Her gün o kadar şook denilebilecek türden kararlar alınıyor ki, insan ister istemez neler oluyor? Diye sormak gereği duyuyor.
Her gün o kadar şook denilebilecek türden kararlar alınıyor ki, insan ister istemez neler oluyor? Diye sormak gereği duyuyor.
Geçen hafta içinde alınan dövizle ödemenin yasaklanması ile ilgili karar tartışıldı. Karardan anlaşıldığı kadarıyla dövizle sözleşme yapılabilecek. Fatura düzenlenebilecek. Ancak ödeme aşamasında gelindiğinde TL ile ödeme yapılacak. Peki, hangi kurdan? Belirsiz. Tamamen tarafların kararına bırakılmış.
Para nedir? Bir fiyatlandırma aracı veya tasarruf aracıdır. Eğer firmalar dövizle sözleşme yapıyorsa, fiyatlandırma aracı olarak onu kullanma ihtiyacındadır. Yani vadeli alımlarda vade sonunda dövizin fiyatına güvendiğindendir. Acı olan TL’nin bir fiyatlandırma aracı olarak devreden çıkarılmış hale getirilmiş olmasıdır. TL’yi bu hale getirenler 10 bin TL’den 180 Bin TL’ye kadar para cezaları ile TL’yi kullandırmaya çalışmaktadır. Yani sorunun özüne gidip çözüm üretme yerine ekonomiye ceza sopası ile müdahale etme durumuna geçilmiştir.
Bu konuda çok ilginç, ilginç olduğu kadarda düşündürücü bir durum, maliye bakanlığının bu konuyu basın bildirisi yayınlayarak düzenlemeye yön vermesidir. Düşünebiliyor musunuz? Kanun, kararname ve yönetmelik tebliğ değil, basın bildirisiyle piyasa düzenlemesi yapılıyor. Yani bürokratları boş verin diyor ya, hukukta boş verilmiş. Basın bildirisi ile ekonomik düzenlemelere kadar gelinmiş görünüyor. Bana göre çok ciddi bir boyut.
Peki, insan sormak istiyor. Malum firmalarla neden döviz üzerinden sözleşme yapılıyor? Neden onlara yapılan ödemelerinde TL cinsinden yapılması zorunluluğu getirilmiyor? Türkiye’ye döviz kazandıran ihracatçılar bunlar gibi korunmaya muhtaç değil mi? Bununda bir açıklanmaya ihtiyacı olması gerekiyor.
Diğer bir konu, yabancılara konut satışı. Geçen haftalar T.C. vatandaşı olmak için 400 bin dolar konut alımı zorunluluğu getirildi. Konut satışının yabancılara yapılması ve T.C. vatandaşı yapılmasını yanlış bulmuyorum. Ama uluslararası bir kural var. Mütekabiliyet ilkesi, yani karşılıklılık ilkesi. Aynı şartlarda bizimde T.C. vatandaşlığı verdiğimiz ülkelerde aynı koşullarda vatandaş olabilmeliyiz. Bu var mı? Yok. Neden yok. Çünkü biz Mevlana’nın dediği gibi, döviz getir de nasıl getirirsen getir durumundayız. Herkesin kıskandığı bir ülkenin geldiği nokta burası. Üstelik yabancıya dövizle konut satalım diye emlakçılara da bir sürü teşvik getirildi. Deniliyor ki, gidin dışarıda ofisler açın yılda 3,6 milyon TL kira bizden. Ayrıca reklam yapın reklam giderlerinizin 1,8 milyon TL’si de bizden. Seyahat, transfer hotel tüm paralar bizden deniliyor.
Tüm bunların tek bir nedeni var. Ülkenin tam bir döviz dar boğazında olduğudur. Bu duruma neden gelindiği bir türlü sorgulanmıyor. 20 yıldır ithalata dayalı bir ekonomik anlayışın genel sonucudur. Katma değer yaratan üretimlere hiç yatırımlar yapılmadı. Tarımda, sanayi de ve teknolojide üretime yerine sürekli ithalat tercih edildi.
Şimdi geçtik koyunun tüyünü kırpmaktan yılanın tüyünü kırparak döviz bulmaya muhtaç hale gelmişiz. Üstelik %10’a varan dolar faizi ile.