İmkanı olan her anne baba gibi bir yandan okurken, bir yandan da spor sanat ve sosyal faaliyetlerle ilgili yetişmem için ellerinden geleni yaptılar sağ olsunlar.
Masa tenisi ile tanıştırdılar beni ilkokul çağlarımda,
Erkenden gider erkenden çıkardım antrenmanlardan, mahalledeki tüm arkadaşlarım çalışıyordu çünkü,
Kimi limonata satıyor kimi ayakkabı boyuyor kimi babasına yardım ediyor kimi, bahçe bostan işlerini organize ediyor ve ya inşaatlara kum taşıyordu, çocuk canıyla!
Öğleden sonra yetişirdim onlara limonata kabımla.
Yaşımız ortalama 8-9
***
O zamanlar, o yaşlarda çocukluktan kurtulamamış olmak ayıptı,
Sorumluluk bilincine sahip olmalıydı, evinin düzenine işlerine, ailesinin geçimine katkı sağlamalıydı.
Adı konmamış bir “bilinç” vardı çocuklar arasında.
Belki de bir nevi mahalle baskısı!
Çiko balası derlerdi!
Yani nazik çocuk, zengin çocuğu anlamında!
Hoş bir durum değildi!
Kız erkek fark etmez hiç bir çocuğa sorumlulukları hatırlatılmazdı doğal bir şekilde edinirdi çocuklar sorumluluklarını birbirlerine baka baka!
Duya duya göre göre,
Kız annesine oğlan babasına yardım etmek zorunda değildi olağan bir durumdu hayat buydu, yapılmalıydı!
Zorunlulukla da değil, keyifle yapılırdı.
Yapılmaması garipti!
Odama kapanayım, akşama kadar yatayım, kafelerde vakit öldüreyim, anne bana onu al baba bana bunu al, onun buyu var benim niye yok, depresyona girdim, özel hoca tutun, dershaneye yollayın, onu isterim bunu isterim yoktu!
Marka giyim lüks tüketim hiç yoktu!
Harçlık!
Bayramdan bayrama.
***
Geleceğe dair hedeflerin olmalıydı boş boş konuşamazdın.
Çok boşta kaldık mı taşı taşa sürter kına yakardık ellerimize.
Yazın güneşten yanmış büyük parlak taşların üzerinde ki fosilimsi şeyleri tükürüklerimizle buluşturarak.
Tüm oyuncaklarımızı kendimiz yapardık.
Çember, kızak, topaç, gazoz kapağı, çelik çomak…!
Bir meşin top ile bütün mahalle büyüdük desem yeri var.
***
Evlerimizde su yoktu, kışın kızaklarla yazın omuzluklarla su getirirdik, hiçbir şey kolay değildi çünkü hayat da kolay değildi, değildi ama bize de zor gelmezdi.
Odun kömür doldururduk sobaya, hatta kömür tevziden biz alır gelirdik, ucuza yük taşıyan gaşgalarla.
Hazır olmak lazımdı hayata.
Okulda sorular test usulü sorulamazdı, bilmiyorsan c diye sallayamazdın, bir şeyler yazmak yorum yapmak, el yazısı ile kaydırmadan dönem ödevi hazırlamak zorundaydın tane hesabı alınmış o çizgisiz kağıda, yorum yapmak zorundaydın.
Öğretmene saygıyla karışık bir korku duyulurdu.
Müstahdeme de!
Bir üst sınıfa da!
Tüm büyüklere.
Sınıfta kalma vardı öyle kolay kolay geçemezdin, bir iki zayıfın varsa çalışkan sayılırdın.
Şişirme karneler yoktu şimdilerde ki gibi.
Özel okul yoktu, zengin fakir kaynaşırdık aynı sınıflarda.
Öğretmeni de şikayet etmek mi!
Haşa.
Değil öğretmeni, seni azarladı dövdü diye bir mahalle büyüğünü de şikayet edemezdin ne yaptın ki derdi annen baban, bir zılgıt ya da sopada evden yerdin.
Birlikte yaşadığın 5 kişinin ortalamasısın derler ya hani bizim birlikte yaşadığımız 50 çocuğun hepsi de aynıydı, kızı erkeği hepsi tabiri caiz ise adamdı.
O dönem ki çocukların çoğu öyle.
Boş işlerle uğraşmaya anne babamızı yormaya bırak niyeti, vaktimiz olmazdı.
Kanala yüzmeye kaçardık en fazla!
Sadece ben değil, Gökhan, Selami, Varol, Birol, Aziz, Ali, Erdal, İbrahim, Hüseyin, Süleyman, Ümit, Hakan, Aytaç, Sertaç, Kenan, Melike, Nermin, Serap, Ayşe, Hacer, Suna, Demirhan ve daha niceleri…
***
Bugün adam olduysak Çiko balası olmamak için ettiğimiz gayretten.
Dolmuş vesaire yoktu, Kars'ın bir ucundan öbür ucuna yürüyerek gider gelirdik,
Okul servis felan aklımızın ucundan geçmezdi.
Yazın sıcakta kışın boyumuzu aşan bir buçuk 2 metreye yaklaşan kar birikintilerinin arasında.
Bu gün dünyanın öbür ucuna gitsem yeniden bir düzen kurarım, hatta orada da ben varım dedirtirim, yüz kere düşsem yine kendi başıma kalkarım, Allah’tan başka kimseye ihtiyaç duymadan yaşayabilirim diyorsam, o günlerden dolayı,
***
Şimdiki nesil, yani çocuklarımız mı?
Ben alamadım onun olsun, ben yiyemedim o yesin, ben yatamadım o yatsın, ben gidemedim o gitsin, sen dur yorulma ben yaparım, al suyunu iç, kimseden geri kalma, aman yemeğini ye, beğenmediysen başka yapayım!
Spora yazdıralım, tiyatroya git, bak yeni filmler çıkmış!
Ama üzülmesin, benim çocuğuma kimse kızmasın, servisten insin siteye girsin, sınıfta kalmasın, düştüyse ben kaldırırım, derken derkeennnn…
Bildiğin Çiko balaları yetiştirdik, en zenginimizden en fakirimize kadar
Onlar da çiko balası oldular birbirlerine baka baka…
Perşembe günümüz de mübarek olsun inşallah.