Bir ülke düşünün Türkü, Kürdü, Alevi’si, Sünni’si demeden topyekûn bütün Anadolu ile 7 düvele/emperyalizme karşı kurtuluş savaşı vermiş,
Kurtuluş savaşı öncesi Osmanlı İmparatorluğunun yıkım nedenlerini gören kurucu kadro alınan her şeye rağmen yüzünü batıya çevirmiş, yeni genç cumhuriyeti kurmuş. Hemen Osmanlı’dan kalan duyunu umumiye borçlarını temizlemiş, büyük ağır sanayi hamleleri yapmış, savaşlarda tüketilen gençliği yirmi yılda yeniden kazanmış. Tüm dünyanın örnek gösterdiği, saygı duyduğu, dünya barışı için çalışan bir anlayışı yakalamış. İkinci Dünya Savaşı gibi yakıcı bir savaştan ülkesini savaşa sokmayarak kurtarmış. Demokrasi adına kansız ve sorunsuz olarak iktidarı başka bir siyasi partiye devretme erdemini göstermiş.
Bir ülke düşünün çok partili rejime geçer geçmez, büyük Atatürk’ün ‘Borç alan emir alır’ sözü unutulmuş, ‘Küçük Amerika olacağız’ diyerek ülke ciddi borç batağına batırılmış, ekonomik bağımsızlık yitirilmiş, Cumhuriyeti kuranların/kurucu felsefenin; diminizin hurafelerden arınması lazım, dogmatik düşünceyi reddedin, tek yol göstericimiz bilimdir. (Hayatta en hakiki mürşit ilimdir) din de bunu emreder. Osmanlı bu nedenle battı demesine rağmen son dönemde ona itibar edilmemiş. ‘Din ile siyaset ve devlet yönetimi birlikte olmaz, egemenlik kayıtsız şartsız milletindir’ diyen kurucu felsefeye karşı hayır egemenlik Allah’ındır diyecek kadar Atatürk’ü reddedenler iktidarı paylaşmış, iktidara gelmiş.
Bir ülke düşünün, askerlik ile siyaset bağdaşmaz. ‘Osmanlı İmparatorluğu bu yüzden yıkıldı’ diyen kurucu liderine, gelen iktidarlar askeri vesayet kalkacak diyerek dine dayalı siyaseti askerliğe sokmuş, ordu darmadağın edilmiş, ülkenin ana kademeleri, yargısı, milli savunması, milli eğitimi, her şeyinin büyük bölümü dini bir afyon gibi kullanan emperyalizmin uşaklarının eline geçmiş, FETÖ ile iktidar paylaşılmış. Bir ülke düşünün açılım politikası ile Güneydoğu’da şehir savaşlarına neden olunmuş, yıkım, ölüm, göç her şey yaşanmaya başlanmış.
Bir ülke düşünün, büyük Osmanlı sevdası ile yurtta sulh /cihanda sulh politikası terkedilerek dış politikasının çizgisi saptırılmış, Suriye, Irak bataklığına saplanmış. Bir ülke düşünün bütün kapılarını açarak terör üreten ülkelerin vatandaşlarını iyice incelemeden ülkesine kabul etmiş ve ülke terör bataklığına saplanmış. Bir ülke düşünün tüm dış mihraklar o ülkeyi bölmek ve parçalamak için acımasızca PKK’yı, IŞİD’i, FETÖ’yü kullanmaya başlamışken istihbaratından ana kademesine kadar iktidarda olanlar halktan özür dileyecek derecede bunları kavrayamamış, adeta seyirci kalmış. Ülkeyi yönetenler ve yönetimi paylaşanlar bu ülkenin kurucu felsefesine karşı durmanın ülkeyi bu duruma getireceğinin uzun süre farkına dahi varmamışlar.
Tarihi deneyimlere dayanan ülkemizin kuruluş felsefesini reddetmenin sonuçları budur. Bu kadar acı ve ıstıraba, ölüme, şehide ve yıkıma dayanabilen Türk halkı her türlü saygıyı hak etmektedir. Maalesef sorunların son dönemde çok büyüdüğü anlaşılmaktadır. Çare iktidar ve muhalefet dahil hiç bir siyasi yapıyı geri bırakmadan Cumhuriyetin temel felsefesini gerekirse milli mutabakat hükümeti ile yeniden hayata geçirmektir. Hepimiz aynı gemideyiz ve gidecek başka bir ülkemiz yok. Türkiye bunları yeniden başaracak güçtedir.