Hafta sonu voleybol ile yatıp kalktık. Her ne kadar Pazar’ın erken saatlerinde kaymaklı, ballı, sütlü, sucuklu yumurtalı bir kahvaltı yapsak da bu bizi kesmedi. Soluğu televizyon ekranlarında aldık. Voleybolun başarılı takımlarının kıyasıya mücadelesini izledik. Sonuçta Vakıfbank Güneş Sigorta Türktelekom bayan voleybol takımının şampiyonluğunu gördük. Fenerbahçe Acıbadem daha önce üçüncülük maçına çıktı. Azerbaycan’ın Rabıta Baku takımı ikinciliği elde etti. Dileğim, bizim Kocaeli Büyükşehir Belediyesi Kağıtspor voleybol takımının da bu başarılara doğru yol almasıdır.
Şampiyonluğu alan takım üç ayrı şirketin isimlerini taşıyor. Oysa her biri rahatlıkla kendi başlarına takım kurabilecek uzakgörü ve finansal yapı içerisinde olmalılar. Bütçe ve bilançolarına baktığımızda, sayılar bizi haklı çıkaracak büyüklükte görünüyor.
Söz konusu takımın bütçesinin ne olduğunu bilmiyorum ama buna yakın değil çok daha iyi bir takım Kocaeli’den bu alandaki yeri kolaylıkla doldurabilir. Bütün mesele olaya hedef koymaktan geçer. Alt yapı, okul vb çalışmaları yapmak güzel şeylerdir ama vitrin bambaşka bir duygudur. Vitrinleri bilirsiniz, en güzel ürünler orda sergilenir. Herkes önce oraya bakar. Ama güzel bir vitrinin arka planında iyi bir mutfağın olması şarttır.
Voleybol ve Basketbol’daki çabalarını izlediğimiz Kağıtspor’un daha yukarılara oynamasını kim istemez? Bunun belirli özellikleri ve yerine getirilmesi gerekli koşullarının sağlanması sonrasında olacağını tahmin etmek çok zor değil. Bugün kontenjanlarını elit sporculara ayıran Kocaeli Üniversitesi ile işbirliğine gidilerek rahatlıkla daha elit seviyede bir takım yaratılabilir. Bunu salt voleybol için değil, basketbol ve ne yazık ki uzun senelerden beri gündeme gelmeyen hentbol için de söyleyebiliriz. Üstelik hentbol var olan sporlardan daha az masraflıdır ve elit düzeyde sporcu bulmak daha kolaydır.
Çok isimli kulüpler derken Kağıtspor’a takılıp kaldık. Ne yazık ki diğer kulüplerde bir kıpırdama görülmediği için ibremizi Kağıtspor’a yöneltmiş, onu konuşuyoruz. Oysa başka kulüpler de artık hedeflerini büyütmeye başlamalıdırlar. Üniversite, güçlü bir bayan voleybol takımı kurabilir. Antrenman ve oyuncu kaynağı olarak yeterli donanıma sahip olduğunu düşünüyorum.Kısa bir planlama sonrası bu iş kotarılabilir.
Ancak gözümüzden kaçmaması gereken başka bir gerçek var: Bu kadar çok yabancı kaynaklı oyuncuyu barındırırsanız yerlilerle ne yapabilirsiniz sorusuna doğru cevaplar bulmak zordur. En iyilerin kupa aldığı törende çağrılanların tamamına yakınının yabancı olması dikkat çekicidir. Acaba takım kurmak için yabancı spor öğrencisi mi alsak diye sormadan edemiyorum. Biliyorsunuz, Erasmus Programı ile gelen yabancı uyruklu öğrenciler okul takımlarında bile müsabakalara katılabiliyorlar. Kulüplerde neden oynamasınlar ki?
Kulüp ve takımlar… Göründüğü kadar kolay olmayan bir çabadır bu işler. Oyuncusu, barınmaları, hocası/hocaları, formalar, deplasmanlar, taraftarlar, tesisler, antrenmanlar, spor medyası ve diğer birçok faktör takım performansını doğrudan etkiler. Asıl iş para değil, iyi bir yönetim becerisidir. Para gerekli ama her şey değildir. Futbola aşırı derecede saplanıp kalan spor kulüplerimizin bundan seneler önce uygulanan kuralları göz önüne getirmelerini istiyorum. TÜFAD Başkanı her zaman söyler; “Her kulüp, en az 5 (BEŞ) branşta mücadele etmelidir, eğer bu olursa sporumuz gelişir, kulüplerimiz güçlenir”.
Ama biz, bir sporda şirketleri birleştiriyoruz. Bir kulüpte çok isim mi yoksa çok spor mu? Sorunun düğümlendiği yer burası… Çözüm için arayışlarımız devam edecek…