19 Temmuz 2019 tarihli bazı Ulusal gazetelerimizin ekonomi sayfalarında çıkan iki haber röportajla ve eğitim sayfalarında çıkan bir başka haber, tam bir çelişkiyi ortaya koyuyordu.
Ekonomi sayfalarında çıkan iki haber, hepimizin gurur duyacağı gelişmeleri anlatan haberlerdi.
Eğitim sayfasında çıkan üçüncü haber ise, bu alanda bulunduğumuz olağanüstü kötü seviyeyi gösteriyordu.
Şimdi, birbiriyle çelişkili gözüken ( Öyle ya, eğitimi bu kadar kötü gözüken bir Ülke’de ekonomik başarılar nasıl ortaya çıkabiliyor? sorusu haklılık kazanır.) bu üç haberi biraz detaylandırıp üzerinde yorum yapmak ve sizlerle paylaşmak istiyorum:
Birinci haber:
‘’ARÇELİK, Romanya’da 150 milyon euro’ya kutup yıldızını kurdu’’ başlıklı haber, bir Türk beyaz eşya üreticisi firma’nın, Endüstri 4.0 standartları ile hayata geçirilen akıllı fabrikada geleceğin çamaşır makinelerini üretmeye başladığını anlatıyordu. Tasarımı Türk mühendisleri tarafından 1 yılda tamamlanan fabrikanın özelliklerini ve gelecek hedeflerini fabrika genel müdürü Oğuzhan Öztürk, kendisiyle yapılan söyleşide şöyle açıklıyor:
‘’ Roımanya’da Türkiye’den 80 den fazla tedarikçiyle çalışıyoruz Arçelik’in yeni fabrikasının dünyanın 2.nci büyük üreticisi konumundaki Türkiye beyaz eşya sanayisi için de önemli bir değerdir. Türkiye’deki Çayırova tesisinden deniz yolu ile ulaşılamayan Ülkelere Romanya’daki bu fabrikadan ihracat yapılıyor. Beyaz eşyanın pazara yakın olması lazım. Buradan Berlin’e çamaşır makinesi yollamak, İstanbul’dan Konya’ya yollamak gibi. Avrupa’da olmanın avantajı.
Bu fabrikada otomasyon seviyesi en yüksek üretim gerçekleştiriliyor. Siber fiziksel sistemler, veri analitiği, nesnelerin interneti uygulamaları yer alıyor. Operasyonların yüzde 70 den fazlası, kendi karar veren ve kendi kendini yöneten yapay zeka sistemlerinden oluşuyor. Benzer üretim teknolojisini 3 yıl sonra Çayırova’daki fabrikada uygulanacak, bunun yatırım planları yapıldı.’’
İkinci haber :
‘’ABD’de faaliyet gösteren biyoteknoloji şirketi Samumed kurucusu ve CEO’su Osman Kibar, İzmir Ticaret Odası tarafından düzenlenen ‘’İzmir girişimcilik zirvesi 2019’’ da devrim yaratacak olan deney aşamasındaki buluşlarını anlattı. İzmir’de doğup büyüyen ve Amerika’da çalışmalarını sürdüren Kibar, 9 farklı hastalık için deneyler yaptıklarını ve çok iyi sonuçlar aldıklarını, birkaç yıl içinde ilaçların bütün Dünya’da kullanılabileceğini açıkladı.’’
Üçüncü haber:
‘’ÖSYM, Yükseköğretim Kurumları Sınavı sayısal verilerini açıkladı. Buna göre Temel Yeterlilik Testi’nde en iyi performans Türkçe’de ,en düşükse fende gösterildi. Adaylar fizik, kimya ve biyolojide 10 sorudan birini bile doğru yanıtlayamadı. Alan Yeterlilik Testleri’nde soruların yaklaşık yüzde 88’i doğru işaretlenemedi. Temel yeterlilik testlerinde ise 15 bin aday sıfır çekti.’’
Üniversite seçme ve yerleştirme sınavlarındaki bu neticelerden sonra, eğitim sistemimizde bir problem olduğunu anlamamak imkansız. Peki, bu durum son birkaç yıllık bir sorun mu?
Hayır, fakat eğitimin kitleselleşmeye başlamasıyla birlikte (Öğrencilerin ve Üniversitelerin sayıca artmasıyla) bir kalite düşüklüğü yaşandığı da ortadadır. Bu konu uzun zamandır Ülkemizin gündeminde olup tartışılmaktadır.
Bozuk bir eğitim sistemine sahip olmamıza rağmen, Ülkemizden yine de bizi gururlandıracak başarılı bilim insanlarının, girişimcilerin, mühendislerin çıkmasını nasıl izah edebiliriz?
Kanaatime göre, bizim Cumhuriyetimizin kuruluş döneminden gelen sağlam kalmış bazı eğitim kurumlarımız ile o dönemlerin yetiştirdiği eğitimcilerin izleri, bu sorunun cevabını teşkil ediyor.