Geçtiğimiz hafta içinde Türkiye ile ilgili önemli raporlar açıklandı. Bu haftaki yazımızda bu raporların ve açıklamaların değerlendirilmesini yapmaya çalışacağım.
Uluslararası değerlendirme şirketi olan Fitch şirketinin yaptığı değerlendirmede, ülkemizin kredi notu değiştirilmedi. Yani BB – olarak devam ettiğini belirtti. Bunun anlamı kredibilitesi üç kademe düşük bir ülke olarak bizi değerlendirdi. Bu bulabildiğimiz kredilere ödediğimiz faiz oranlarından da zaten belli. Üç kademe üstte olan ülkeler (yani A kategorisi) %1 ile kredi bulurken biz %7 ile kredi bulabiliyoruz. Üzücü olan ise, Özbekistan, Ermenistan, Bangladeş, Kongo, Ürdün gibi ülkelerin bulunduğu kademede olmak.
Görünüm notunu ise, negatiften durağana dönmüş olarak yorumladı. Diğer bir ifade ile merkez bankasının faiz arttırarak uyguladığı sıkılaştırma programını olumlu buldu. Çok ilginç değil mi? Yüksek faiz nedeniyle ülkede firmalar batarken ticaret bakanlığının yaptığı açıklamada da belirtildiği üzere 2020 yılında 99.588 esnaf kepenk kapatmış, 40.735 şirket iflas etmiş durumda. 2021 yılı ise bu faizler nedeniyle 2020’den de olumsuz gelişeceği açık. Fitch yüksek faizi olumlu buluyor. Neden?
Çünkü tefeci İngiliz – ABD baronlarının işine gelen bu durum olduğu için. Bakınız 2021 Ocak ayındaki tabloda görünen manzara ne?
| Bütçe Giderleri | Faiz Hariç Giderler | Faiz Giderleri | Bütçe Gelirleri | Bütçe Açığı |
2020 Ocak | |||||
2021 Ocak |
İşte yüksek faizin faturası 2021 ilk ayında 24.154 Milyar TL bütçe açığı. Bu bütçe açığının 21.943 milyar yaklaşık 22 milyar TL’si faiz gideri. Sizce bu faizi kime ödedik dersiniz? Geçen hafta merkez bankası faiz arttırmadı diye bu baronlar biraz kırıldılar. Dolar kurunu frenlemek için faiz artırımı önemli bir seçenektir. Ancak merkez bankası rezervleriniz yerinde olacak cari açık vermeyeceksin, yani tolere edecek yan güçlerin olacak.
Merkez bankasında 128 milyar dolar varken, bu dolarlar yerine faiz kullanılsaydı, bu kadar kırılgan bir durum olmayacaktı. Boşu boşuna 128 milyar birilerine gitti. Şimdi bunun hesabı sorulunca hakaretler başlıyor.
Geldiğimiz nokta her yönü ile gerçekten endişe verici. Gelecek açısından ciddi endişe duyuyorum.
Uluslararası finans enstitüsü de geçen hafta bir rapor yayınladı. Bu raporda ülkelerin borç ve firmaların durumları ile ilgili veriler açıklandı.
Milli gelire oranı ile en çok borcu olan ülke Çin ve Türkiye. 2019 yılında Türkiye’nin borcu milli gelirin %138’i iken 2020 yılında %174’e çıkmış.
TÜİK verilerine göre milli gelirimiz 736 milyar dolar. Bu durumda borcumuzun toplamı 1.281 milyar (1 kat trilyon 281 milyar) dolar olmaktadır. Gerçekten korkunç bir durum.
Aynı rapora göre 2020 yılında Türkiye’de iflaslardaki artış oranı %14 bu konuda dünya birincisiyiz.
Bu borçlar bu durumda nasıl ödenir bilmiyorum. Çünkü üretemiyoruz. Daha doğrusu üretime yönelik bir politikamız yok. Bakınız buğday Anadolu’da ilk defa üretimine başlanan bir tahıl. Konya, Ankara ve Eskişehir ovaları buğday ambarımızdı. Kendimize yettiği gibi önemli ihraç ürünümüzdü.
Bugün geldiğimiz noktaya bakar mısınız? 9 milyon ton üretebiliyoruz. 9 milyon tonda ithal ediyoruz. Bunun için 2.265 milyar dolar ödeme yapıyoruz. Kime, başkalarının köylüsüne. Sadece Rusya’dan 6,5 milyon ton buğday almışız. Yahu Litvanya’dan bile buğday almışız. Litvanya kim. Konya’nın !/10’u kadar bile yok. Pes doğrusu.