Bay Kemal Vurdu Gol Oldu!

Başlığı Alevi.  O kadar etkileyici bir konuşma yaptı ki sosyal medyada bugüne kadar yaptığı en etkileyici paylaşımdı. Yazıyı yazdığım saatlerde 55 milyonun üstünde görüntülenmişti. Görüntü üstüne birçok yorum yapan oldu. Videoyu ağlayarak izlediklerini çok etkilendiklerini söyleyen kişiler oldu. 

Kılıçdaroğlu ne yapmaya çalışıyor, oynadığı rolün adı ne? Oynadığı rolün adını koymamız gerekiyor. Bence çok başarılı bir şekilde bilge devlet adamı sıfatıyla karşımıza çıkıyor. Bağırmayan çağırmayan, kutuplaştırmayan, birleştiren kucaklayan ve herkese yaşanabilir tansiyonu düşürülmüş bir ülke vaat eden bilge bir adam formatıyla karşımıza çıkıyor.

Demek ki insan hırlamadan bağırmadan çağırmadan küfretmeden hakaret etmeden de kitleleri arkasına takıp bir şeyleri başarabiliyormuş. Yani rakibinin hiçbir zaman yapamayacağı şeyleri yapmaya başladı. Artık rakipleri onu istese de taklit edemezler.

Kemal Kılıçdaroğlu Başarılı Bir Siyasetçi mi?

Bence Kemal Kılıçdaroğlu çok başarılı bir siyasetçi. Öncelikle çok zor bir işi başardı, CHP’yi dönüştürdü. CHP’yi farklı partilerle müttefik olabilecek kadar sempatik bir adres haline getirdi ve Türkiye’ye alternatif adresler oluşabilmesi için başta İYİ Parti olmak üzere yeni kurulan demokratik partilere sahip çıktı. Bu şu anlama geliyordu: Kemal Kılıçdaroğlu tek başına deviremeyeceği bir yapı için farklı aktörlerle birlikte seçmenin karşısına çıkması gerekiyordu ve bunu çok başarılı bir şekilde yaptı. Kemal Kılıçdaroğlu haricinde son 10 yılda Cumhuriyet Halk Partisi genel başkanlığına adı layık görülen hiç kimse bunu başaramazdı. Zaten oraya layık görülen adamlar Kemal Kılıçdaroğlu’nun başkanlık görevini başarılı bir şekilde temsil ettiğini görüp ümitlerini kesince saraya kapak attılar. Kimleri kastettiğimi çok iyi biliyorsunuz. Çelebi’sinden tutun İnce’sine kadar hepsi o civarda geziniyorlar.

Peki, CHP’yi dönüştürmek, bu kadar tevazulu, bu kadar erdemli, bu kadar hoşgörülü ve sempatik bir kimlikle mümkün mü? Üç günde mümkün değil. Çok uzun zaman aldı. Sadece CHP’yi dönüştürmedi, bu seçimde ilk defa CHP oylarını arttırma ihtimali de var.  Kılıçdaroğlu 25 bandına oturmuş bir partiyi yüzde 30’lara getirip final yapabilir. Biliyorsunuz, partiye de veda edecek. En büyük vaadi o. Partisiz bir cumhurbaşkanı olacak.

Neden? Çünkü partili bir cumhurbaşkanı bilge bir devlet adamı olamaz. Kılıçdaroğlu rant dağıtmayı, güç sahibi olmayı değil bilge bir devlet adamı olmayı tercih ediyor. Yaptığı açıklamada gençlere sesleniyor. Yaşlılardan umudu kesmiş. Sedat Peker gibi 40 yaş üstü veya altı gibi bir ayrım yapmamış ama … Kılıçdaroğlu videosunda

“İlk oyunu verecek sevgili evlatlarım ben Aleviyim. Ülkeyi can yakan mezhep tartışmalarından Ortadoğu’dan çekip çıkaracağım. Alevi olmaz diyen, bu sisteme doğru olan dürüst olan ahlaklı olan olur diyecek misin, bu ayrıştırmacı sistemi kökünden yıkmaya hazır mısın?”

O kadar duygusal o kadar etkileyici cümleler ki bunlar … Yani Kılıçdaroğlu “Biz senin de kimliğine bakmayacağız, benim kimliğime bakıldığı için o kadar dilim yandı ki! Ben o kadar dili yanmış bir sokaktan geliyorum ki!” diyor ve o noktada şöyle bir rol oynuyor; “seni en iyi ben anlarım, senin de beni anlaman gerekiyor, gel birbirimizi anlayalım ve bu yolda tek bir oyu bile ziyan etmeyelim” diyor.

Çok heyecan verici değil mi? İlk Alevi cumhurbaşkanımızı halk tarafından seçtirteceğiz. Bu çok heyecan verici değil mi? Bence hiç bir oy Kemal’e bir oy bilmem neye sloganlarına kapılmayın, o kadar güçlü bir şekilde şu adama destek verin ki, parlamentoya da o kadar güçlü bir şekilde girsin ki, hiç bu işi uzatmadan seri bir şekilde güçlendirilmiş parlamenter sistemi kimseye muhtaç olmayacak bir tempoyla getirebilsin.

Saray Ne Alemde?

Bu kadar bilge, vakur ve mütevazı duruştan sonra sarayın nasıl bir tepki vereceğiniz merak ettiniz değil mi?

Saray tepki vermeden trolleri sürü gibi sahaya saldılar. Hepsi, gazetecileri, siyasileri, siyasi eskileri “Bu ayrımcılık yapıyor, Türkiye’yi Alevici Sünnici ayrımı yapacak, Suriye’deki gibi azınlık iktidarı kuracak” dediler.

Karşımızdaki tablo ne biliyor musunuz?

Güzel olan hiçbir şeye tahammülleri yok. Faust’taki gibi ruhlarını o kadar şeytana satmışlar ki! Kötülüklere, suça, günaha o kadar bulaşmışlar ki güzel olan hiçbir şeye tahammül edemiyorlar. İşin en kötüsü ne biliyor musunuz? Beni en çok üzen şeylerden biri bu. Şu cehalete esir düştük.

Bu nedenle herkesi stratejik düşünceyle oy vermeye davet ediyorum. Muhalefet adına kimin gücü nerede çok sesli çıkacaksa, kim nerede çok fazla kazanacaksa oyununu bu oyuna göre oynaması gerekiyor. Karşımızda aç, doymak bilmeyen, eğitimsiz bir kitle var. Bunları yendiğimizde, çıkar birliktelikleri ortadan kalktığı zaman öyle güçlü bir şekilde yok olacaklar ki!

Bir tarafta bir seccadeye dolanmış meydan meydan gezip “Buna bastılar” diye kimlik siyaseti yapmaya çalışan, germeye bölmeye çalışan, bilge bir devlet adamlığıyla ilgisi olmayan, insanların sinir uçlarına basan, insanları birbirine düşman etmeye çalışan bir duruş var diğer tarafta da “Ben Aleviyim ve bu ayrıcalıkları birlikte yeneceğiz, bundan sonra bu ayrımcılık ve kimlik siyaseti üzerinden vakit kaybetmeyeceğiz” diye kitlelere seslenen bir adam. Hangi kitlelere? Milyonlara! Neyle? Bir tripod ve kamerayla. 

İktidar partisi sesi gür çıksın diye ne yaptı? İktidar partisi o kadar hatalar yaptı ki! İktidar partisi sesinin gür çıkması ve eleştirilmemek için ülkedeki tüm medya merkezlerini satın aldı. Satın alamadıklarını da baskı altında tutuyor ve onları korkuyla haber yapar duruma getirdi.

Muhalefetin yaptığı o kadar büyük başarı ki! Bir sis ve ses bombası atılmış ve o sis ve ses bombası içinde durumu kotarmaya çalışan, bu durumdan çıkmaya çalışan bir muhalefet var. Çok ilginç bir başarı.  Bir sosyal medya hesabıyla, bir Twitter hesabıyla iktidar partisinin milyar dolarlar yatırarak satın aldığı medya merkezleriyle ulaşamadıkları kitlelere ulaşıyorlar. Türkiye bu oyundan bıktı, çok fazla sıkıldı ve herkes bu kabustan uyanmak istiyor. Bu nedenle stratejik oy kullanmayan herkes geldiğimiz noktayı anlayamamış demektir.

Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat KurumDemiş ki …

Bugün Murat Kurum “İstanbul finans merkezi, 15 Mayıs’tan sonra göreceksiniz küresel sermaye İstanbul’a üşüşecek” demiş. İktidar emlağa o kadar tapıyor ki iki tane bina yaptılar diye dünya finans piyasasının Türkiye’ye geleceğini sanıyor. Dünya finans piyasası Türkiye’ye gelebilir.  Binaları değil hukuku, demokrasiyi, medya özgürlüğünü, kişisel hak ve özgürlükleri, özgür bir yargı kurdukları zaman finansın kendisi de merkezi de hepsi Türkiye’ye gelebilirler. Sayın Bakana neden şimdi değil neden 15 Mayıs’ta diye sormak gerekiyor. Tek parti iktidarları var, çok güçlüler. Neden 15 Mayıs’ta gelsinler ki? İktidar partisi başaramadığı her şeyi seçim sonrasına vaat diye ertelemenin hesabını yapıyor. İktidar partisi 250 bin dolarlık mülk alana vatandaşlığı promosyon olarak veriyor. İktidar partisi yerli ve milli muhalefet ise terörle ve dış güçlerle işbirliği yapan partiler … Düşünün artık!