Artık. çok sık duyar olduk: “Benim okuduğum yıllarda, lise mezunları günümüzdeki üniversite mezunlarından daha bilgiliydi.”
Çok tehlikeli kalitesizlik
Artık bunun kesinlikle doğru olduğuna inanmaktayım.
Geçen gün okuduğum bir haber beni dehşete düşürdü. Çünkü bu kadarını tahmin etmiyordum. Haber şöyle: “İnşaat Mühendisleri Odası Başkanı, Türkiye’deki İnşaat Mühendisliği eğitiminin kalitesizliğine isyan etti. Geçen sene devlet üniversitelerinde 40 matematik sorusundan sadece 2 (iki) tanesini yapan, fizikte 14, kimyada 13 ve biyolojide 13 soruda 1 (bir) tam puan alamayan bile inşaat bölümüne girmiştir. Bu kadar yetersiz bilgi ile yetişmiş bir mühendisin sorumluluğunda yapılacak binaların deprem riskini arttıracağı kesindir”
Bilgi açısından yeterli donanıma sahip akademik personel yetiştirmeden her ilde, lise açar gibi üniversite açmanın doğal sonucu budur. Bunun bir başka nedeni orta öğretimde olan kalitesizliğin yüksek öğrenime aksetmesidir. Yani balık baştan kokmaktadır.
Durum bu derece vahimdir.
Diplomalı kişinin bilgi yetersizliği, mesleki uygulamaları adeta “at gözlüğü” ile yapabilmesine de neden olmaktadır. Mesleğimle ilgili bir örnek vereyim: Kişi ağaçlandırma mühendisi olarak görevlidir. Toprak şartlarının uygun olduğu ağaçlandırılacak alanda, doğal olarak yetişmiş, tohum verecek yapıda, kaliteli ağaçlar vardır. Bu ağaçları kestirir, arazinin tamamında toprağı işleterek fidanları diktirir. Ama bir şeyden habersizdir. Yıllarca ormana taban olmuş toprak işlediğinde, yüzeyinden karbondioksit salınımı olacaktır. Dikilen fidanların, salınan bu karbondioksiti fotosentezle kullanması için yıllar gerekecektir. (Çünkü küresel bazda ele alındığında, topraklar yaklaşık olarak, bitki örtüsünün içerdiğinin beş, atmosferde olanın iki misli karbon içermektedir.)
Ağaçlandırma denilince sadece fidan dikmeyi bilen mühendisin topraktan çıkacak karbondioksitten haberi yoktur.
Diğer taraftan bu son derece kötü durumun bir başka nedeni liyakatın önemsiz hale getirilmesidir. Durum bu olunca bilgi açısından kaliteli oluşun gereği de kendiliğinden ortadan kalkmaktadır.
Bunun sonu “hayra alamet” değildir. Yüksek öğrenimin bu durumu nedeniyle yıkım sadece depremle olmayacaktır. Ülkenin, yaşamı ilgilendiren bütün unsurları (Tarım, tıp, eczacılık, inşaat, sanayi, ormanlar, ekonomi, çevre vs) bu durumdan son derece kötü etkilenecektir.