Uzun bir aradan sonra merhabalar,
CHP Tüzük Kurultayı’nda önemli şeyler oluyor. Türkiye’deki partiler öyle bir organize oluyorlar ki, öyle bir hiyerarşik yapılanmaları var ki, sadece bir genel başkan ve en yakın arkadaşlarının yüzde kaç oranında milletvekili atayacağını belirliyorsunuz. Bir partiye yüklenerek oy veriyorsunuz bir hacim belirliyorsunuz, bu hacim bir genel başkan yüzde kaç oranında milletvekili atayacak onu belirliyor. Yani milletvekilleri genel başkanın neredeyse kölesi durumunda. Bir daha seçilmek ve aday olmak istiyorsanız onunla iyi geçinmek zorundasınız. Belediye başkanlarının durumu bundan çok farklı durumda değil.
Bu durum sosyal demokrat olduğunu iddia eden bir partiye yakışmayan bir tablo. Erdoğan gibi lider kültü üzerine kurulmuş bir partide bunları kendi seçmeni de milletvekili de tolere edebilir. Adam partiyi kurduğu “yoldaşım, kandaşım, kardaşım” dediği tüm adamları bozuk para gibi harcadı. Hepsini! Partiyi kurduğu başat aktörleri kastediyorum.
Bir sosyal demokrat parti olduğunu iddia eden CHP yoluna bu şekilde devam edemezdi. Aynı şeyler Kılıçdaroğlu CHP’si için de geçerliydi. Yüzde kaç oranında vekil belirleyeceği için O’na bir güç veriyordunuz ve o yönde partiyi şekillendirip düzinelerce seçim kaybetse bile orada oturmaya devam ediyordu.
Parti içi demokrasiyi işler hale getirmeden anayasayı ne kadar demokrat yaparsanız yapın liderler sultasından kurtulamayacağız. Hiçbir zaman!
CHP’ye bu eleştiriler getiriliyordu. CHP de aklı başında bir hamle yaparak batılı standartlarda olmasa bile parti tüzüğünü değiştirerek daha nefes alınacak bir parti olma yolunda önemli adımlar attı. Onun için de delegeden çok güçlü bir şekilde destek aldılar.
Ben milletvekillerinin tamamının ön seçimle seçilmesini savunmuyorum. Neden savunmuyorum? Türkiye’de parası olan müteahhitlerin önünü açmış olacaksınız sadece. Ama en azından milletvekillerinin yüzde 50’si, seçilecek yerdeki listelerdeki milletvekillerinin yüzde 50’si ön seçimle seçilmeli, yüzde 50’si de genel başkan tarafından değil parti meclisi tarafından belirlenmeli. Batılı demokrasilerde de bunun örnekleri var. Parlamentoda uzmanlara ihtiyacımız var. Sadece seçilebilecek sempatik adamlara değil vergi uzmanı, dış politika uzmanı, güvenlik uzmanı, enerji uzmanı … Bunları listelerde çok seçilecek yerlere koymazsanız parlamentoda dökülürsünüz. Çıkarsınız ortalıkta Alpay gibi ona buna yumruk sallarsınız. Söyleyecek lafınız, uzmanlık alanınız olmadığı için yedi düvele tüm dünyaya rezil olursunuz. Böyle olmaması için dengeli bir parti oluşturulması gerekiyor.
Parti programına baktığımızda CHP karşılık bulan bir değişiklik yaptı. Kendi içinde ve beklediği politikalara genel seçimde iktidara gelmeyi hedeflediğini belirten bir vizyon çizdi. Bu da önemli. Sadece tüzük değişikliği değil “Biz iktidara gelmeye hazırlanıyoruz” vizyonunu ortaya koymaya çalıştılar. Bence bu açıdan da kurultay önemliydi.
Biliyorsunuz, parti içinden birçok maddeye kısmi muhalefet geldi. Özellikle Kılıçdaeroğlu’na yakınlığıyla bilinen delegelerin itirazları vardı. Bunlar sadece 52 kişiyle sınırlı kaldı. 30 kişi bazı maddelerde negatif ya da geçersiz oy verdiler ama bunun dışında çok başarılı bir şekilde maddelerin tamamını batılı anlamda nasıl oluyorsa ona yakın bir değişiklikle sosyal demokrat bir parti hüviyetine bürünmeye başladılar.
Parti İçinde Bir Çekişme Olur mu?
Parti içinde çekişmenin olması kötü bir şey değildir. Parti içinde çekişme demek rekabet var demektir. Yeter ki rekabetin zeminini hazırlayın. Üç tane beş tane aday adayı çıkabilir. Önemli olan içeride bunları tartışıp herkesin mutlu olacağı demokratik bir süreçten geçirip tek adayla kitlelerin karşısına çıkmak ve aday olamayanların da adayın koluna girip “Biz aday olamadık ama demokratik bir süreçte bu arkadaşımız aday oldu ona da tam destek veriyoruz” diyebileceği bir zemin hazırlayabiliyor musun?
CHP ile Dalga Geçenler ..
Herkes CHP ile devamlı kongre yapıyor, genel başkan çıkıyor diye dalga geçiyor. Bunlar dalga geçilecek şeyler değil övünülecek şeyler. Bir partide genel başkan değişikliği oluyorsa, kongre oluyorsa, yarış oluyorsa bunlar övünülecek şeyler utanılacak şeyler değil. Mesela, Baykal delegelerin tamamına hakim değişim olmuyor, Kılıçdaroğlu delegelerin tamamına hakim değişim olmuyor, Zorlanıyor ama değişim olmuyor. İşte bu kötü. Delegeleri daha özgür bırakacak bir zeminde yola devam etmek gerekiyor.
Özgür Özel’in Yaptığı Açıklama ..
Özgür Özel Erdoğan’a erken seçim çağrısı yaptı ve “iktidarı 4 yıl daha bekleyecek sabrımız yok” dedi. Bu çağrı gaz alma çağrısı olmamalı. Bu çağrı somutlaşmalı. Muhalefet “Her on beş günde bir, her ay miting yapıp erken seçim çağrısı yaparak insanları Ankara’ya yürütürüz, çünkü kitlelerin bizden beklentisi bu, biz sadece ana muhalefet partisi değiliz, Türkiye’nin birinci partisiyiz. Türkiye’nin birinci partisi olarak kitlelerin iktidar değişikliği yönündeki sesini Ankara’ya yansıtmak zorundayız” bilincinde olmalı.
“Erdoğan yönetemiyor, Erdoğan çok kötü yönetiyor” demekle olmaz. CHP, kitlelere iktidar adına güven verecek bir programla seçmenin karşısına çıkması gerekiyor ve “ben şöyle yapacağım” demesi gerekiyor.
Erdoğan yönetemiyor demeye gerek yok. Halkımız zaten siyaseti takip ediyor, niçin aç kaldığının da farkında, ne kadar aç kaldığının da farkında. CHP sadece umut vaat eden beş başı mamur bir program önüne koyup güven tazelemesi ve “Bakın reçete burada, bu reçeteyi uygularsak düzlüğe çıkabiliriz” diyebilmeli.
CHP’nin başarılı bir kongre olduğunu söyleyebilirim. Özellikle Ekrem İmamoğlu’nun ortaya koyduğu vizyon çerçevesinde CHP yeniden şekillenir ve bugünkü tartışmaları da bu yönde yaparsa CHP’nin anketlerde vs ezberleri bozacağına şahit olabiliriz belki. CHP sadece iki şey yapmalı; öncelikle “hangi programla nereye çıkacaklar, ikincisi de adayı hangi yöntemle belirleyecekler ..
Kılıödaroğlu’nun altılı masasının düştüğü o çukura nasıl düşmeyecekler, CHP olarak adaylarını kendi içlerinde nasıl belirleyerek kaş göz yarmayacaklar gibi bir formülle ortaya çıkarlarsa muhteşem bir çıkış yakalarlar. Ayrıca, Ekrem İmamoğlu’nun siyasi yasağının önüne de bir bariyer konulmuş olur. Yani İmamoğlu adaylık konumuna gelebilirse, parti içinde çok daha farklı bir konuma gelebilirse, bir cumhurbaşkanı adayına siyasi yasak getirmek İstanbul Büyükşehir Belediye başkanına siyasi yasak getirmekten bin kere daha zordur.
Bakalım, CHP bu sınavdan nasıl geçecek? İmamoğlu olmak zorunda değil Mansur Yavaş da bu ipi çok rahat göğüsleyebilir, çok rahat seçilebilir. Sadece CHP kendi içinde bunun yöntemini belirlemesi gerekiyor.
Ankara’dan selamlar hepinize …