Bir haber aldım: Karamürsel Kızderbent’te Taş Ocağı açılması ile ilgili ÇED raporu ilgili bakanlık tarafından kabul edilmiş.
ÇED’in açılımı “Çevresel Etki Değerlendirme”. Bu rapor kabul edildiğine göre bu Taş Ocağının açılmasının çevreye zararı olmayacak öyle mi!
Şunu hiç unutmayın:Sadece taşlar, kayalar ile örtülü bir alan da CED konu olduğunda çevre kapsamındadır. Çünkü orada da bitkisel ve hayvansal canlıların oluşturduğu bir ekolojik denge vardır.
Bu yüzden hiçbir bilimsel yayında, bir taş ocağı çorak, kurak, otsuz, ağaçsız bir yerde açılırsa zararı olmaz yazmaz. Çünkü orada açılan bir Taş Ocağı da ekolojik dengeyi bozacak, bunun zararlı yan etkileri olacaktır.
Ama Kızderbent’teki alan, içinden berrak suların aktığı bir doğal ormandır. Bu nedenle, burada açılacak Taş Ocağının zararı kıyaslanamayacak kadar daha yüksek, daha sürekli olacaktır. Şu yapay felakete bakın! Yazıktır ve günahtır!
Bu Taş Ocağı yüzünden;
Her şeyden önce orman örtüsü hem Taş Ocağının olduğu yerde, hem yol yapımlarıyla ortadan kalkacak, çevredeki orman tahrip olacak,
Taş ocağı açılırken, çalıştırılırken ve taşımalar yapılırken üretim tarzına, üretilen taşın cinsine, iklime, içinde bulunulan zaman periyoduna bağlı olarak yapısı son derece değişik ve miktarı farklı toz ve zehirli gazlar oluşacak. Bu tozlar uçarken üstlerine yapışmış mikrop gibi mikroorganizmaları da taşıyacaklar,
Bu tozlardan ve zehirli gazlardan hem tesis yerinde hem de çevredeki bütün canlılar zarar görecek. İnsanlarımız bilmez; Tozların atmosferde yolculuk hatları bellidir. Örneğin Büyük Sahra’dan yola çıkan gözle görülemez toz Helsinki’de bir bahçede çay içen kişinin bardağına düşer. Tozlar böyle uzun yolculuklar yaptığına göre kurulacak Taş Ocağından çıkacak tozların ve zehirli gazların Kızderbent’e ve diğer köylere ulaşamayacağını söyleyin de göreyim sizi!
Havada uçan kuşlar bile tozdan etkilenecekler,
Toz yüzünden çevrede yaşayan canlıların içtikleri ve kullandıkları yerüstü ve yeraltı suları, azalmanın yanı sıra her geçen gün daha fazla kirlenecek. Solungaçları toz nedeniyle tıkanan balıklar ölecek,
Çevredeki bitkiler toz yüzünden iyi gelişemeyecek, tarımsal üretimde düşüş olacak, bitkisel besinler sağlığı bozacak şekilde kirlenecek.
Çevrede yaşayan insanlar ve hayvanlarda toz yüzünden solunum hastalıkları olacak, bebekler hayata bu hastalıklarla tanışarak başlayacak,
Çıkan gazlar yağış suyu ve sis ile birleşip asit yağmuruna dönüşecek. Bitkilerin yaprakları kavrulacak.
Bu alanda ağaçlar kesilip fauna yok olduğunda, orada asırlardır denge içinde yaşayan yerel mikroorganizmalar (mikroplar, bakteriler, virüsler..vs.) yüksekten, sert bir zemine düşen molozdan yükselen toz gibi etrafa dağılacak ve sonrasında hayatta kalmak için yeni konukçular arayışıyla salgınlar oluşturacaklar,
Patlama sesleri evlere ve hayvan barınaklarına ulaşacak, titreşimler yüzünden duvarlarda görülür ve görülmez çatlaklar oluşacak, canlıların psikolojisi bozulacak,
Genelde dinamit kullanılarak yapılan patlatmalar doğal dengeyi, su yollarını ve çatlak-mağara sistemini bozacak,
Orada ve çevrede yaşayan bütün hayvansal canlılar gürültüden, tozlardan, zehirli gazlardan dolayı kaçışacaklar. Bitkiler bile, tohumları ancak uygun yerlerde köklenebileceği için yer değiştirmeye başlayacaklar,
Gürültüden insanların dışında orada yaşayan hayvanlar da kötü etkilenecekler. Bu durum onların üreme, beslenme, coğrafi dağılım ve göç açısından kapasitesini olumsuz etkileyecek. Hayatta kalma süreleri azalacak, çoğalma kapasiteleri düşecek,
Bu zararlı süreç belki yıllarca devam edecek,
Taş bitecek, ocak kapatılacak ama kötü görüntüsü belki asırlarca kalacak,
Evet!.. Bu ocağın açılmasını savunanlar; sizi kutluyorum !.. Büyük iş başardınız!.. Taş Ocağı açıldıktan sonra köyün ortasındaki o muhteşem çınarın altında içine toz düşmemiş çay için de göreyim sizi!..