Kocaeli’nin tarihinde önemli bir yer tutan Astakoz kalıntıları tehtit altında.! Günümüzde İzmit körfezinin güney doğusunda bulunan Astakos, Başiskele’de dünden bu güne sesiz ve uzun bekleyişini sürdürüyor.
Kocaeli’nin tarihinde önemli bir yer tutan Astakoz kalıntıları tehtit altında.!
Günümüzde İzmit körfezinin güney doğusunda bulunan Astakos, Başiskele’de dünden bu güne sesiz ve uzun bekleyişini sürdürüyor. Ünlü Astakoz kalıntıları bilimsel kazı yapılarak gün yüzüne çıkartılması gerekirken şimdi ise yapılaşma tehtiti altında.,
Hemen yanında başlayan konut alanları ile imara açılması bu tehtiti oldukça güçlendirmekte. Mevcut alan 3.derece sit alan gözüküyor. Henüz bilimsel bir çalışma yapılmayan alanda Müze Müdürlüğünün vereceği raporu ve buna bağlı olarak Anıtlar Yüksek Kurulunun bölgede incelemeler başlatıp başlatmayacağı merakla bekleniyor.
Astakoz Tarihçesi M.Ö. 12. yy.a kadar dayanmaktadır. Bu tarihlerde Frigler bölgeyi ellerinde tutmuş, ardından Yunanistan'ın Megara şehrinden kendilerine yeni bir yer aramak için yola çıkan göçmen bir grup, şimdiki Başiskele mevkiinde ASTAKOZ adını verdikleri şehri kurmuşlardır. Trakia kralı Lysimakhos'un ASTAKOZ'u tahrip etmesiyle bugünkü Kocaeli'nin de üzerinde bulunduğu yamaçlara NlKOMEDİA adında yeni bir şehir kurulur.
Astakoz
Bir efsaneye göre, İzmit Körfezi sahillerine Amazon Kraliçesi güzel Olbya geldi, sarayını İzmit Körfezi'nin parlak denizi dibine kurulmuş olan deniz tanrısı Poseidon kraliçeye aşık oldu. Bu aşkın meyvesi olarak da, Astakus isminde bir çocuk dünyaya geldi. Bu çocuk bugünkü İzmit Körfezi'nin kıyısında, Başiskele'de Astakos adıyla bilinen yerleşim kurarak ona kendi ismini verdi.
Coğrafi bölgenin M.Ö 12. yy.a kadar dönemi karanlıktır. Bir görüşe göre Phygie "Frigler" in Boğazlar yolu ile Anadoluya sarkarak Hititleri yenilgiye uğrattıkları, sonradan kendi adlarını verdikleri yöreyi yurt edindikleri dönemdir. M.Ö. 12. yy.'a kadar Frigler bölgeyi ellerinde tutmuş, ardından Yunanistan'ın Megara şehrinden kendilerine yeni bir yer aramak için yola çıkan göçmen bir grup, şimdiki Başiskele mevkiinde Astakos adını verdikleri şehri kurmuşlardır.
Diğer bir görüşe göre ise, Trakyadan Anadolu içlerine göçen Frigler daha sonra Mysiens "Misya"lılar İzmit çevresinin ilk belirli halklarıdır. M.Ö 712 yılına ait bir yüzünde kent tanrıçası Olbia, diğer yüzünde kent arması İstakoz resmi bulunan -Devlet olmanın simgesi olmak üzere- para basması bir kent devleti durumunu oluşturur. Yunanca Astakos kelimesi İzmit körfezinde çok avlanan Istakoz deniz hayvanına delalet eder.
İlimizin duyarlı iki yurttaşı Özgür Kocaeli gazetesi yazarları Ali Gündoğdu ve Cem Şakoğlu zaman zaman konuyu gündeme taşıyarak kentin nabzını tutmakla kalmayıp bilgedeki STK larıda harekete geçirebilmişlerdir.
İşte Kent taeihine duyarlılık …. ve yazıları………..
Tarihin üzerine, beton bina dikmek istiyorlar
İzmit ve çevresi binlerce yıl öncesine uzanan tarihi geçmişi, toprak altında yatan paha biçilmez tarih hazineleriyle dünyanın en önemli antik bölgelerinden biridir. İzmit’te toprağı eşeleseniz tarih fışkırır. Daha önceki yıllarda temel kazısından çıkan dev Herkül heykeli çöplüğe atılmıştı. Gazetemizin ortaya çıkardığı bu olay, İzmit’te hala tarih bilincinin oluşmadığını, bu kentin kültür mirasının pervasızca çöpe atılabildiğini göstermesi açısından bence çok önemli bir habercilik örneği olmuştur. Daha sonra o Herkül heykeli sarıp sarmalandı, Av Köşkü’nün bahçesinde bir süre bekletildikten sonra İzmit Arkeoloji ve Etnografya Müzesinin açılmasıyla birlikte müzenin giriş salonuna yerleştirildi.
İzmit’in tarihi geçmişine sahip olmak, kültür mirasımızı gelecek kuşaklara aktarmak adına son yıllarda çok önemli girişimlerin de yapıldığı muhakkak. Örneğin Büyükşehir ve İzmit Belediyeleri bu konuda çok önemli çalışmalar yapıyor. Önemli eserlerin restorasyonları gerçekleştiriliyor, Kültür Bakanlığının yapması gereken işleri, belediyeler üstleniyor.
Bir yandan bunlara sevinirken, bir yandan da aynı belediyelerin tarihi eserleri örtbas etmek için gösterdiği gayreti görünce, içim acıyor.
…
Şimdi size çok çarpıcı, 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıkları Koruma Kanununa göre de açıkça suç teşkil eden bir örnek vermek istiyorum.
İzmit Müze Müdürlüğü, bir süredir Başiskele Bahçecik Damlar mevkiinde, askeri kışlanın arkasında arkeolojik bir kazı yapıyor.
İlk bakışta ne kadar güzel değil mi?
Müzemizin arkeolojik, bilimsel bir kazı yapıyor olması, gurur ve ümit verici…
Ama biraz daha dikkatle incelendiğinde, yapılan işin arkeolojik kazı değil, başka bir dümen olduğu anlaşılıyor.
Başiskele; antik Nikomedya, yani İzmit kentinin ilk kurulduğu yer olan Astakos’un bugünkü ismidir. Astakos, antik dönemde Başiskele bölgesinin adıydı. İzmit Körfezi’nin adı da Astakenos Körfezi’ydi. Astakos bölgesinde bugüne kadar bilimsel kazı yapılmamıştı.
İzmit Müzesi arkeologlarının bir süre önce başlattığı kazıda toprağın hemen 40-50 cm altında Arkaik-Helenistik döneme ait bir yerleşim ortaya çıkarıldı. 19 açmanın 16’sında benzeri kalıntılar bulunmuş. Bunların dışında Helenistik döneme ait 3 adet sikke de çıkmış.
Bu alanın üzerinde modern yerleşim olmaması, büyük bir şans. Yani burada dilediğiniz gibi, dilediğiniz titizlikte ve kolaylıkla kazıyı sürdürebilirsiniz.
Nitekim sarı ve siyah boyalı seramikler, buradaki ilk yerleşim olan antik Astakos kentinin lokasyonunu doğrulayan veriler taşıyor.
Buraya kadar her şey normal değil mi?
Maalesef durum çok farklı.
İddialar vahim…
Başiskele Belediyesi o bölgede belediye hizmet binası inşa etmek istiyor. Bölgenin 3 ncü derece sit alanından çıkarılması için de böyle bir kazıya başlandığı, asıl amacın burada elle tutulur antik bulgular çıkmadığını kanıtlamak olduğu iddia ediliyor. Kocaeli Büyükşehir Belediyesi’nin de Müze Müdürlüğüne bu konuda baskı yaptığı ileri sürülüyor.
…
Aslında olay, Başiskele’nin kültürel ve ekonomik geleceği için aslında bir piyango.
Ama kime anlatırsınız, nasıl anlatırsınız.
İzmit Müzesi’nin arkeoloji bilimine ihanet etmeden, 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanununu ayaklar altına almadan, tüm baskılara direnmesini umuyor ve bekliyorum.
Başiskele ve Büyükşehir Belediyeleri, antik bir kazı alanının yok sayılması çabalarını da esefle kınıyorum. Ben şahsen bu konunun takipçisiyim.Tarihin_üzerine,_beton_bina_dikmek_istiyorlar
Ali Gündoğdu – Özgür Kocaeli Gaztesi
-----........................................................................................................................
Tarih Piyangosu
Herkese İyi Pazarlar. Deyin ki cebinizde hasbelkader oynadığınız bir şans oyunu kuponu var. Laf ola torba dola, öylesine oynadığınız bir kupon. Oynadıktan sonra cüzdanınızın bir köşesine koymuşsunuz ve unutmuşsunuz onu. Ancak durumunuz da öyle aman aman değil. Yani gariban değilsiniz belki ama, hali vakti de öyle çok yerinde bir vaziyetinizde yok. Kader, kısmet bu ya, o cebinizde unuttuğunuz kupona büyük ikramiye isabet ediyor. Ediyor etmesine de ilk zamanlarda bu durumdan hiç haberiniz yok. Sonralarda da cebinizde bir kupon olduğunu hatırlıyorsunuz ancak, yine de ihmalkarlıktan kupona pek bakmıyorsunuz. Ya da belki ‘ Nasıl olsa bana çıkmaz’ düşüncesindesiniz. Kentte bir dedikodu dolanmaya başlıyor. Diyorlar ki, ‘ Büyük ikramiye bu kente çıkmış’ hatta kuponu oynatan bayiinin önünde kuyruklar oluşmaya başlamış bile. Ancak kuyruğa aldırmayan bayi sahibi ısrarla kuponu verdiği sizi arıyor. Herkes durumun farkında ama siz bir türlü kupona bakmıyorsunuz. Hatta sizin o şans oyunu oynadığınızı bilen dostlarınız size diyorlar ki ‘ Yahu ne olur bak şu kuponuna, belki de büyük ikramiye sana çıkmıştır. Ne kadar gamsız adamsın sen’ Yine de tüm ısrar ve söylemlere rağmen kuponunuza bakmamakta inat ediyorsunuz. Hatta içinizden kuponu yırtmak geliyor. Yırtmıyorsunuz belki ama bakmıyorsunuz da.
Etrafınızda o paraya ihtiyacı olan bir sürü tanıdığınız var. Siz varsınız öncelikle. Kim bilir ne kadar büyük problemlerinizin çözümü olur bu kupondan kazandığınız para. Ufkunuzla ve geleceğinizle oynuyorsunuz farkında olmadan. Hatta çevrenizdekilerin ufkuyla oynuyorsunuz.
Ne kadar da iç karartıcı bir hikaye değil mi? Bir çoğunuzun hadi canım dediğini duyar gibiyim. Bir çoğunuzun yok artık, bu kadarını yapan adam da yoktur dediğini duyar gibiyim. Ancak yukarıdaki hikaye tamamen gerçek bir hikaye. Yalnızca konu şans oyunu, yada ondan çıkan büyük ikramiye değil. Burnumuzun dibinde duran bir durum. Hani mum dibine ışık vermez ya, hani insan en yakınındakini fark etmez ya, bu da öyle bir şey işte.
Bundan önce defalarca yazdım. İşkembe-i Kübra’dan üreterek, ya da laf olsun diye yazmadım. Bildiğim, duyduğum, okuduğum için yazdım. Eyvallah ben bir tarih profesörü değilim. Evet ben bir tarihçi ya da arkeolog da değilim. Ancak bütün bunların yanında bu kentte yaşayan bir dolu vatandaş gibi ben kör de değilim. Roma İmparatorluğuna başkentlik yapmış bir şehrin topraklarında yaşıyoruz herkesle birlikte. Yani bu imparatorluğun kalıntılarının üzerinde oturuyoruz hep birlikte. Toprağın biraz altında bu tarih dokusuna şahitlik edebilecek binlerce eser olduğu kaçınılmaz bir gerçek.
Peki bu yapı Avrupa’nın en geri kalmış ülkesinde bile olsaydı ne olurdu sizce. Hemen söyleyeyim Avrupa’nın en popüler ülkesi ve ekonomik olarak kısa sürede sayılı büyüklerin arasına girebilecek bir ülkesi olurdu. Biz de ne oluyor peki? Örtbas.
Aslında örtbas sözcüğü anlamıyla ancak bu kadar örtüşebilir. Bir şey mi buldun eski ile ilgili. Ört üzerini, üzerine bas betonu, toprağı gezdir silindiri olsun bitsin. Taştan heykelleri bulup da ne yapacaksın. Avrupa bu tarihi dokularına bu günün yapılarından çok daha fazla önem veriyor ve her yıl milyonlarca turist çekiyor topraklarına.
Burnumuzun dibi İstanbul. Siz bu şehirde elle tutulur bir tarihi doku çalışması yakalasanız. Bunun duyurusunu da adam gibi yapsanız, bu kentte onlarca beş yıldızlı otel diker, odalarını da birkaç yıl önceden rezervasyon yaparsınız. Roma İmparatorluğuna başkentlik yapmış bir şehri, imparatorluğun kalıntılarını görmek, hatta bir taşla iki kuş vurmak misali gelmişken İstanbul’u da aradan çıkartmak adına burası turizmin baş şehri olur.
Biz ne yapıyoruz peki? Bizim yaptığımız şeyler içler acısı. Geçtiğimiz günlerde Sevgili Ali Gündoğdu’nun köşesine konu olan bir yazı okudum. Başiskele ile ilgili. Astakos bölgesi ile ilgili. Yani eski İzmit’in daha doğrusu Nicomedyanın kurulduğu bölge. Tüylerim ürperdi. Hani öyle metrelerce kazı ile değil, 40-50 santimlik kazılarla tarihi bulgulara rastlandığını okuyunca ve sonrasını okuyunca elbette neye uğradığımı şaşırdım. İddialar şaka olmalı diye düşündüm. Şaka bile olamaz ya, beynimi şaşırtabilmek adına öyle düşündüm.
Bunca değerli bir tarihi yapıyı yakalamak ve ona yokmuş gibi davranmak, hatta bırakın yokmuş gibi davranmayı üstünü örtmeye uğraşmak, bu bulguların yerine belediye binası, konut vs inşa etmeyi düşünmek, bu kentin dibine dinamit koyup geleceğini havaya uçurmakla aynı şey olsa gerek.
Başiskele Belediye Başkanı Sevgili Hüseyin AYAZ’ın genç ve girişken bir belediye başkanı olduğunu iyi biliyorum. Kendisini epey yakın tanıdığımı umuyorum. Bu umma da bana bu bölgede gerçekten böyle bir bulguya rastlandıysa,( ki rastlandığını biliyoruz) Hüseyin AYAZ’ın konunun sonuna kadar üzerine gideceğine ve bölgeyi turizm cenneti haline getirebilecek kapasite ve görgüye sahip olduğuna inanıyorum. Yüreğim buna sonuna kadar inanmak istiyor. Sevgili Hüseyin AYAZ başkan bu işin üzerine gidip tarihi dokuyu ortaya çıkarttırabilmeyi başarabilirse, yıllar sonra bu bölge ve bu kent halkı da Hüseyin AYAZ’ın tarihe miras olması adına heykelini dikeceğine inanıyorum.
Şimdi yukarıdaki piyango hikayesine dönelim. O tarihi bulgular bu kentin cebindeki unuttuğu büyük ikramiyedir. Israrla bu kentin tarihi dokusundan bas bas bağırarak bahsedenlere aldırmadan kazı ve inşaat yapanlara nazire yaparcasına bu doku Astakozlar Körfezi bölgesinde görmezlikten gelinmeden ortaya çıkartılabilirse, işte size büyük ikramiyenin ta kendisi. Ancak nalıncı keseri gibi yonga hep bana zihniyeti çalışmaya devam ederse, iş Temel’in fıkrasına dönecek.
Temel her akşam ellerini açıp Allah’a yalvarıyormuş:
- Allahım Milli Piyangonun büyük ikramiyesinin bana çıkmasını nasip et.
Ancak ne kadar dua ettiyse dileği bir türlü yerine gelmiyormuş. Temel’de bıkmadan usanmadan dua etmeye devam ediyormuş. Bir gün bizim Temel hayata gözlerini yummuş. Günahlar, sevaplar falan derken Temel’i tanrının huzuruna çıkartmışlar. Temel :
- Allahım sana yıllar yılı Milli Piyangonun büyük ikramiyesinin bana çıkmasını nasip et diye dua edip durdum. Dualarımı neden kabul etmedin diye sormuş.
- Evet bana sürekli bunun için dua ettin ama bir gün de bilet alsaydın ya…
Özgür Kocaeli - Cem Şakoglu 15.08.2010