Saadet Partisi Kocaeli İl Başkanı Nurettin Çelik haftalık basın açıklamasında gündeme dair açıklamalarda bulundu.
Konuşmasına Avrupa şampiyonu olan Ampute Milli Takımı’nı tebrik ederek başladı. ABD’nin Türkiye vatandaşlarına yönelik vize işlemlerini sınırsız durdurmasına İlişkin Çelik, endişe duyulacak bir durumun olmadığına işaret ederek, “İnşallah bu kriz sadece Türkiye’nin değil, bütün İslam dünyasının lehine sonuçlar doğuracak gelişmelere sebep olacaktır” diye konuştu.
“74’TE ABD ’ye nota verdik, öyle müzik notasi değil”
ABD’nin Türkiye’ye uyguladığı ilk vize ambargosu ve yaptırımı olmadığını ifade eden Çelik, “ABD, 1974 Kıbrıs Barış Harekâtı’ndan sonra da Türkiye’ye askeri malzeme ve teçhizat satışını yasaklamıştı. Peki, sonuç ne oldu? 13 Şubat 1975’te Kıbrıs Türk Federe Devleti’ni kurduk. 25 Temmuz 1975’te ABD’ye nota vererek, ABD Savunma İşbirliği Anlaşması’nı yürürlükten kaldırdık. Bu arada hatırlatayım, öyle müzik notası falan değil askeri nota veriyoruz. Türkiye’deki bütün Amerikan üs ve tesislerini Türk Silahlı Kuvvetleri’nin ‘kontrol ve gözetimi’ altına aldık” şeklinde konuştu.
ABD’nin ambargo uyguladiği ülkeler gelişim gösterdi
ABD’nin ambargo ve yaptırım uyguladığı hiçbir ülkenin gelişme noktasında kötüye gitmediğini vurgulayan Çelik, , “ABD yıllardır Rusya’ya ambargo uyguluyor. Yıllardır İran ’a ambargo uygulanıyor. İran’da, Rusya’da zayıflamadılar, daha da güçlendiler. Çünkü kendi imkânlarıyla kendi ayaklarının üzerinde durmayı öğrendiler. Şu an Rusya, ABD’nin ardından dünyanın en güçlü ikinci ülkesi. İran, ABD’nin ve Batı’nın tüm yaptırımlarına karşı gelişimini artırıyor” dedi.
ABD’nin ilk ambargosu değil
ABD’nin Türkiye’ye uyguladığı ilk vize ambargosu ve yaptırımı olmadığını ifade eden Çelik, “ABD-Türkiye ilişkilerine baktığımızda en önemli krizlerden birisi Kıbrıs Barış Harekâtı sırasında olmuştu. Şimdi Türkiye vatandaşlarına vize ambargosu getiren ABD, 1974 Kıbrıs Barış Harekâtı’ndan sonra da Türkiye’ye askeri malzeme ve teçhizat satışını yasaklamıştı. Peki, sonuç ne oldu? 13 Şubat 1975’te Kıbrıs Türk Federe Devleti’ni kurduk. 25 Temmuz 1975’te ABD’ye nota vererek, ABD Savunma İşbirliği Anlaşması’nı yürürlükten kaldırdık. Bu arada hatırlatayım, öyle müzik notası falan değil askeri nota veriyoruz. Türkiye’deki bütün Amerikan üs ve tesislerini Türk Silahlı Kuvvetleri’nin ‘kontrol ve gözetimi’ altına aldık” şeklinde konuştu.
40 adet uçak siparişi iptal edilmeli
Kıbrıs Barış Harekâtı’nda ABD’ye karşı gösterilen kararlılığın aynısını iktidardan beklediklerinin altını çizen Çelik, “1974 Barış Harekâtı’nı gerçekleştirirken iktidarda bir koalisyon hükümeti vardı. Bugün 15 yıldır ülkeyi tek başına yöneten bir iktidar var. Biz hükümetten, en azından 74 koalisyon hükümetinin ortaya koyduğu kararlılığı bekliyoruz. Bu kriz bir fırsata dönüştürülmelidir. İlk adım olarak Eylül ayında, ABD Başkanı Donald Trump ile Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ’ın yaptığı görüşmede THY için sipariş edilen ve maliyeti 11 milyar doları bulan 40 adet uçak siparişi iptal edilmelidir. ABD ile imzalanmış bütün askeri anlaşmalar gözden geçirilmek üzere askıya alınmalıdır. Tıpkı 1974’te yaptığımız gibi, ABD’nin Türkiye’deki bütün üsleri TSK’nın kontrol ve denetimine alınmalıdır. 15 Temmuz darbesi dâhil, her ihanet girişiminde adı geçen İncirlik Üssü kapatılmalı ve ABD ile dost ve müttefik ülke tanımlaması gözden geçirilmelidir. Tam bağımsız bir Türkiye ve şahsiyetli bir dış politika için bu adımlar şarttır” diye uyardı.
ABD, vize kararinda inandirici bir gerekçe sunamadi
ABD’nin Türkiye’ye yönelik vize kararını casus krizine dayandırmasının inandırıcı bir gerekçe olmadığına dikkat çeken Çelik , “Örneğin bu krizin, Türkiye’nin İdlib’e yönelik harekâtının başladığı güne denk gelmesi tesadüf müdür? Türkiye ile İran arasında yaşanan sıcak yakınlaşmanın payı var mıdır? Aynı şekilde, Türkiye, İran, Suriye ve Rusya arasında Astana ’da devdevam eden müzakerelerin bu krize etkisi nedir? Yine son dönemde Türkiye’nin Rusya ile gerçekleştirdiği S-400 anlaşması ABD’yi neden bu kadar rahatsız etmiştir? ABD’nin, bu tutuklamayı bahane ederek, Türkiye’nin askeri hareketliliğini engellemeye mi çalışıyor?” değerlendirmesinde bulundu.
15 Temmuz’daki rolünün deşifre olmasindan mi korkuyor?
“ABD, 15 Temmuz’un şifrelerinin çözülmesinden mi çekiniyor?” diye soran Çelik , şöyle konuştu: “Bu ihanetin perde arkasında ABD’nin bulunduğuna dair çok ciddi deliler kamuoyuna yansıdı. Heybeliada’da CIA ajanlarının yaptığı gizli toplantıdan, İncirlik Üssü’nden darbecilere verilen askeri desteğe kadar onlarca iddia gündeme geldi. Bu iddialar bugüne kadar tam anlamıyla hiçbir zaman sorgulanamadı. Biz merak ediyoruz, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olan bir konsolosluk çalışanının gözaltına alınması ve sorgulanması ABD’yi neden bu kadar rahatsız etmektedir? Acaba ABD yönetimi, bu sorgulama gerçekleştiği takdirde, 15 Temmuz darbe girişimindeki rolünün deşifre olmasından mı korkmaktadır?”
Kerkük, Musul plakasi konusunda uyardi!
Batılı güçlerin her gün İslam coğrafyasına yeni sınırlar dayattığını belirten Çelik, bölgede yeni haritaların çizilmesine karşı olduklarını kaydetti. Çelik, konuşmasını şöyle sürdürdü: “Bu yüzden Türkiye’nin güvenliğini, Suriye ve Irak’ın bütünlüğünü sağlamaya yönelik askeri ve siyasi her türlü çabayı önemli görüyoruz. Ancak bu süreç, Kerkük’e, Musul’a plaka numarası vererek yürütülemeyecek kadar hassastır. Dış politika hamasetle değil, usta bir siyasetle yürütülmelidir. Şahsiyetli ve akıllı bir politika ile gelişmeleri değerlendirmeli ve buna göre adım atmalıyız.”
El ele verirsek aşamayacağimiz hiçbir zorluk yok
Tüm bu dayatmalara ve kötü gelişmelere rağmen yeni bir başlangıç vakti olduğunu kaydeden Çelik, “El ele, omuz omuza verirsek aşamayacağımız hiçbir zorluk, çözemeyeceğimiz hiçbir problem yoktur. Bu uyarılarımızı bir kardeşlik vazifesi olarak yapıyoruz” dedi.
Tüketen değil, üreten bir ekonomi olmali
ABD’nin vize ambargosundan çok daha önemli problemlerin olduğunu hatırlatan Çelik, geçen hafta 17 yaşında Caner Taşpınar adlı bir çocuğun borçlarını ödeyemediğinden dolayı intihar ettiğini kaydetti. Çelik, Caner Taşpınar’ın ABD’nin vize ambargosundan çok daha önemli olduğunu belirterek, “Türkiye’nin en endişelenmesi gereken konu, ABD Büyükelçisi’nin vize kararı değil. Caner Taşpınar’ı, hayatının baharında intihara sürükleyen ekonomik ve sosyal problemlerdir” dedi.