Son yıllarda ülkemizdeki öğretimin kalite düşüklüğünden herkes şikâyetçi.
Şimdilerde sık sık duyuyoruz; Eski lise mezunları şimdiki üniversite mezunlarından daha bilgiliydi.
Tabii bu olgu ülkemizdeki bütün üniversiteler ve bunlardan mezun olanların tamamı için geçerli değil.
Çok tuhaf ama bu konu her açıldığında aklıma hemen, İtalyan profesör Arru’nun (toprağı bol olsun ) bana anlattığı bir fıkra geliyor:
İtalya’da birisi papağan alacak. Bir dükkana giriyor. Birinin fiyatını soruyor. 20 000 liret. Derler ki bu papağan sadece söylenen kelimeleri tekrarlar... Peki! bu kaça? 100 000 liret. Neden bu kadar pahalı? Bu papağan 2-3 kelimelik cümleler kurarak konuşabiliyor. Gözüne bir başka papağan ilişir. Tüneğinde dünyaya gelmişliğinden pişman, süklüm- püklüm duruyor. Bu kaça? 300 000 liret. Vay!… Fiyatı neden bu kadar yüksek?
Çünkü diğer iki papağan ona profesör diyorlar.
Ülkemizde son yıllarda bu fıkrada anlatılana paralel olarak belirlenmiş kısır kıstaslara göre profesör, doktor, mühendis, veteriner, ekonomist vs unvanına sahip olunuyor. Bilginin yeterliliği hep ikinci planda, liyakatın önemi yok. İşte bu kişiler sürekli olarak yetersiz olan bilgi dünyalarında dolaşıp duruyorlar.
Bu konuda o kadar çok örnek var ki… Çevrenize bakın, üniversite diplomalı unvan sahibi bazı kişilerin gazetelerde yazdıklarını, TV kanallarında söylediklerini görün ve dinleyin. Bunlarda, kendi konularında bile bilgi yetersizlikleri net olarak ortaya çıkıyor.