Çağdaş şiirimizin önde gelen ozanlarından Behçet Necatigil; 16 Nisan 2016 günü, 100’ncü doğum yıldönümü nedeniyle, edebiyat çevrelerinde çeşitli etkinliklerle anılmıştır.
Bu vesileyle; kendisini hatırlama, sanat yaşamı ile ilgili değerlendirmelerini gündeme taşıma ve topluma anımsatma sorumluluğu da yerine getirilmeye çalışılmıştır.
Bu bağlamda; Sözcükler adlı edebiyat dergisi’nin, “Neden Çıkıyoruz?” başlıklı sorgulayıcı yazısında; “Edebiyatın insani bir değer olduğunun bilincindeki belki de son kuşağız. Bizden sonrakiler, giderek bir tüketim metaına dönüşen edebiyatın temsilcileri olacak, edebiyat değil, tüketim ürünü üretecekler. Edebiyatın sorgulama, eleştirme, uzlaşmama, yetinmezlik gibi temel değerlerinin de savunusunu amaçlıyoruz.” yollu değerlendirmesine, özeleştirisine yer verilmiştir.
Eğitim sistemimizin içeriğinden; felsefe, mantık, sosyoloji, sanat tarihi gibi öğretileri çıkarıp, salt inançsal değerler doğrultusunda dindar nesil yetiştirme gayretleri ve tüketim hevesinin kamçılanması uğraşlarına karşın; beşeri ve maddi boyutundaki aydınlanmacı değerlerimizin göz ardı edilmesi amaçlı çabalar, geleceğimiz açısından karamsarlık yaratmaktadır.
16 Nisan 1916’da İstanbul’da doğan Necatigil; çocukluk dönemi geçirdiği hastalıklar nedeniyle zaman zaman ara verdiği eğitimini; İstanbul Yüksek Öğretmen Okulu, “Türk Dili Edebiyat” bölümünü bitirerek, 1940 yılında başarıyla tamamlamıştır. Çeşitli liselerde sürdürdüğü edebiyat öğretmenlik kariyerini ise, 1972 yılında sonlandırmıştır.
Çalkantılı geçen çocukluk döneminde iki yaşında iken, sanatçı ruhlu ve duyarlı bir kişiliğe sahip olduğu annesini kaybetmiş, anneannesi ile bir süre birlikte olmuş, daha sonra ikinci evlilik yapan, Vaizlik ve Müftülük görevinde bulunan babasının yanında, yaşamını İstanbul’da sürdürmüş, 13 Aralık 1979 tarihinde vefat etmiştir.
“Gece ve Yas” isimli İlk şiirini lise öğrenciliği yıllarında, 1835 yılında Varlık dergisinde yayınlamış; bundan sonraki sanat yaşamında ise; “ev-aile-yakın çevre” örgüsüne sadık kalarak eserler vermeye başlamıştır. Yaşamı boyunca; 15 şiir, 3 düzyazı, 4 Radyo oyunu eser veren Necatigil; “Yeditepe” ve “Türk Dil Kurumu” ödüllerine layık görülmüştür. Ölümünden sonra ailesi tarafından konulan, “Necatigil şiir Ödülü” 1980 yılından itibaren doğum günü olan, 16 Nisan günleri düzenli olarak verilmiştir.
Behçet Necatigil’in sanat yaşamı ile ilgili çeşitli mekan ve zaman dilimlerinde yaptığı açıklama ve söyleşilerinde;
Değişik saatlerde, çelişik durumlarda yazarım. Esin, bir birikimdir: Bilinçte, bilinçaltında algılar birikimi.
Zihnime takılan bir düşüncenin, bir mısraın havasına iyice girmek için, hazırlanarak ve yavaş yazarım.
Şiirime beni ben eden eşyalardan, evlerden, insanlardan silinmez gölgeler düşsün; ortak yaşamlardan yerli bir hava girsin isterim.
Şiir millidir, önce dil yanıyla bu toprağa bağlıdır. Yüzyıllar yılı bu dili işlemiş usta şairlerin dil tecrübelerinden yararlanmak gerekir.
Okuyucunun şiiri ikinci plana attığını, diğer türleri ön plana geçirdiğini kabul etmek istemiyorum ve sanmıyorum. Kendi açımdan bununda gerekçeleri de var. Şiir kısadır, sınırlıdır, pratiktir. Beğendiğimiz bir şiiri hemen kopye edebilir, günler günü cebimizde taşır, açar açar okuruz.
Şiir bir yaşantıdır; bize el koymuş, içimize taş gibi oturmuş olayları, olguları biçimlere, kalıplara dökme işidir.
Şiir ve edebiyatın: İnsanlık, ahlak, uzlaşma, kaynaşma, beraberlik erdemlerini duyurduğu ölçüde hayatı düzenleyeceğine, güzelleştireceğine tabii inanıyorum, İnsanlarda o erdemleri gerçekleştirme atılımlarını sağlarsa şiir sağlar, edebiyat sağlar.
Aslında bütün sanat bir baş kaldırmadır. Bütün sanat protestodur. Pasif görünse de aktif bir direnmedir.
Değerlendirmelerine yer vermiş, ufuk açmıştır. Çağdaş edebiyatımızın en saygın ve özgün şairlerinden Behçet Necatigil’in, sanat yaşamının ve şiirlerinin mercek altına alınması, irdelenmesi, gelecek kuşakların rehber edinmesi sağlanmalıdır. Büyük şairimizin; “SOLGUN BİR GÜL DOKUNUNCA” adlı şiiri bu günün anısına ithafen, sevenlerine ve tüm edebiyat okurlarına armağan edilmiştir.
Çoklarından düşüyor da bunca
Görmüyor gelip geçenler
Eğilip alıyorum
Solgun bir gül oluyor dokununca.
Ya büyük şehirlerin birinde
Geziniyor kalabalık duraklarda
Ya yurdun uzak bir yerinde
Kahve, otel köşesinde
Nereye gitse bu akşam vakti
Ellerini ceplerine sokuyor
Sigaralar, kağıtlar
Arasından kayıyor usulca
Eğilip alıyorum, kimse olmuyor
Solgun bir gül oluyor dokununca
Ya da yalnız bir kızın
Sildiği dudak boyasında
Eşiğinde yine yorgun gecenin
Başını yastıklara koyunca.
Kimi de gün ortası yanıma sokuluyor
En çok güz ayları ve yağmur yağınca
Alçalır ya bir bulut, o hüzün bulutunda.
Uzanıp alıyorum, kimse olmuyor
Solgun bir gül oluyor dokununca.
Ellerde, dudaklarda, ıssız yazılarda
Akşamları gerili ağlara takılıyor
Yaralı hayvanlar gibi soluyor
Bunalıyor, kaçıp gitmek istiyor
Yollar, ya da anılar boyunca.
Alıp alıp geliyorum, uyumuyor bütün gece
Kımıldıyor karanlıkta ne zaman dokunsam
Solgun bir gül oluyor dokununca.
"100. Doğum yıldönümünde Behçet Necatigil bir kez daha rahmet ve minnetle anıyor, eserleri önünde saygıyla eğiliyorum".Genç kuşaklara kütüphane raflarında, Behçet Necatigil örneğinde olduğu gibi, pırlanta gibi parlayan, hazine değerinde olan, çok sayıda ki yazarlarımızın eserlerini okumalarını, aydınlanmalarını, geleceklerine yönelik tercihlerini bu bilinçlenme ışığında yapmalarını diliyorum.