Bulgarsitan’da son 3 yılda gerçekleşen 7’nci seçiminde ardından yine istikrarsızlığın kazanması dikkatleri bul ülkeye çekmiş oldu.
Girift bir hale gelen Bulgaristan siyaseti, tam bir açmaza ve kaosa doğru sürüklenmekte.
Ülkenin biraz kuzeyinde Ukrayna ve Rusya arasında devam eden kesintisiz savaş hali, Moldova seçimleri sonucu ülkede her an patlayabilecek olan kaos ortamı endişesi, komşu Türkiye’nin güney sınırlarında yer alan Suriye’de uzunca bir süredir devam eden iç savaş nedeniyle milyonlarca kişinin önce Türkiye’ye ve oradan da Avrupa’ya geçmek için Bulgaristan’ı kullanmaya çalışması ve geçen yıldan beri süregelen İsrail – Filistin Savaşı’ndan kaynaklı yeni istikrarsızlık açmazları gittikçe sıkışan Bulgaristan siyasetini daha da gerilime sevk eden etkenlerin sadece bir kaçı...
Uzun yıllardır halk arasında, yanlış bir ifadeyle ‘Türk partisi’ olarak dile getirilen Hak ve Özgürlükler Hareketi (HÖH – DPS) Genel Başkanı Ahmet Doğan’ın Wikileaks Belgeleriyle birlikte Bulgar ve Rus istihbaratı adına çalıştığının ortaya çıkması ve dahası Rusya ile Türkiye arasında yaşanmış olan uçak krizinde açıkça Rusya yanlısı politika izleyerek Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Erdoğan’a hakaret etmesi nedeniyle Türkiye’ye Girişinin Yasaklanması da bu anlamda Bulgarsitan’da yaşayan sayıları milyonları bulan Türkler arasında da güven bunalımı ve infiale yol açmıştı.
Elbette bu durum Bulgaristan siyasetine de yansıyarak halkın sandıklara gitmemesine ve bir anlamda seçimleri boykot etmesine neden oldu.
Ayrıca gelir kaynağının şaibeli olduğuna dair sürekli söylentiler olan Bulgar soylu birisinin bizzat Ahmet Doğan tarafından HÖH (DPS)’nin başına getirilmesi ve ardından partinin biraz koltuk kavgası ve biraz da politik anlaşmazlıklar nedeniyle fiilen ve hukuken ikiye ayrılması da bu konuya bir bakıma tuz biber olmuş oldu.
Netice olarak geçtiğimiz haftalarda yapılan seçimlerde de Bulgaristan’da dengeler değişmediği için sonuç yine hükümetsiz bir Sofya yönetimine yol açtı. Yani Sofya kaosu sürüyor...
ABD ve AB bloğuna karşı Rusya bloğu arasında sıkışan Bulgaristan siyaseti, bir çıkış yolunu umutsuzca araya dursun; halkıın kendi kendisine bir çıkış yolunu bulacağı gerçeği demokrasilerin en temel inancı olarak göz önünde duruyor aslında.
BULTÜRK Derneği’nin son seçimlerde gerçekleştirdiği ve halk tarafından da yoğun destek gören ve bizzat sandıklara yansıya ‘boykot’ çağrısının netice alması; bunun somut bir kanıtı olarak ortada.
Sadece Türkiye’de yaşayan Bulgarsitan vatandaşlarının maruz kaldığı, dünyada eşi benzeri olmayan, ‘Seçebilirsin Ama Seçilemezsin’ komedisi uzun yıllar sonra nihayet hak ettiği tepkiyi bulmuş oldu. Türkiye dışında dünyanın her yerinde Bulgaristan vatandaşları hem aday olup hem de oy kullanırken sadece Türkiye’deki Bulgaristan vatandaşları sadece oy kullanıyor ama aday olamıyorlardı. Bu boykot ciddi anlamda dikkatleri halkın tepki gücüne çekmiş oldu.
Bundan sonra yeni müttefikler ABD ve AB Bloğu ile eski müttefik Rusya Bloğu arasında sıkışmış olan Bulgarsitan siyasetini yine halkın hür irdaesiyle içinden çıkacak politik yeni figürlerin devreye girmesi ile ancak çözülebileceği ve Bulgaristan’ın politik krizden bu şekilde çıkabileceği gözüküyor.
Bu anlamda sanırım BULTÜRK’e yine Bulgaristan’ın huzur ve refaha ermesi için büyük görev düşüyor. Seçim boykot çağrısında olduğu gibi halkın içinden ‘Doğal’ liderleri bularak Bulgarsitan halkının önüne alternatif sunması; bu girift ve içinden çıkılmaz hale gelmiş olan Sofya kaosunu çözebilir.
Çünkü başka çıkar yol gözükmüyor. Yoksa Mart veya Nisan gibi yapılacak 8’inci seçimde de Batı – Doğu çekişmesi arasında Bulgarsitan daha çok zaman kaybetmeye devam edecek ve bir istikrarsızlık adası olarak Balkanlar’da duracak.
Bu durum ise başta bölge ülkeleri ve Doğu Avrupa için kendi içerisinde ciddi riskler barındıran ve hatta AB’nin dahi geleceğini olumsuz etkileyebilecek yeni kaoslara yol açabilir.
Bu nedenle ister Türkiye’de yaşasın isterse Bulgarsitan’da, bütün Bulgarsitan halkının bağrından çıkacak yeni liderlere ve oluşumlara acil ihtiyaç var...