Bir tarafta dini siyasete ve ticarete alet ederek adeta bir ruhban sınıfı oluşturarak aydınlanmaya ve laikliğe karşı duranlar.Kavga gürültü Devlet kadrolarını paylaşan,makam ve mevkii sahibi olup zenginleşen,zenginleştikçe kendi elit sın
Yani din sömürüsü ile siyaset ve ticaret yapanlar.
Diğer tarafta tarafta Atatürk.ü anlamaktan uzak sahte Atatürkçülükten meden umarak siyaset yapanlar.Bu arada bunlana imkan tanıyan ucube siyasi partiler yasası.Bir diğer tarafta ise,samimi müslümanlar,Cumhuriyettken yana olup da siyasetin dışına itilmiş geniş halk yığınları.Sanki birileri siyasi maç yapıyor,geniş halk kitleleri de seyretmek zorunda kalıyor. Sanki esasında ayrı gibi gözüken ama birbirlerine benzeyen bu elitler siyaset yapacak,geniş halk kitleleri de bunlara oy vererek hizmet edecek.
Tam bir arabesk demokrasi.İşte siyasi hayatımızın özeti budur.Bu yapı yıllardan bu yana darbeler üretiyor ve bir türlü bunlara engel olunamıyor.
Bunları sadece ben mi söylüyorum .Tabii ki hayır .
Bakınız dini yazar M. Şevket Eygi’nin Emin Çölaşan tarafından 01.07.2003 tarihli köşesine alınan “ Zengin olan Müşlümanların çoğu ipin ucunu kaçırdı. Şaşırdı, dağıttı, Milyon dolarlık lüks mercedesler, yüzbinlerce dolarlık yazlıklar, lüks limuzinler, israf, sefahat, rezalet gırtlağa kadar çıktı. Biz bir sürü hızıp, fırka, grup, cemaat ve tarikatlara ayrıldık, birbirimizle çekişip tepinmeye başladık. Bizi mahveden militan din düşmanları değil, içimizdeki din sömürücüleri, din rantı yiyen iş birlikçe hain alçaklardır” sözleri hala hafızalardadır. (BKZ Y Nuri Öztürk Allah ile aldatmak sayfa 15 ve 16 )
Atatürk.ü en iyi anlayan,belki de bu yüzden katledilen rahmetli Uğur mumcu.”Atatürkçülüğün ilk koşulu devrimci olmaktır, çağdaş olmaktır, demokrat olmaktır. Öyle ödün siyaseti ile Atatürkçülük olmaz, öyle pazarlıkçı ve uzlaşmacı yaklaşımlar ile lâiklik ilkesi savunulmaz... Yasakçılık ile ise hiç savunulmaz. Bir yanda sahte Müslümanlar, din tacirleri, inanç sömürücüleri... Bir elleri siyasette, öbür elleri ticarette, ayakları da tarikatlarda olananlar... Öte yanda da sahte Atatürkçüler... İşleri geldiği sürece, bu sahte Müslümanlar ile kol kola girip, öpüşenler... Birbirlerine siyasal destek sağlayanlar... Yasakçılıkla, hot-hotçulukla Atatürkçülüklerini kanıtlayacaklarını sananlar. Bir yanda sahte Atatürkçüler, öbür yanda sahte Müslümanlar...”diye haykırmaktadır.
Büyük Atatürk daha kurtulus şavaşı esnasında 10.Ağustos 1920 de Afyon cephesinde askere hitab ederken ;O zaman dünyadaki en büyük emperyal güç( şimdi ABD) İngilizlerle ilgili olarak “İngilizler, milletimizi bağımsızlıktan mahrum etmek için, pek tabii olarak evvela onu ordudan mahrum etmek çarelerine giriştiler. Mütareke şartlarının tatbikatı ile silahlarımızı, cephanelerimizi, bütün müdafaa vasıtalarımızı elimizden almaya çalıştılar. Askerlik izzeti nefsini yok etmeye gayret etiler. Herhalde ordu, düşmanlarımızın birinci hedefi oldu. Orduyu imha etmek için mutlaka subayları mahvetmek, aşağılamak lazımdır. Buna da teşebbüs ettiler. Bundan sonra milleti koyun sürüsü gibi boğazlamakta, engeller ve müşkülat kalmaz.”demektedir.balyoz,ergenekon vs davalarında itibari sıfırlanmaya çalışılan askerlerimiz bunun zamanımızdaki denemeleri değil midir ?
Mühim olan, memleketi temelinden yıkan, milleti esir ettiren dahili cephenin düşmesidir. Bu hakikate bizden ziyade vakıf olan düşmanlar, bu cephemizi yıkmak için asırlarca çalışmışlar ve çalışmaktadırlar. Bugüne kadar muvaffak da olmuşlardır.diyerek Osmanlı döneminden gelen tecrübeleri ile tam 96 SENE önce uyarılarını sürdürmüştür.
1927 de yani 90 SENE ÖNCE kaleme aldığı Ey Türk Gençcliği diye başlayan “gençliğe hitabede de “ Cebren ve hile ile aziz vatanın, bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir. Bütün bu şerâitten daha elîm ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ hıyanet içinde bulunabilirler. Hattâ bu iktidar sahipleri şahsî menfaatlerini, müstevlilerin siyasi emelleriyle tevhit edebilirler. Millet, fakr ü zaruret içinde harap ve bîtap düşmüş olabilir.Ey Türk istikbalinin evlâdı! İşte, bu ahval ve şerâit içinde dahi, vazifen; Türk İstiklâl ve Cumhuriyetini kurtarmaktır! Demektedir.Atatürk ve devletin kuruluş felsefesini anlamayanlar,yeni darbelere zemin hazırlarlar.Darbelere engel olmanın tek yolu,laik,demokratik,çağdaş hukuk devletini hayata geçirmek yani Atütürk.ü reddetmemek,onu anlamaktır.
15 temmuzda sayın cumhurbaşkanımızın demokrasi çağrısı ve halkın katılımı ile,Devlet içindeki sağduyulu ve cumhuriyetten yana olanlar,askerler,emniyet görevlileri ile hain darbe ve işgal girişimi önlendi.Bu olay darbeye karşı ilk sivil direniş olarak tarihe geçecektir.Ama ülkemizi darbe aşamasına getiren yukarıda kısaca özetlemeye çalıştığım temel nedenler tartışılmadan,bataklık kurutulmadan ,Cumhuriyetin kuruluş felsefesi anlaşılarak hayata geçirilmeden,sahte dindar ve sahte Atatürkçülere engel olunmadan yeni darbe girişimlerine engel olunamaz.Darbe sadece bir siyasi anlayış tarafından değil,tüm siyasi partiler ve halkımız ile engellenmiştir.Cumhuriyetin kuruluş felsefesini ve Atatürk.ü reddeden darbeyi yer.Darbenin temel nedeni de budur.hala ders alınmamışsa bizden söylemesi.