Soma kömür madeni faciasında yüzlerce işçimizi katleden anlayış, tarafsız gözlemcilere göre bile bozuk sosyo/ekonomik düzenin bir tezahürüdür.
Ucuza kömür çıkarmanın bedelini canlarıyla ödeyenler, yeterli güvenlik önlemleri alınmadığı, insan hayatının hiç sayıldığı, sadece en üst düzeyde kar elde etmenin başarı sayıldığı bir iş anlayışının kurbanı olmuşlardır.
Bu olayda can kaybının yüksek oluşu (301 şehit) Ülke gündeminde uzun sayılabilecek bir süre tartışmaların devam etmesine vesile olmuştur. Ancak; daha önceki örneklerinden anlaşılacağı üzere, bir müddet sonra bu feci hadise de unutulacaktır.
İnsan olma onurunu taşıyan ve bir parça vicdan sahibi olanlar için bu olay hiçbir zaman unutulmayacak, hatta tekrarlarından sakınmak için sürekli gündemde tutulacaktır. En fazla böyle davranması gerekenler ise, emeklerini kiralayarak geçimlerini sağlayan diğer emekçilerdir. Sınıf dayanışmasının bile ötesinde, bir gün kendi başlarına da benzer acıların gelebileceği düşüncesi dahi, bu şekilde davranılmasını zorunlu kılar.
Peki; durum gerçekten de böyle mi’dir?
Benim gözlemleyebildiğim kadarıyla, maalesef böyle bir durum yoktur.
Kocaeli İli, Türkiye’nin en fazla işçi nüfusuna sahip İllerinden biridir.
Şu sıralarda T.B.M.M. de görüşülmekte olan taşeron yasası ile ilgili sendikaların görüşleri nedir? Acaba, bazı siyasi muhaliflerin iddia ettiği gibi, yasa taslaktaki haliyle çıkarsa, iş hayatında tam bir kölelik düzeni mi oluşacaktır. Eğer böyle bir risk varsa, neden karşı duruş sergilenmemektedir?
Bu noktada benim kişisel bir gözlemimi paylaşmak istiyorum.
En iyi sendika ve en başarılı sendikacı, sadece üyelerine dönük çalışmaları yapan, onların maddi menfaatlerini koruyan sözleşmeleri gerçekleştiren, zaman zaman sosyal toplantılar düzenleyip, ne kadar başarılı sendikacılar oldukları zannıyla kendilerini alkışlayan üyeleri selamlayarak poz veren, üyelik aidatlarıyla zenginleşen sendikalarını çok başarılı birer ticari işletme haline getiren yeni nesil ‘’Neoliberal sendika ve sendikacı’’ modeli mi’dir?
Sendika ve sendikacılar böyle iken, onların örgütlü oldukları işyerlerinde ‘’Sendikalı’’ çalışanlar ne durumdadır?
Acımasız vahşi kapitalizmin tüketim ve borçlanma sarmalına girmiş, iyi yaşamanın sadece iyi tüketerek gerçekleştiğine inandırılmış, kendinden ötelere pek bakmayan, sorgulama ihtiyacı hissetmeyen, oldukça bencil bir insan profili ortaya çıkmaktadır.
Neden böyle değerlendiriyorum?
Çünkü, aynı işyerinde taşeron işçi olarak çalışanların ne durumda olduklarını sanki bilmiyorlarmış gibi, onlarla ilgilenmiyorlar.
Daha da kötüsü; taşeron işçi statüsünde çalışanlar da, bir imkanını bulup kadrolu, sendikalı işçi durumuna gelebilmenin çabasını gösteriyorlar, daha sonra bu durum gerçekleşirse, aynen kendilerinden önce bu imkanı sağlamış olanların davranışlarını sergiliyorlar. Bu hale gelene kadar da, sadece bu hale gelmenin hesaplarını yapıyorlar.
Şimdi böylesi bir ortamda; Kocaeli gibi bir sanayi kentinde, nasıl oluyor da sosyal demokrat bir parti muhafazakar-liberal partinin gerisinde kalıyor diye şaşırmamak lazım.
‘’Böyle saça, böyle tıraş’’ özdeyişini hatırlamamak mümkün değil!
Hadi iyimser olalım ve benim tespitlerimin yanlış olduğunu varsayalım.
Doğrusu kime göre neyse, lütfen dile getirsin.
En azından, yerel işçi örgütlerimiz ‘’Taşeronlaşma’’ konusunda ne düşünüyorlar, yeni çıkacak yasayı nasıl değerlendiriyorlar, benim yukarıdaki tespitlerimin yanlış olduğunu, doğru olanlarını açıklayarak yanıt verebilirlerse kendilerine müteşekkir olacağım.