7 Haziran 2015 genel seçimleri öncesi yazdığım makalenin son cümlesi ‘’Umarım bu kez yanılmıyorumdur’’ diye bitiyordu.
Kastettiğim ‘’Yanılmama’’ hali, seçim sonuçlarıyla ilgiliydi.
Benim uzun yıllardır özlemini duyduğum ‘’Sosyal Demokrat’’ bir iktidarın zamanının geldiğini bekleme halim, çok uzun yıllardır devam ediyor.
Son seçimlerden önce Ülkedeki sosyo/ekonomik ortam, CHP.nin seçim bildirgesinde ortaya koyduğu vaatler ile, artık beklentilerimin sona ereceğini işaret ediyordu.
Ayrıca; iktidar partisinin dışındaki bütün iddialı siyasi partilerin vaatleri de, CHP.nin seçim bildirgesindeki ekonomik vaatlerle benzeşiyordu.
O halde iktidar partisinin seçmenden iyi bir ders almasının zamanı gelmişti. Nitekim, bu anlamda beklentilerim gerçekleşti. AKP iktidarı sonlandırıldı ve tek başına tekrar iş başına gelmesi halkımızın siyasi tercihiyle engellendi.
Ama; bütün bu olumlu gelişmelere ön ayak olan ana muhalefet partisi CHP. bırakın birinci parti olmayı, bir önceki seçimlerde aldığı oy oranının bile gerisine düştü. Yüzde yirmi beş oy oranı ile yine 2.nci parti oldu. Bu tablo benim beklentilerimi asla karşılamıyor.
Şimdi koalisyon görüşmeleri yapılacak ve yeni bir hükümetin kurulmasına çalışılacak.
Bu aşamada siyasi gözlemciler ve köşe yazarları, nasıl bir Hükümet kurulması gerektiğiyle ilgili görüş ve düşüncelerini kamu oyu ile paylaşıyor. Bu konuda yeteri kadar tartışma yapılıyor.
Benim burada incelemeye ve cevabını bulmaya çalışacağım soru şudur:
Neden CHP. seçmenden yeterli desteği görmüyor?
Aşağıda Soru/Cevap şeklinde incelemeye çalışacağım:
Soru : Seçmen, CHP.yi toplumun değer yargılarıyla ters düşen aşırı seküler ve dışlayıcı laiklik anlayışına sahip bir siyasi parti olarak mı görüyor?
Cevap : Bu şekilde görüntü veren kesim CHP. den ayrılıp farklı siyasi oluşumlara katıldılar. Ayrıca; başörtüsü yasağı gibi uygulamalar reddediliyor, inançlı kesimlerle dindar parti yöneticileri iş başına getirilerek sağlam ilişki kurulmaya çalışılıyor. Herhalde bunlar yeterli gelmiyor. CHP.nin dindarlarla sıkıntısı olmadığı, sadece dinin istismarına karşı çıktığı anlatılabilmeli.
Soru: Seçmen sosyal demokrasiyi tanıyor mu? Sosyalizmle eş anlamlı mı görüyor?
Cevap: Bırakın ortalama seçmen kitlesini, kendilerini solda görenlerin bile sosyal demokrasi ile sosyalizm arasındaki farkı anlamamakta ısrarcı olduklarını görüyoruz. Örneğin; sosyal demokrasinin ancak piyasa ekonomisinin işlerlikte olduğu, özgürlüklerin ve liberal demokrasinin var olduğu ortamlarda haksızlıklara ve eşitsizliklere karşı geliştirilmiş bir siyasi yapılanma olduğunun anlaşılması gerekir. Sosyal demokrasiden bilimsel sosyalizme geçiş henüz denenmemiştir. Sosyal demokrasiyi olduğu gibi kabul etmek gerekir. Aksi taktirde ne İsa’ya ne Musa’ya yaranılmayacağı gibi, geniş halk kesimlerine ulaşılması da imkansız hale getirilir.
Soru: Alternatif sol ekonomik çözümler ifadesi, ne anlama geliyor?
Cevap : Halkın yaşam alanını daraltan, ekonomik sömürüye geçit veren ‘’Neo liberal’’ ekonomik modelin reddi anlamına geliyor. Yerine; Vahşi kapitalizmin aşırılıklarını törpüleyen, fırsat eşitliği ve gelir dağılımı adaleti sunan ‘’Sosyal piyasa ekonomisi’’ diye adlandırılan ekonomik modelin tercih edileceği detaylı bir şekilde topluma anlatılabilmeli.
Soru: Ekonomik büyüme, sosyal piyasa ekonomisinde geçerli değil mi’dir?
Cevap: Sağlıklı bir ekonomik büyüme tercih edilmelidir. Üretime, inovasyona, ar-ge’ye dayalı büyümenin, borç ekonomisine dayalı vahşi tüketime tercih edilmesi gerektiği toplumla paylaşılmalıdır. Sosyal piyasa ekonomisi, yapısı gereği zaten bu durumun gerçekleşmesiyle mümkündür. Bu soru/cevapları ne kadar arttırırsak o kadar anlaşılır oluruz diye düşünüyorum