Bonjour hanımlar beyler!

Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş rahat durmuyor ki çiçeklerin nasıl ekildiğini ve bakımını anlatayım. Yer kalırsa Recep Tayyip Erdoğan’ın kitabından da bahsedeceğim.

Diyanet İşleri Başkanı hakkında bir yazı yazmıştım ama güncellemek zorunda kaldım. Neden? “Günaydın” demek cahiliye döneminden kalma bir adetmiş! Bütün dünya cahiliye döneminde mi yaşıyormuş acaba? Dünyayı bir kenara bırakalım! Bütün Türkiye cahilmiş demek!

Diyanet İşleri Başkanı’nın siyasette başrol oynamaya başlaması hemen gerçekleşmedi. 2017 yılında göreve geldi ve adım adım bir süreç işliyor.

Ali Erbaş, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın 2023 seçimleri için yürüttüğü kampanyada çok önemli bir parçası. Bakın neden:

Diyanet İşleri Başkanlığı’nın görevi ne biliyor musunuz? 

"İslam Dininin inançları, ibadet ve ahlak esasları ile ilgili işleri yürütmek, din konusunda toplumu aydınlatmak ve ibadet yerlerini yönetmek."

Kanun Diyanet İşleri Başkanlığı’nın görevini böyle tanımlıyor ama Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yönetiminde kurumun görevi daha da genişletildi.

Diyanet İşleri Başkanlığı Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın aksaklıklarını kapatmak için klerikal* yama görevi yürütüyor.

Diyanet İşleri Başkanı her toplantıda Cumhurbaşkanı’nın dibinde bitiyor, dualar ediyor. Devlet protokolündeki yerinin değiştirilmesi de klerikal yamanın bir şartı.

Ali Erbaş meclisin yetki alanına giren konularda fetva verir tarzda konuşuyor. Bu konuşmalar da klerikal yamanın şartlarından. Ali Erbaş da gizlemeye gerek görmüyor.

Cumhurbaşkanı sosyal medyayı sansürlemek istiyorsa Ali Erbaş heybesinden çıkartıveriyor hutbeyi!  Heybesinden çıkardığı hutbede bunun dinen neden gerekli olduğunu söylüyor hatta kendi sesinden dinliyoruz.

Geçenlerde dinin toplumsal yaşamın her alanında görünür olması gerektiğini söyledi. Ne dedi hutbede?

"Hani 'inanç sokakta olamasın, mahallede olmasın, insanın içinde olsun' diye bir anlayış var ya. 'İnanç işte insan ile Allah arasında olsun, evine yansımasın, ticaretine yansımasın, siyasetine yansımasın, adeletine, yargısına yansımasın'… Görüyorsunuz ya ortalığı ayağakaldırıyorlar. İnançtan ayıklansın oralar, adeta bu düşünce insanlığı bu noktaya getirmektedir." Dedi.

Diyanet İşleri Başkanı görevinin dışında her şeyi yapıyor. Seçim kampanyası yürütüyor, sosyal medyayı düzenlemeye kalkışıyor.

Diyanet İşleri Başkanlığı’nın yayınladığı bir kitap var. Adı Sosyal Medya Ahlakı. Bu kitapta hukuki düzenlemelerin yetersiz kaldığı alanlarda öneri şeklinde “Fıkıhın devreye girebileceği” yazıyor.

Kitapta yasal düzenlemelerin sosyal medyada yetersiz kalabileceği belirtiliyor ardından da  “Bu noktada bireylere, sergilediği davranışlar karşılığında hem dünyevi hem de uhrevi sorumluluk yükleyen, onların vicdanına hitap etme yönü de bulunan fıkıh etkili olmaktadır” deniliyor.

Diyanet İşleri Başkanlığı’na göre insanlar “Fıkıh ile öbür dünyada hesap vereceğinin bilincinde” olacaklarmış.

Bana Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş hayal kuruyormuş gibi geldi. Çünkü “Öbür dünyada hesap verme korkusu” Türkiye’nin siyasal İslamcıları açısından işe yarasaydı, çok farklı bir ülkede yaşıyor olurduk.

Cezaevleri “Kul hakkı yenen” vatandaşlarla dolup taşıyor.

Sosyal medyada “Yasal düzenlemeler” işe yaramıyor fakat fıkıhlar ne ihale yolsuzluklarına engel olabiliyor ne de doymak bilmez bir açgözlülükle kamu kaynaklarının yağmalanmasını önleyebiliyor.

Aslına bakarsanız Ali Erbaş’ın açıklamaları Anayasal düzeni tehdit ediyor.

Türkiye’ye baktığımda Anayasa’sında “Laik cumhuriyet” yazan bir ülkede, laiklik karşıtı hareketlerin tam da orta noktasında Diyanet İşleri Başkanlığı’nın olduğunu görüyorum.

Araştırmalar büyük bir sürpriz olmazsa Erdoğan’ın kaybedeceğini gösteriyor. Araştırmaları incelediğimde önemli miktarda oy vermeyecek kadar küskün ve kararsız bir seçmen kitlesi olduğunu görüyorum.

Geçenlerde yayınlanan araştırmada küskünler ve kararsızlar %20’ye ulaşmıştı. Farklı araştırmalarda da küskünler ve kararsızların toplamı %20’ye yakın. Kısacası, her 5 seçmenden 1’i kararsız veya küskün. Oy kullanmayacaklar.

Kararsız ve küskün seçmen kitlesi o kadar büyük ki, kararsızlar dağıtılmadan önce ana muhalefet partisine oy vereceğini söyleyenler ile neredeyse eşit.

Recep Tayyip Erdoğan’ın hesaplarına göre Diyanet İşleri Başkanı’nın körükleyeceği laiklik tartışmaları üzerinden bu kararsızlar yine AKP ‘ye gelebilir.

Bana göre seçime doğru Ali Erbaş’ın çıkışları daha da sertleşecek ve toplumdaki laik-Müslüman gerilimini tırmandıracak.

Tartışma bu yöne doğru ilerledikçe kimliklere dayanan siyasetin beslendiği eski korkuları Erdoğan daha kolay kaşıyacak.

Halk işsizlik, pahalılık, savurganlık, yolsuzluk, kötü yönetimden oluşan gerçek gündem yerine bu tartışmaların içine doğru kaydığında Recep Tayyip Erdoğan’ın işi daha da kolaylaşacak.

İşte Erdoğan bu yüzden Ali Erbaş’ın önünü açıyor, siyasal İslamcı hezeyanlarına gaz veriyor.

İslam dininin siyasete alet edildiğinde bu İslam toplumlarında yolsuzlukların, baskının, kötü yönetimlerin üzerinin örtülmesine yarıyor.

Bu yöntem Türkiye’de her zaman işe yarar, yaradı da. İşe yarama olasılığını küçümsememek gerekiyor. Bu nedenle bir taraftan laik düzenin yönetim tarafından fonksiyonunu kaybetmesini önlemek diğer taraftan da halkın dikkatini gerçek gündeme çekerek açık ve anlaşılır çözüm yollarını göstermek gerekiyor.

Klerikal* : Dinsel kurumların ve din adamlarının, kendi alanları dışında, toplumsal konularda da söz ve nüfuz sahibi olmaları