Geçtiğimiz hafta öncesi çalışmalarını ve gayretlerini benimsediğim iki dostum ve eşimle birlikte öğle yemeğinde bir araya geldik.
Hayattan, çalışmalarımızdan ve onların yeni sayılmayan tutkusu bisikletten söz ettik. Her Pazar buluştuklarını, bisikletle turladıklarını ve bazen güzel yerlerde kahvaltı ettiklerini dinledim. Beni de davet ettiler bisiklet binmeye… Benim motor kullandığımı bildiklerinden çok fazla üsteleyemediler.
Konu dönüp dolaşıp trafiğe geldi kuşkusuz. İki teker kullanıcılarına gösterilmeyen saygı üzerine konuştuk. Bu mesele motosiklet için neyse, bisiklet için de aynı durumda… Tam bunları konuşurken aklıma bir haber geldi ama arkadaşlarımla paylaşamadım: Bilenlerimiz hatırlayacaklardır; bisikletle Dünya turuna çıkan iki İngiliz Tayland’da medyana gelen kazada hayatlarını kaybettiler. Sanat eğitimlerini sürdüren Peter Root ve Mary Thompson Temmuz 2011’de çıktıkları seyahat trajik biçimde talihsiz bir kaza sonrası sona erdi. Onlar bu geziye çıkmak için 6 yıl boyunca para biriktirmişlerdi.
Bizde bisiklet, İzmit Belediye Başkanı Dr. Nevzat Doğan’ın bizzat başında yer aldığı bir organizasyon ile devam ediyor. Gençlik Hizmetleri ve Spor İl Müdürlüğü tarafında Mehmet Hocamızın bisiklet sporcusu yetiştirme çabaları devam ediyor. Lassa derinden gitmeye devam ediyor. Ama artık bu işlere başka türlü bakma ve yaratma zamanı gelmedi mi? Yalnız burada değil tüm ülkede bisiklet ve motosiklet konusunda farklı yaklaşımların sergilenmesi gerekli değil mi?
Mustafa Dorsay, her yaptığı gezisini bana gönderir. Ben de ‘şuraya buraya motorla gittim’ dediğimde “Şunu bisikletle yapsan daha iyi olmaz mı?” demeden sözünü bitirmez. İşin yarış kısmında kıymetli Başkan Emin Müftüoğlu neler yapıyor, merak ediyorum? Seçim sonrası Konya grubu baskılarının varlığından söz ediliyor. Bunları yazan olmaz ama dedikodular yapılmaya devam ediliyor. Konya veya diğerleri, fark etmez, artık herkes bisikleti düşünmelidir! Cumhurbaşkanlığı Bisiklet Turu yaklaşıyor. Birkaç senedir muhteşem bir tur izliyoruz. Aynı lezzette olmasını bekliyorum.
Bu yazıyı yazarken bir öğrencime de seslenmek istiyorum: Tam bir kros bisiklete sahip olmuşken benden bu bisikleti çalıp gidene yazıyorum: Tamam, bisikleti yerine koymuşsun ama gel de öğret bakalım buna nasıl binilir? Bu arada mekanik olarak Orhan şahin’in desteği gerekiyor. Merak etmeyin, bisiklete kullanmayı biliyorum (3 tekerlekli olanını)! Ama 150 beygirlik bir motorla turlamaya alışmış birisi onu nasıl kullanır? Bekleyip göreceğiz…
Coğrafya olarak düz olan kentlerimizde bisiklet çok yaygın kullanılan bir araç. Çocukken Antalya ve Konya’ya yaptığım seyahatlerde bisikletlerdeki plaka çok ilgimi çekerdi. Aslında yaşadığım yerlerde de vardı ama nedense başka yerde gördüklerim beni daha çok etkilerdi. Ama İtalya ve Hollanda sonrası her şey altüst oldu. Dünyam değişti. Hiç unutmam, talebeliğimizde aynı evi paylaştığım arkadaşımı Almanya’da ziyaret etmiştim. Amsterdam’a gideceğimi söyleyince ilk söylediği şu oldu: “Aman Yavuz, orada bisiklet yolu üzerinde yürüme!” Doğru söylemiş, neredeyse yayalara yol kalmamış gibi olsa da ülkemde otomobillerin doldurduğu kaldırımlar ve meydanlara göre orası sanki daha iyi gibi değil mi?
Ama lütfen bu yazı içinizi karartmasın. Her yerde bisiklete olan sevgi artarak devam ediyor. Üzüntüm, eskiden karne hediyesi olarak alınan bisikletin çok değerli olmasına karşın şimdi bunun yerini bilgisayarın almasıdır. Belediyelerimiz öğrencilerimize bisiklet hediye ediyorlar. Güzel bir davranış… Ancak şuna dikkat edin: Eğer bir kurum bisiklet hediye ediyorsa çocuk ve gençlerini seviyordur ama bilgisayar diyorsa orada başka sağlık tehlikeleri söz konusudur.
Bu arada Üniversite’ye gidene kadar sürekli bisiklet kullanan Başsavcımı tanıma fırsatı buldum. Sanıyorum yakında o da bisiklet turlarına katılacak gibi… Bisikleti herkes seviyor. Biz de seviyoruz…