Ülke olarak çok şanslıyız. Cumhurbaşkanımız ülkemizi kendi yarattığı acayip bir iktisat teorisine dayanarak yönetiyor.
Malum, hayat pahalı. Geçen Salı günü aldığım 5 litrelik ayçiçeği yağı 28 tl birden zam görmüş. Cumhurbaşkanı hayat pahalılığının nedenlerinden birinin de stokçuluk olduğunu söylüyor. Cumhurbaşkanı ekonomist olduğu için daha iyi bilir.
Geçenlerde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan stokçulukla mücadele edeceklerini söyledi. Stokçuluk konusunda söyledikleri cümlesi cümlesine şunlar:
"Ekranları başında bizi izleyen milletime sesleniyorum; stokçulara bu ülkeyi biz mezar edeceğiz. Stokçuluk bizim dinimizde haramdır, bunu yapamazsınız. Yapanlar varsa bunun bedelini ödeyeceklerdir. Osmanlı bunun bedelini ağır ödetti, biz de ödeteceğiz. Birinci derecede Ticaret Bakanlığı olmak üzere bunların üzerine üzerine gideceğiz."
Bu cümleleri duyduğumda aklıma gelen soru şu oldu: Stokçulukla İslam dininin bir gereği olduğu için mi mücadele edeceğiz yoksa ülke ekonomisinin işleyişini bozduğu için mi mücadele edeceğiz?
Cumhurbaşkanımız döviz cinsinden işgücü fiyatını minimize ederek ihracatı canlandırmaı amaçlayan bir iktisat politikasını yürürlüğe koyarken de bir konuşma yapmıştı, hatırlıyor musunuz? Ne demişti konuşmasında hemen hatırlatalım!
"Bu görevde olduğum sürece, kusura bakmayın faizle mücadelemi sonuna kadar, enflasyonla mücadelemi sonuna kadar sürdüreceğim. Şunu bilmemiz lazım, bu konuda nas ortada. Nas ortada olduğuna göre sana, bana ne oluyor? Biz değerler silsilemiz içerisinde olaya buradan niye bakmıyoruz? Olaya buradan bakacağız, ona göre de adımımızı atacağız."
Cumhurbaşkanı bu söylemleriyle faizle mücadelesini de ülke ekonomisinin sorunlarını çözmekten çok dinin bir gereği olarak ifade ediyor.
Laik Türkiye’de ekonominin dini kurallara göre yönetilmeye çalışılmasının garipliği çok önemli ama ….
Günümüzde bunun din ile ne ilgisi var, değil mi? Dinle ilgisi yok ama siyasetle ilgisi var!
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan birkaç gün önce bir gece içinde “ekonomik kurtuluş savaşı” ilan etti. Erdoğan’ın derdi baskın erken seçime hazırlanmak! Ekonomik kurtuluş savaşı filan değil.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan faizi bir emirle indirdiğinde döviz kurlarının da enflasyonun da coşacağını gayet iyi biliyor.
Üç yıl önce bu yöntemi denedi. Ne yaptı? Faizi indirdi ama enflasyon inmedi. Ucuz kredileri dağıttı, kredi alanlar parayı dövize yatırdı. Enflasyon coştu, ekonominin lastiği patladı.
Bu yıl, geçen yıl söylediklerinin tam tersini söylüyor.
2020 sonbaharını hatırlayın! Enflasyon seviyesinde faizin mecburiyet olduğunu ifade ediyordu. Bu yıl da enflasyonu ve kuru önemsemediğini söylüyor.
Cumhurbaşkanının yeni diye pazarladığı paketin içeriğinde neler var?
Faiz düşeceği için yatırım artacak, yatırım artığı için üretim artacak, üretim arttığı için istihdam artacak, işsizlik azalacak, döviz kuru yüksek olduğu için ihracat artacak, ihracat artığı için döviz girdiği artacak, döviz artığı için cari açık kapanacak, cari açık kapanacağı için dövize ihtiyaç kalmayacak, dövize ihtiyaç kalmayacağı kur düşecek, kur düşeceği için enflasyon da düşecek, hayat normale dönecek.
Hem de bunlar 2023 Haziranına kadar olacak! Olmaz!
Bu ”yeni” paketi 2023 Haziranına kadar uygularsa halk nefes alamaz!
Cumhurbaşkanı Erdoğan bunu bildiği için baskın seçime hazırlanmaya başladı.
Bu nedenle her şeyi abartılı bir şekilde anlatıyor, dine sarılıyor.
19 yıldır mücadele etmediği stokçulukla, faizle mücadele etmeye başlamasının nedeni bu. Bu nedenle nass ilan etti.
Cumhurbaşkanının ilk amacı dağılan seçmenini toparlamak ikinci amacı da şirin gözükmek.
Dün paketi açtı.
Asgari ücrette fevkalade artış olacak diyerek 3750 – 4000 lira arasındaki arasında asgari ücretin işaret ediyor.
3600 ek göstergeye yumuşak bakıyor, EYT’llere göz kırpıyor.
Cumhurbaşkanı Erdoğan meydanlarda sizi enflasyona ezdirmedim diye konuşacağı günlerin gelmesi yakın.
Cumhurbaşkanı kamu bankalarına esnafa ucuz kredi kullandırmaları için emir verdi.
Recep Tayyip Erdoğan’ın istediği şartlar oluşursa baskın seçim geliyor. Kendisi de 2023 Haziranına kadar bekleyemez.