırdığımız ama sayısı yüzleri aşan kuruluşlar. Rejim kuruluşları için imaj düzeltmeye çalıştıkları ama aslında bağışlanan bu paralarla tekrar konutlar inşa edilecek ve ihale tekrar bu kuruluşlara kalacağı konusunda tartışmalar da var.
Bu tablo neden önemli? Erdoğan’a güven çok azaldığı için, ülkeyi kutuplaştırdığı için, ülkenin en az yarısı Erdoğan’a maddi açıdan güven duymadığı için böyle bir yardım show organize edildi.
Bağış yapan kuruluşlara baktım da o akşam… Hazine, diyanet, emniyet … Bunlar para kazanan kuruluşlar değil ki! Mesela DDY bağış yapsa … “Kardeşim milyarlar kazanıyoruz” deyip bağış yapsa.. Kazanmıyorlar da zarar bile ediyorlar. Kâr eden bir devlet kurumu Çaykur diyelim .. artık Çaykur da kâr etmiyor. Bakın kâr eden devlet kurumu bulamıyoruz. Kâr eden bir devlet kurumu çıkıp dese ki “Şu kadar veriyoruz”…
Makul! Niye? Çünkü para kazanıyor. Ama bütçesini direkt hazineden alan kamu kuruluşların bağış yapması ne kadar mantıklı? Neden Türkiye’nin farklı aktörleri mobilize edilip çok ciddi rakamlar oluşturulamıyor?
Çünkü AKP ülkeyi yönetmiyor. AKP, iletişim başkanlığının istatistik ve stratejik hamleleriyle birlikte algıyı yönetiyor. Hükümet şunu istedi; Şu kadar para toplandı, toplandı mı kardeşim? Toplandı. Bağış yaptık mı? Yaptık. Bu rakam totalde çıktı mı? Çıktı. Nereden geldi, bu para nasıl tedarik edilecek, ne kadarı gerçekten toplanabilecek? Bunlar ikinci sorular. Önemli olan ülke batmıştı, bugün çıktık. Bakın bu kadar büyük bütçe oluşturuldu.
Ben de karşı bir görüş veya çözüm belirtmek istiyorum. Siyaset yapma diyor ya çoğu kişi. Siyaset yapmayın ve insanları aptal yerine koymayın. Benim önerdiğim çözüm şu:
Tabii ki şu anda yağmurdan kaçan doluya tutulur hesabı Erdoğan’a ve kurduğu yapıya güvenmeyen insanlar kaçıp yardım edecek ve sığınacak bir yer arıyorlar. Bu da nereden ortaya çıktı? AFAD. AFAD dediğimiz şey üç yıllık kuruluş. AFAD’la biz deprem felaketini koordine edebilir miyiz? Hayır!
AFAD’la ne yapabiliriz? İlk gün çıkan büyük yaraları sarabiliriz. Pansuman tedbirlerini AFAD’la alabiliriz. Ama daha sonrası için çok ciddi bir organizasyona ihtiyacımız var. Ne yapacağız? AFAD’a güvenmiyoruz. AFAD’ın başına atanan bürokrata Erdoğan da güvenmediği için kameralar karşısına çıkarmadı deprem boyunca. Soyadı Tatar olan bir görevliyi çıkardı.
Yapılması gereken şey şu:
AFAD’ın ivedilikle yeniden yapılandırılması, AFAD’ı denetleyen bir konsey oluşturulması. Bu konseyin içinde muhalefet partilerinin önde gelen aktörleri, bilim adamları ve toplumun güvendiği sanatçılar olabilir. Akiller değil. Böyle bir heyet oluşturulur ve bu heyet denetler. Gelen para şuraya gitti, şuraya şu kadar harcandı gibi … Bir güven tazelemesi yapılır.
AKP bunu yapamayacağı için bu şovu tercih etti. 115 milyar TL toplanmış. Ama sıkı durun bu meblağın 86 milyar TL’si doğrudan kamuya veya varlık fonu bünyesindeki banka ve şirketlere ait. Geri kalanın da çok ciddi bir kısmı beşli çete dediğimiz yapılara ait. Toplumla güven ilişkisini kuramadığınız zaman böylesi afetler hariç her çöküşten sonra halka devamlı IBAN atarsanız bu sefer gerçekten IBAN atmanız gereken bir durumla karşılaştığınızda da halkın güvenini yıpratmış hatta çökertmiş oluyorsunuz.
Bu sadece bir kere bağış yapılarak çözülecek bir sorun değil. Bölgeden kimle konuşsam hıçkırarak ağlıyor veya bölgede yakınları olanlarıyla konuştuğumda bir dokun bin ah işit noktasındalar. Bu sorun hükümetin bir defa yardım yapıp vicdanını rahat ettirip geri çekilebileceği bir sorun değil.
Ey hükümet gelin güven arttırıcı hamleler yapın, şu AFAD’ı muhalefetle birlikte tekrar yapılandırın, makro projeleri millet olarak projelendirerek yapılandırıp nasıl sonuç alabiliriz sorusu üzerine kafa yorun. Yoksa böyle televizyon Showlarıyla günü kurtardık, dün çökmüştük bugün çıktık tek yürek tek millet .. Bunlar bizi rahatlatır ama deprem bölgesinin sorunlarını çözmez. Bunlar sadece bir illüzyon dünyasına girmemize yardımcı olur ama bunun dışında AKP’nin en iyi bildiği şeyi yapmaktan başka bir şey değildir. Ülkeyi yönetemiyorsan algıyı yönet.
Bu deprem acılarını yönetmek değildir, yapılan deprem acıları üstünden oluşan algıyı yönetmektir. Biz afet sonrası barış yapan, ülkeyi ayağa kaldıran değil afet öncesi dersini çalışan, projeler yapan ve bu bela gelmeden kitleleri korumaya çalışan bir yönetimle yönetilmeliyiz.
Önceki akşam yapılan halkın aklıyla oynamaktır, halkı aşağılamaktır. Önceki akşam üç milyar TL bağış yapan Cengiz Holding akşam çıkan Resmi Gazete’de üç milyar on milyon TL’lik yatırım teşviki almış. Bari bağışın kırkının çıkmasını bekleseydiniz … Adamın yaptığı bağışın üstünden kırk gün geçseydi … Anadolu tabiriyle daha kırkını çıkartmadan adama aynı rakamda teşviği o akşam vermek ne demek? Bu insan psikolojisiyle oynamak demek değil mi?
Bundan sonra Millet İttifakı’nın da lokomotif projesi iktidara geldiği takdirde on yıl içinde Marmara Bölgesini kademeli olarak nasıl boşaltacağı, oradaki evleri ve yerleşim alanlarını nasıl dönüştüreceği, sanayiyi Anadolu’nun farklı şehirlerine nasıl yayacağı ve nüfusu dengeli bir şekilde nasıl koordine edeceği üzerine projeler yapması gerekiyor.