Merkez bankasının beklenmeyen düzeyde faiz artışına rağmen piyasaların oynaklığı devam etmektedir.
Üstüne üstlük sözleşmelerin TL olarak değiştirilmesi ve ihracat bedellerinin %80’ninin TL dönüştürülmesi kararları da belirsizlikleri arttırmış ilgililerin davranışlarını tam olarak belirleyemez hale getirmiştir.
Fatura düzenlemek bir sözleşme hükmünde midir?
Bizlere bu ara en çok sorulan soru ise, daha önce döviz cinsinden veya dövize endeksli olarak fatura düzenlediği, son düzenlemeden sonra bu uygulamanın olup olmayacağı hususudur. Bizde bu konunun hukuki boyutu olduğu, faturanın bir sözleşme niteliğinin olması durumunda kapsama dahil olabileceği zira düzenlemede “Menkul ve gayrimenkul alım-satımı” ifadesinin geçtiği, ancak fatura bir alım satım belgesi olup sözleşme hükmünde olmadığı kabul edilirse eskisi gibi fatura düzenlenebileceğini ifade etmekteyiz.
İkinci görüş yani döviz cinsinden veya dövize endeksli faturanın, bizzat devlet kurumu olan liman işletmeleri müdürlüğünün 17.09.2018 tarihinde düzenlediği bir yurt içi faturasında görülmüştür. Kamu kurumu düzenliyorsa özel şirketlerinde düzenleyebileceğini düşünüyoruz.
Bilanço dengeleri bozuluyor
Oluşan büyük kur yükselmesi nedeniyle özellikle dövizle işlem yoğunluğu bulunan şirketlerde kurdan kaynaklı önemli zararlar oluşmakta bu zararlarda bilanço dengelerini bozmaktadır.
Bu nedenle şirketlerin Türk Ticaret Kanununun 376 maddesinde belirtilen öz kaynak dengesi olumsuz duruma düşmekte ve şirket yöneticilerini zorlamaktadır. Bu nedenle şirketlerin aktif varlıkları içinde yer alan taşınmazlarının değerlerinin güncellemesinin önü vergisel yükümlülükler getirilmeden açılmalıdır. 7144 sayılı yasa ile yapılan düzenlemede amortismanların değerlenmiş tutar üzerinden ayrılmasının sağlandığı ancak %5 vergi ödenmesi getirilmesi nedeni ile pek kabul görmediği kanaatindeyiz.
Bu düzenlemede benimsenen hususun bir vergi yükü getirilmeden yapılması bilançolar üzerindeki olumsuz görüntüyü düzeltmeye yardımcı olacaktır.
Sermayenin ortaklarca tamamlanmasın da vergi olmamalı
TTK’nın 376 madde hükmü gereği öz varlıklarının 2/3’ünü yitiren şirketler ya sermaye azaltacak veya azalan sermayeyi tamamlayacak. Aksi durumda şirket iflas hükmündedir. Sermayenin tamamlanması durumunda oluşan fonlar maliye idare tarafından gelir olarak yorumlanıp vergi matrahları oluşturmaktadır. Bu günlerde böyle bir durumun uygulanması meyve veren ağacı kökten kesmek demektedir. Bir tebliği düzenlemesi ile bu durumun belli bir süre göz ardı edilmesi sağlanması gerektiği kanaatindeyiz.
Yoksa şirketlerin bilançolarının çökmesi ve şirketlerin bir de bazı yasal sıkıntılarla karşı karşıya kalıp bu durumlara enerji harcamasının ülke çıkarlarına uygun düşmeyeceği kesindir.