İnsan’ın hayatında temel bir gerçek vardır. Şayet yapmakta olduğunuz iş’te muvaffak olduysanız, başarılısınızdır. Tersi bir durumda, başarısızlık sizin alnınıza yapışır, kalır.
Başarısızlık, İnsan yaşamında hiç de yaşanmak istenmeyecek bir durumdur.
Ancak, bu durumdan daha da kötüsünü yaşamak da olasıdır: Örneğin; uzun yılların emeği ve zorlukları ile elde edilmiş başarılar, bir an gelir tümüyle silinir. Özellikle iş hayatında böylesi örneklere sıkça rastlanır.
Neden böyle olur?
Daha önceden elde edilmiş başarıların yok oluş nedeni, çoğu zaman yapılan hatalardan, bazen şanssızlıktan, bazen de hiç umulmayacak, akla gelmeyecek ve de kişisel bir hataya dayanmayan nedenlerden kaynaklanabilir.
Ama; başarısızlığa neden olan haksız rekabet’in yıkıcılığından pek bahsedilmez.
Bu uzunca girişten sonra neden bu yazıyı kaleme aldığımı, kalıcı olmayan ve de başkalarına zarar vererek elde edilen başarının ne demek olduğunu, uzun ömürlü olmadığını yaşanmış bir örnekle anlatmaya çalışacağım.
Birkaç yıl önce şehrimizde yeni bir ayakkabı mağazası oldukça farklı reklam spotlarıyla açılmış ve bir hayli ilgi görmüştü.
Bu mağazanın Türkiye genelinde bir çok İlde, hızla yeni şubeleri açılıyordu. Her yeni açılan mağaza, o şehrin eski ayakkabıcı esnafını iş yapamaz hale getiriyor, bir çoğu yeni rekabet koşullarına ayak uyduramadığından kapanıyordu.
Neydi ayak uydurulamayan rekabet olayı?
Piyasaya yeni giren söz konusu bu zincir mağazaların en büyük özelliği, tüketicilere inanılmaz ucuz fiyatlarla ayakkabı satabilmesiydi.
Ancak, tüketicilerin kendi çıkarına uygun düşen bu durumdan şüphelenmesi mümkün değildi.
Zaten ucuzluğun sorgulanması gibi saçma bir düşünceye de asla ihtiyaç yoktu!
Bu ürünler, hangi şartlarda, kimlerin nasıl kayıpları karşılığında üretilip satılıyormuş gibi bir düşünceye de yer olamazdı. Zira,’’ alta kalanın canı çıksın’’ anlayışı toplumda genel kabul görüyordu. Önemli olan ucuzluk ve bolluktu! Zaten ucuzluğu sorgulamayı gereksiz bulan bu tüketicilerin de her nedense fazla harcama yapacak gelirleri bir türlü olmuyordu.
Neden gelirlerinin artamadığına kafayı takıp boş yere zihinlerini yormaktansa, ucuzluğun tadını çıkartmak, çoğunlukla kredi kartlarıyla borçlanarak da olsa daha iyi geliyordu ama bazen de çok gereksiz ürünler sırf ucuz diye boşuna satın alınabiliyordu.
İşte böylesi bir ortamda; ucuzluk mağazalarının açılışı hep sevinçle ve coşkuyla karşılanıyordu.
Fakat, herhalde işler pek umulan gibi gitmemiş olmalı ki, birden popüler olan bu mağazalar bir süre sonra ardı ardına kapanmaya başladı.
Neler oluyor derken, eskilerden olup ayakta kalabilmeyi başarmış bir ayakkabı esnafı dostuma sorduğumda, aldığım yanıt beni pek de şaşırtmadı. Maalesef bu zincir mağazaların sahibi firma, bir çok üretici firmaya önemli miktarda borç takarak batmış. Üzücü sonuçlarını düşünebiliyor mu’sunuz? İşsiz, parasız kalmış, yılgın ve tükenmiş pek çok insan…
Bu anlattığım girişimcilik olayı, başlarda büyük bir başarı hikayesi olarak Ulusal medyada epey yer almıştı. Ancak, üzücü sonucundan nedense hiç bahsedilmiyor.
Sonuç olarak;
Saman alevi gibi çabuk parlayan ama kısa sürede sönen başarı hikayeleri, kimseye örnek girişimcilik hadiseleri diye anlatılmasa iyi olur; ama basınımızın ekonomi sayfalarında halâ bu tür içi boş, kalıcı olmayan başarı hikayeleri anlatılmaya tam gaz devam ediliyor.
Bana göre anlamı olan başarı, başkalarına zarar vermeden hak edilmiş ve kalıcı olanıdır.
İLKER ÖZBEN