GEZELİM-GÖRELİM…
Yılmaz IŞIK yazıyor
Hiçbir haftasonu şöyle biraz soluklanmak için “Haydi bugün de felekten bir gün çalayım” dediğiniz olup da kendinizi bir yerlere kaçırdınız mı?
Hele, hele şu boğucu yaz sıcağından ve şehrin gürültülü ortamından uzaklaşabildiniz mi?
Ben bunu yaptım. Hem ziyaret, hem dinlence kabilinden cumartesi günü tüydüm buralardan. Hereke sahiline zor attım kendimi. Arabada giderken termometre 36 gösteriyordu, ama nemle birlikte bunun çoktan kırk dereceleri geçtiği görülüyordu. Sessiz Hereke sahiline inince, Tarihi Dokuma fabrikasının önünde hem ben soluklandım, hem sıcakta asfaltta giderken bunalan arabam da bir “Oh” çektik adeta…
Deniz tarafından gelen bir meltem bile bizi kendimize getirmeye yetti.
Hereke güzel ve sakin bir haftasonunu yaşıyordu. İnsanlar kimileri evinde, kimileri evinin ve dükkanının önünde, kimileri de sahil boyunda cumartesi gününü yaşamaya çabalıyorlardı…
Marmara durgun ve sakin, sahilde hafif bir çırpıntı var, ancak o da meltemin çabası ile oluyor…
VAPURLA MAVİ YOLCULUK…
Hereke-Karamürsel Yolcu Vapuru da hemen karşımda iskelede duruyor.
Kocaeli Büyükşehir Belediyesi’ne ait bu vapur Hereke-Karamürsel, Karamürsel-Hereke arasında sabah saat 10.00’dan akşam saat 18’e kadar gidip geliyor…Normal ücreti 3 lira 35 kuruş, Kent Kartınız varsa biraz daha ucuz 2 lira 75 kuruş’la karşıya geçiyorsunuz, yine aynı fiyat tutarıyla geri dönüyorsunuz. Size 5 lira 50 kuruş maliyeti var gidiş dönüş bir Mavi Tur’un…
Büyükşehir’in vapurunda büfe var. Ne isterseniz uygun fiyatla soğuk sıcak size sunuluyor. Çayınızı, kahvenizi veya limonatanızı, Hereke veya Samanlı Dağları manzarasında keyifle rüzgarın eşliğinde yudumlayabiliyorsunuz.
İyi bir hizmet doğrusu…
Sadece Güney’in ve Ege’nin mi Mavi Turu var. Bizim Samanlı Dağları manzarası eşliğinde Mavi Turumuz yok mu? Bal gibi var işte…
VER ELİNİ KARAMÜRSEL’E…
Hereke sahilinde Gebze’den beri gelen o bunaltıcı sıcağı atıp dinleniyorum biraz. Vapur kalktı kalkacak. Ve hemen kendimi vapura atıyorum.
Kent Kartımı turnikeden okutup vapura sıçrıyorum.
Vapur ailelerle dolu. Herkes çoluğunu çocuğunu almış atmış kendisini denize doğru, vapura doğru…Hava çok sıcak mı sıcak…
Bir Karamürsel gidiş dönüşü nasıl da iyi gelmez adama.
Karşıda mor Samanlı dağları, eteklerinde de Karamürsel, Gölcük, Degirmendere…
Ve vapur düdüğünü çalıp, Körfez’in mavi ve sakin sularında pervane döndürüyor…Ver elini Karamürsel’e!
Güverteye çıkıp şöyle her tarafa bir göz atıyorum…Hereke-Yukarı ve Şağısı hemen karşımda, Keza yine Hereke Dağı’nı sürekli oyan Nuh Çimento fabrikasıda öyle…
HEREKE’Yİ HUZURSUZ EDEN TAŞOCAĞI
Vapurun pervaneleri durgun suları hareketlendirirken , yanımda oturan bir amca da bize eşlik ediyor, sanki bizim düşüncelerimizi okur gibi. Yanında hanımı ve torunları ile birlikte onlar da birkaç saatliğine Karamürsel’e gidiyorlar. 6 vapuru ile geri dönecekler.
“Evladım galiba Hereke’yi inceliyorsun vapurdan” diyor.
“Evet, biraz gazetecilik gözüyle” deyince, devam ediyor: “ Bak oğlum Hereke’nin başına bele olan o taşocağını da yaz. Yukarı Hereke’yi perişan ediyor o taşocağı. 31 yıl çimento fabrikasında çalıştıktan sonra emekli olup Pendik’ten Hereke’ye taşındım kendi evime. Ama bu taşocağı bu Hereke’nin huzurunu bozuyor” dedi.
Düşünsenize biz bir haftasonu kendimizi huzura ve deniz kenarına atalım diyoruz, gazetecinin kaderi işte, gene bir dizi vatandaş şikayeti ile karşılaşıyoruz.
Ne demişler, Gazeteci çalışırken dinlenir, dinlenirken çalışır…
(YARIN: Karamürsel sahile dökülmüş…)