“Beyoğlu’nda Yaşıyoruz, Beyoğlu’nu Yaşatıyoruz” sloganıyla üç yüze yakın işletmenin desteği ile gerçekleştirilen Beyoğlu festivali, yoğun programı ve coşkusuyla devam ediyor.
Esnaf Dayanışması Komitesi tarafından düzenlenen “BeyoğluFest” kapsamında gerçekleşen ikinci gün programında “Beyoğlu’nun Yakın Tarihinden İzlenimler” söyleşisi yapıldı. Söyleşiye konuşmacı olarak katılan çizer Mehmet Çağçağ “Beyoğlu, özlediğimiz Türkiye’nin provasıdır” dedi.
“Beyoğlu’nda Yaşıyoruz, Beyoğlu’nu Yaşatıyoruz” sloganıyla üç yüze yakın işletmenin desteği ile gerçekleştirilen Beyoğlu festivali, yoğun programı ve coşkusuyla devam ediyor.
Festival; konserler, tiyatrolar, gösteriler ve söyleşilerle katılımcılara unutulmaz günler yaşatırken bir taraftan da Beyoğlu kültürünü aktarma görevini de üstleniyor. Bu kapsamda gerçekleştirilen “Beyoğlu’nun Yakın Tarihinden İzlenimler” adlı söyleşi Ali Topuz moderatörlüğünde yapıldı. Söyleşiye konuşmacı olarak katılan Küçük İskender, Mehmet Çağçağ, Erdem Aksakal ve Ali Topuz izlenimlerini şu tespitleri ile aktardılar.
BİR ÇOCUK İÇİN BEYOĞLU, LUNAPARKTAN DAHA EĞLENCELİ
Küçük İskender: “Beyoğlu’nda doğdum büyüdüm, Hacı Mimi sokağa yani genelevlerin olduğu sokağa kayıtlıydı kütüğüm, belki de bu yüzden alt kültüre merakım oldu hep. 70’lerde başlayan bende iz bırakan yanları oldu bu semtin. Tam da şu an bu konferansı yaptığımız Cezayir Sokağı’nın başında anneannem oturuyordu ve çocukluğum bu sokakta geçti. Şimdi burada Beyoğlu’nu konuşuyor olmak benim için bir şans. Yeni kuşağın sadece fotoğaflardan göreceği bir Beyoğlu vardı ve yok oldu. Sinemalar, tiyatrolar, kültür merkezleri içinde geçti çocukluğum. Bir çocuk için Beyoğlu lunaparka gitmekten çok daha eğlenceliydi”.
BEYOĞLU, ÖZLEDİĞİMİZ TÜRKİYE’NİN PROVASIDIR
Mehmet Çağçağ: “Ben burada doğmadım. Güzel Sanatlar Akademisi’ni kazanıp geldim. Sahip olduğum tek şey çizim yeteneğimdi. Oğuz Aral’ın elinden geçtim Beyoğlu sayesinde. Bazen düşünüyorum da Beyoğlu, hiçbir zaman Bizans’ın elinde olmasaydı, Türk’lerin elinde olsaydı başından itibaren bugün kaybolduğuynu konuştuumuz hangi kültürü kazanmış olurduk acaba? Beyoğlu, özlediğimiz Türkiye’nin provasıdır. Böylesi bir zenginlik, multikültürel bir ortam hiçbir yerde yok. Avrupa bugün bunu yaratmaya çalışıyor biz ise kaybetmek için elimizden geleni yapıyoruz”.
SOL KÜLTÜR HAKİMDİ
Erdem Aksakal: “Ben 90’lardan itibaren anlatayım size. Türkiye’de darbe sonrası pavyonların geçidiydi. Beyoğlu’nu solcular ve devrimciler kimseye bırakmaya niyetli değildi. Sol kültür hakimdi. Öğrencilerin merkeziydi. Sorularına muhattab bulamayan insanların arenasıydı. Tıpkı herkes gibi 20 yıl önce kaybedilen çocuklarının nerede olduğu cevabını alamayan anneler de burada Galatasaray Meydanı’nda sordular sorularını. Aradılar muhataplarını. Sonrası plazalar, residanslar, kapital kafe ve restoran zincirleri. Çok hızlı bir dönüşüm geçirdi Beyoğlu. Hızla kendi öz kimliği kayboldu. Küçük esnaf kaybolma tehlikesiyle karşı karşıya. Sokak ile mekan arasındaki bağ koptu”.
SEKS İŞÇİLERİ BİZİ KURTARMIŞTI
Ali Topuz: “80 darbesi sonrasıydı, Talimhane’ye geldim ilk kez. Amcamlar, amcaoğullarım hepsi aynı evde yaşıyorduk. Polis evimize baskına geldiğinde üst katımızdaki seks işçileri olay çıkartıp bizi onların elinden kurtarırdı. Bundan 20-30 yıl önce de aynı çatışma ve gerilimleri yaşıyoruz. Yeni Beyoğlu yaratmaya çalışıyorlar”.