Türkiye ilk kez halk oylaması ile Cumhurbaşkanı’nı seçecektir. Seçim sonuçları ülkemizin siyasi geleceğini derinden etkileyecektir.
Böylesine hayati bir seçime giderken, ana muhalefet konumundaki CHP’nin seçim ile ilgili stratejisini ve politikalarını mercek altına almak ve irdelemek gerekmektedir.
CHP yönetimince; bugüne dek parti açısından, 30 Mart mahalli seçim sonuçlarının değerlendirilmesine ve kamuoyunun aydınlatılmasına yönelik bir çalışmaya yer verilmemiştir. MYK’da yapılan değişikliğin ve güçlü genel sekreterlik konumuna dönülmesinin nedeni açıklanmamıştır. Cumhurbaşkanlığı seçimine hazırlık sürecinin nasıl yönetileceği, bu konuda ne gibi çalışma yapıldığı konusunda kamuoyu bilgilendirilmemiştir. Bu durum, yerel seçim sürecinde, aday belirleme aşamasında yaşanan kargaşanın tekrar etme riskini akıllara getirmektedir.
AKP adayına, muhtemelen Sayın Tayyip Erdoğan’a karşı, muhalif kamuoyu tarafından gündeme taşınan çatı adayı formülüne CHP yönetimin nasıl yaklaştığı da bilinmemektedir. Esasında bu tür yapay alternatif arayışlarına CHP’nin itibar etmemesi gerekmektedir. Öncelikle, partinin gelecek tahayyüllerinin ve ülke insanın önüne koyacağı ve destek talep edeceği politikalarını netleştirmesi ve topluma aktarması öncelenmelidir. Akabinde, ülkenin tüm dinamiklerini dikkate alarak, konsensüs arayışı sonucu, toplumca genel kabul görecek bir adayın belirlenmesi parti açısından hayati önem taşımaktadır.
AKP iktidarınca; neo-liberal politikaların tavizsiz bir şekilde uygulanması ve özelleştirme politikaların sistemin ana iskeletini oluşturması, sosyal devlet ilkelerinin göz ardı edilmesi , bugünkü Soma faciasında yaşanan ve benzer sürgit devam eden işçi ölümlerinin nedenini oluşturmuştur. Gelir dağılımının bozulmasına, eşitliksiz ve adil olmayan bir yapının şekillenmesine yol açmıştır.
Kapitalist sistemin 2008 yılından buyana yaşadığı krizin getirdiği sorunlar sistem teorisyenleri tarafından tartışılmaktadır. Bugünlerde Fransız ekonomist Thomas Piketty’nın “21. Yüzyıl Sermayesi” isimli kitabı, sistemin yarattığı gelir dağılımı adaletsizliğini veriler itibariyle ortaya koymakta, üst gelir gruplarına yönelik vergi uygulamalarıyla sistemin revize edilmesine yönelik çözümlemeler önermektedir. Söz konusu çalışma dünya ekonomi çevrelerinde büyük yankı uyandırmış, sisteme yönelik eleştirilere ve tartışmalara zemin hazırlamıştır.
Bu bağlamda; CHP’nin ekonomik politikalarının netleştirilmesi, AKP’ye karşın nasıl bir politik duruş sergileneceğinin net olarak bilinmesi ve kamuoyuna aktarılması gerekmektedir. Sosyal , korumacı ve adil gelir dağılımını önceleyen ilkeler çerçevesinde şekillendirilecek olan bu politikaların insanı ve ahlaki unsurları da gözetmesi i sosyal demokrat bir parti için vazgeçilmez olduğu unutulmamalıdır.
Partinin “herkesin başımız üzerinde yeri var” soyut ve popülist söylemler yerine; ülkemizin sosyolojik gelişimi doğrultusunda, özgürlükler temelinde, hak v e tanınma taleplerinin karşılanması yönünde politika oluşturulması gerekmektedir. Cumhuriyeti rejimimiz yıllar itibariyle ortaya çıkan hata ve eksikliklerinin kabulü ve giderilmesi yönünde düzenlemeye gidileceği öngörülmelidir.
Bu bağlamada alevi inancına sahip vatandaşlarımızın hak taleplerinin karşılanması, en azından “Diyanet İşlerinde” eşit ölçüde temsil imkanına kavuşturulacağı, cem evlerinin ibadet yeri olduğu uygulamasına geçit verileceği taahhüt edilmelidir. Özgürlük ve demokrasi ilkelerinin tüm ülke vatandaşlarının doğal bir hakkı olduğu ilkesi çerçevesinde; Kürt vatandaşlarımızın ana dilde eğitim talebinin karşılanması, ülke genelinde yerel yönetimlerin güçlendirilmesi doğrultusunda politika oluşturulmalı ve kamuoyuna deklere edilmelidir.
CHP’nin merkezde konuşlanma ve sağ politikalarla buluşma, devşirme sağcı kadrolarla bütünleşme arayışının bir sonuç vermeyeceği görülmelidir. Muhafazakar, modern ayrımı gözetmeyecek sosyal demokrat politikalar etrafında oluşturulacak, halka değecek, önceliği n alt ve orta gelir gruplarının oluşturduğu, gençler ve kadınları hedef alan, projelerini halka aktaracak kadro yapılanması ile ciddi bir iktidar alternatifi olunacağı, ilk planda cumhurbaşkanlığı seçiminde CHP’nin olumlu sonuç alacağına inanmaktayım.
İçinde bulunduğumuz ülke koşulları, ilk kez halk tarafından seçilecek olan Cumhurbaşkanlığını bu nedenle çok önemli kılmaktadır. CHP’nin halihazır oy tabanı itibariyle seçimin belirleyicisi olamayacağı için mutlaka toplumsal konsensüs ve mutabakat arayışına yönelmesini gerektirmektedir. Özgürlük, demokrasi, hukukun üstünlüğü, tarafsız ve kuvvetler ayrılığı ilkesini özümsemiş, küresel gelişmeleri yakinen izleyen, bir kişilik etrafında bütünleşmeyi sağlayacak bir adayın belirlenip, önerilmesine olan ihtiyaç ortadadır. Bu nedenle;
Benim şahsi adayım, bu özellikleri taşıdığına inandığım Anayasa Mahkemesi Başkanı Sayın Haşim Kılıç’tır.
Saygılarımla,