Yıllardır bir hastalık kentin sokaklarını, caddelerini, parklarını esir alıyor.
Şansımız var çünkü bahar gelirken başlıyor, yazın sürmüyor. "Budama yapma" hastalığı deniliyor. Bu hastalıkta, insan bir ağaç görünce onun dallarını kesme tutkusu içinde çırpınır oluyor.
Bu hastalığın sonuçları tek kelime ile trajikomik. Örnek verelim; Büyük alışveriş merkezlerinin, lokantaların, eğlence yerlerinin olduğu bir yer kurulmuş. Büyük bir alan, araç park yeri olarak ayrılmış. Alana, araçlar yazın kızgın güneşin altında kalmasın diye sıra sıra ağaç fidanları dikilmiş. Buraya kadar her şey tamam. Ağaçlar dallar oluşturuyor, yapraklanıyor. Güzellik de yaratıyor. Sonra birileri baharın başında bunların dallarını kesiyor. Onların oluşturdukları gölgeler ufalıyor. Ağaçlar can havliyle yeni sürgünler veriyor. Bahar geliyor, yine birileri bunların dallarını kesiyor, verdikleri gölgeler yine ufalıyor. Yok öyle etrafı gölge altında bırakmak !...Biz sizi arabalara gölge sağlasın diye mi diktik buraya.!..Bu günlerde oraya gidin bu yıl da bütün ağaçların tacında 3-5 dal kalmış.
Dünyayı dolaşın...Böyle bir şey göremezsiniz.
Ama İzmit'te görürsünüz. Çünkü birileri başkalarına böyle öğretiyor: Örnek mi istiyorsunuz?
Geçenlerde kentteki ağaçların budanması konusunda bir seminer düzenleniyor. Seminer neden yapılır. Bilgilendirmek için. Çok bilenler az bilenlere öğretecek. Çok bilenlerin öğrettiğinden bir örnek verelim:
"Ağaçların normal şeklini/formunu alması için budanmaları gerekir"
Bu, "Tabiat ana ağaçlara normal şeklini veremez, bunun için onların insan eliyle budanması gerekir" demek oluyor.
Ben Orman Fakültesinde 4 yıl boşuna okumuşum. Trenle, otobüsle giderken camdan bakınca dağların başında, ıssız ovalarda kimsenin yanına uğramadığı ağaçların nasıl yamuk-yumuk hale geldiğini görememişim. Yıllardır oturduğum Şirintepe'de öğretmen arkadaşların diktiği ve şimdiye kadar dalına kimsenin dokunmadı 28 yaşandaki çınar ağacının ne kadar şekilsiz olduğunun bir orman mühendisi olarak da farkına varamamışım. Ağaç dediğin şeyin gövdesi bir tarafa eğilirken, dalgalı olmalı, dans eden bir kadının aldığı şekli almalı!...Gövdesinde yumrular ve kovuklar oluşmalı!. Normal şekli budur!. Ağaç dediğin estetik olmalı... Bakınca insana bir şeyler hatırlatmalı...Budama bunun için şarttır. Bu nedenle İzmit'te ağaçlar her yıl sürekli olarak budanır ve siz hiç böyle olmayan ağaç gördünüz mü kentin sokaklarında, caddelerinde ?....
Bu seminerde dünyada ilk defa başka şeyler de öğretilmiş. Başka neler öğretildiğini gelecek yazılarıma bırakıyorum. Ancak bunları okuduğumda bilim hayatımızın yanı sıra kentteki ağaçlara çok, ama çok acıdım.