Zaman zaman ozon (O3) tabakasında deliğin büyüdüğüne ilişkin haberler duymaktayız.
Aslında olay delik oluşması değil, tabakanın belli yerlerinde incelme. Halk arasında bu incelmeye neden olan gazlar ile küresel ısınmaya neden olanların aynı olduğu zannediliyor. Halbuki atmosferi kirleterek sera etkisini arttıran gazlar başkadır.
Ozon gazı dünyamız atmosferinde iki ayrı yerde bulunur: Soluduğumuz havada (Burada bulunuşunun asıl nedeni insanların aktiviteleridir. Şimşek çaktığında da ozon gazı oluşur) ve doğal olarak atmosferin 50 km kadar üstünde çok ince bir tabaka halinde.
Bu çok ince ozon tabakası, güneşten gelen UV-C ışınların tamamı ile UV-B ışınların büyük kısmının sürekli olarak oksijen ve ozonu atomlarına ayırması ve bunların yine sürekli olarak birleşip ozon oluşturmasıyla varlığını koruyor. Yani UV-C ışınlarının tamamı ile UV-B ışınlarının büyük kısmı ozon gazı oluşumunu sürekli kılan kimyasal reaksiyonlarda kullanılıyor ve dünyaya oluşamıyor.
Sonuçta bizim yaşam ortamına UV-B ışınlarının az bir kısmı ile UV-A ışınları ulaşabiliyor.
Ne yazık yer küresinin her iki kutup tarafında bu tabakanın belli yerleri incelmektedir. Özellikle Antartika üzerinde incelme belirgindir. Yapılan incelemeler bu azalmanın her yıl daha da arttığını ve dünyanın başka zonlarında da görülmeye başlandığını ortaya koymuştur.
Bugüne kadar yapılmış bilimsel incelemeler ozon tabakasındaki incelmenin 70’li yıllarda başlamış olduğunu göstermektedir. Ancak, bu olayın varlığı 1985 yılında anlaşılmıştır.
Bu katmandaki ozon gazı neden azalmaktadır?
Araştırmalar ozon tabakasında incelmenin insan aktiviteleri sebebiyle olduğunu ortaya koymuştur. Çünkü insanlar ozon tabakası için tehlikeli kimyasal bileşikler de üretmektedir. Bunların içinde en önemlisi klorofluorokarbür (CFC) gazlardır. Bu gazlar çok stabildir ve ozon tabakasına kadar bozulmadan ulaşma yetisine sahiptir.
Ozon tabakasındaki incelmeyi ortadan kaldırmak veya en azından eski durumuna yakın hale getirmek için çok zaman gerekecektir. Çünkü, örneğin CFC'ler onlarca yıllık bir hayat süresine sahiptir ve onun tabakaya ulaşması yıllar almaktadır. Üstelik bunların bozucu aksiyonları daha uzun zaman devam edeceğinden 2060’dan önce sonuç alınamayacağı ileri sürülmektedir. Yani bu gazların varlığı bu günden itibaren ortadan kaldırılsa bile ozon tabakasındaki incelme ancak 2060’lı yıllarda tamamen ortadan kalkacaktır.
Soluduğumuz havada bulunan ozonun yüksek konsantrasyonları insan sağlığı, ekosistemlerin varlığını sürdürmesi ve materyallerin korunumu açısından ne kadar tehlikeli ise ozon tabakasının yeterli kalınlıkta varlığı sağlığımız ve içinde yaşadığımız ortam için o kadar gereklidir.
Ozon tabakası incelmeye devam ettiğinde dünya yüzeyine daha çok UV-B ulaşacaktır. UV-B deri kanserinin nedenlerinden biridir. Çünkü güneş yanıklarına neden olmanın yanı sıra deri hücrelerinin DNA molekülünü iyonize etmektedir. UV-B’nin yüksek yoğunluğu göz için de tehlikelidir. Hem UV-B, hem UV-C , derinin yaşlanmasını hızlandırmaktadır. UV-A diğer ikisine göre deriye daha fazla işlemektedir. Tehlike, dünyanın orta ve yüksek enlemlerinde yaşayanlar için daha fazla olacaktır. İşte bu yüzdendir ki insandan kaynaklanan hava kirliliğinin yaşam açısından yarattığı en büyük tehlike ozon tabakasında incelmedir.
Ozon tabakasını incelten gazlar sürekli olarak üretiliyor. Buzdolabı tamircisinin motor aksamından saldığı gaz gibi.
Futbol maçında sakatlanan futbolcunun ayağına sıkılan spreyin bile bu konuda dostumuz (!) olduğundan haberiniz var mı?
Kaynak:
1).Uherek E., 2004. Alta atmosfera. Chimica dell'Ozono Stratosferico Max Planck Institute for Chemistry, Mainz, Germany.
2)Postiglione A., 1989. Il danno da inquinamento transfrontaliero nella normativa inter nazionale e comunitaria – Cellulosa e carta Anno XL No 1- Gennaio- Febbraio 1989
3)Anonim, 2004-2005. Universita’ degli studi di Roma. La Sapienza. Facolta di Economia. La tecnologia Geoscambio: Aspetti ambientali ed economici. -Tesi di Laurea in Merceologia- Anno accademico 2004-2005