İnsanın kolay vazgeçemeyeceği bazı alışkanlıkları vardır. Benim de böyle bir alışkanlığım devam ediyordu. Yaklaşık 30 yıldır aynı berber dükkanı’na gidiyordum.
Geçen ay sonu itibariyle bu alışkanlığım zorunlu olarak sona erdi. Berberim Serkan, dükkanını kapatmıştı.
Birden kendimi boşlukta hissettim. Öyle ya, Dar sokakta 30 yıl kadar önce bir pasajın içinde 3 koltuklu dükkanı ilk açan berber, çok sevgili dostum rahmetli Şefik usta idi
Berber Serkan, Şefik Usta’nın çıraklıktan itibaren yetiştirdiği ve sonraları kalfalığı döneminde dükkanını devrettiği, benim de rahmetli Şefik Usta’nın vefatından sonra sürekli berberim olan, meslekte ustalığına güvendiğim, aynı zamanda iyi bir komşu olan dükkan sahibiydi.
Dükkan sahibiydi diyorum ama, civardaki pek çok esnaf gibi o da aslında kiracı olarak dükkanını işletiyordu. Yani işletmeci olarak dükkan sahibiydi ama mülk başkasına aitti. Bu durumdaki pek çok esnafın mal sahibiyle kira artış oranı konusunda düştüğü anlaşmazlığa, ne yazıktır ki berber Serkan da düşmüştü. İstanbul’da yaşayan mal sahibi, kira bedellerini sanırım İstanbul şartlarıyla kıyaslıyor, ve kiracılarının sözleşme sonlarında yaptıkları kira artışlarından hiç memnun olmuyordu. Her yıl yaşanan gerilim, bu sene Serkan’ı işinden ayrılmaya ve dükkanını kapatmaya götürmüştü. Neden devam ettiremediğini sorduğumda, ‘’İlker ağabey, mal sahibinin istediği kira zammını yaparsam, benim de traş ücretlerini arttırmam gerekir. Halbuki, bu seviyede bile ben müşteri kaybına uğradım. Zira, şirket statüsünde açılan çok koltuklu berber dükkanları, traş ücretlerinde benim inemeyeceğim rakamlara iniyorlar. Dolayısıyla ben rekabet edemez duruma geldim. Kapatmaktan başka çarem kalmadı’’ açıklamasında bulundu.
Şimdi Serkan, işsiz ve moralsiz bir şekilde, herhangi bir kurumun olabilecek berber ihtiyacını araştırıyor. En çok da, hastane veya yerel yönetimlerde mesleğini icra edebileceği iş arıyor. Yani, bundan sonra kendi adına iş yeri açmayı tercih etmediğinden (vergi ve sigorta primlerini ödeyemez duruma düşmemek için) güvenilir bir kurumda ücretli çalışmak istiyor.
Berber Serkan örneğinden yola çıkarak daha pek çok iş kolunda faaliyet gösteren küçük esnafın içine düştüğü olumsuzluklar, bazen yürek yaralayacak noktalara varabiliyor. Zira, işleri şu veya bu nedenle bozulan küçük işletme sahipleri, ayakta kalabilmek adına çoğunlukla kredi kullanmak zorunda kaldıklarından, kullandıkları krediye rağmen işleri yolunda gitmediğinden bir müddet sonra borçlarını ödeyemez duruma düşüyorlar. Daha sonraki süreçte ise, maalesef icra marifetiyle malları, varsa mülkleri haraç mezat satılıyor ve bu insanlar perişan oluyorlar.
Berber Serkan dükkanını zamanında kapatarak belki de gelecekte felaketine sebebiyet verebilecek gelişmeleri önlemiş oldu. Fakat şu günlerde gazete haberlerinden okuduğum bir gelişme, işleri bozulmakta olan esnaflar adına beni endişeye sevketti.
Kocaeli esnaf odaları başkanlığı, üyeleri olan esnaflara dönük olarak bir banka ile özel kredi anlaşması yapmış. Buna göre şartları uygun olan esnaflar, 30.000 TL.ye kadar düşük faizli ve ana para geri ödemesi 6 ay sonra başlayacak bir kredi imkanından yararlanabileceklermiş.
İlk bakışta faydalı bir teşebbüs olarak gözüken bu gelişme, bana bir atasözümüzü hatırlattı:
‘’Borcu lütuf sanıp sarılma, bir gün istenecektir, unutma’’
Değerli esnafımızın işlerini yoluna koymasına katkı sağlayabilecek bu kredi imkanı, iyi araştırılmadan asla kullanılmamalı, sadece işlerin gelişmesine yararı olacaksa kullanılması tercih edilmelidir. Aksi takdirde, yukarıda bahsettiğim olumsuzluklarla karşılaşılması kaçınılmazdır.
‘’Altta kalanın canı çıksın’’ anlayışının hüküm sürdüğü bir sosyo/ekonomik düzende, özellikle küçük esnafların, işimi belki kurtarırım umuduyla yanlış tercihlerde bulunmaması, geleceklerini karartmamak adına çok dikkatli davranmaları gerekiyor.
Berber Serkan’ın dükkanını kapatması, üzülmeme rağmen kendi adına başka çaresi olmadığına göre doğru tercihtir diye düşünüyorum.