Bu haftaki yazımda neyi anlatmaya çalışacağımı başlıktan anlamışsınızdır.
Bu haftaki yazımda neyi anlatmaya çalışacağımı başlıktan anlamışsınızdır.
Muhtemeledir ki bir çoğunuz artık bu konularda yazı okumaktan sıkılmış, daha farklı ve ilginç tartışmaları bekliyorsunuzdur.
Ama ne yapalım ki, insan ilişkilerinde çok belirleyici rol alan bu cüzdan/vicdan meselesi, önemini kaybetmediği gibi, başta Avrupa Ülkeleri olmak üzere Dünyanın bir çok yerinde ve tabii ki Ülkemizde de yaşanmakta olan ekonomik darboğaz nedeniyle bu günlerde tartışmaya konu olmayı en fazla hak ediyordur diye düşünüyorum.
Uluslar arası ekonomik krizle bu konunun nasıl bir bağlantısı olabileceğini bu yazımda anlatmaya çalışacağım.
İnsanın en büyük çelişkilerinden biri, cüzdanı mı, vicdanı mı tercih ederken yaşadığıdır.
Cüzdanı tercih eden kişi, zengin olmayı/yaşamayı her şeyden önce isteyendir.
Çünkü; bu tercihi yapan, kendisi de çok iyi bilmektedir ki, artık vicdanla hesaplaşmaması gerekir. O konuda hiçbir şey konuşmaması, duymaması, anlamaması lazımdır ki, zenginliğini rahat yaşayabilsin. İşin içine vicdanla hesaplaşma girdiğinde, artık zengin olmanın ona sağlayacağı hiçbir mutluluk hissi kalmaz. Sürekli rahatsız olur ve insani bir duyguyu asla yaşayamaz. O sadece kendini düşünen, bencil, huzursuz ve mutluluğu sadece maddi zenginlikte arayan, tüketim canavarı haline gelmiş sevimsiz bir kişiliktir.
Cüzdanı değil de vicdanı yaşam merkezine koymuş olanlar ise, çoğunlukla parasal sorunları olan ama bunu ciddi mesele yapmayan, sadece kimseye yük olmadan yaşamaya, hatta tam tersine faydalı olmaya gayret eden, iyi niyetli ve çoğunlukla da naif (saf-temiz) insanlardır.
Şimdi bu iki modelden insanlık adına hangisi daha faydalıdır diye sorulduğunda, cevap ne olmalıdır?
İşte bu noktada iş biraz çatallaşıyor!
İnsanlığın medeni ve rahat bir yaşama ulaşabilmesi için, her alanda sürekli gelişmeye ihtiyacı olduğu çok açıktır. Yaşamakta olduğumuz zaman diliminde, Dünya genelinde kabul gören kapitalist modelin olmazsa olmazı ise, insanın her türlü iyiliği önce kendisi için istemesidir. Bunun aksini düşünmek insanın doğasına aykırıdır. Dolayısıyla, cüzdan mı/ vicdan mı sorusunun cevabı çok aşikardır. Bu anlayışa göre, tabii ki, cüzdan tercih edilmelidir. Öbür türlüsü, gerçeklerden kopuk, romantik ve insanlık adına yanlıştır. Zira; insanlık adına ortaya çıkarılan bütün gelişmeler, hep kişisel kazanma ihtirasının kamçıladığı gelişmelerdir.
Bu düşüncenin tersini savunanlar ise, insanlığın gelişmesini sadece maddiyata sahip olmaya dayandırmanın yanlış olacağını, insani ve manevi değerlerin de gözetilmesi gerektiğini dile getirmekteler. Bunun temel şartı olarak ortaya koydukları talepleri şöyle sıralayabiliriz:
Gelir dağılımı adaleti, fırsat eşitliği, insani değerleri yüceltmek, barıştan yana olmak, manevi değerleri gözetmek, insan, hayvan ve doğa sevgisi, sanat ve kültüre önem ve değer vermek vb. gibi.
Bu hususlarda anlayış birlikteliği sağlanabildiği oranda, medeni olmak yolunda büyük mesafeler kaydedilebilecektir. Kazanmayı seven ama kazanırken başkalarına da kazandıran insan modelinin ortaya çıkartılacağı bir sentez, herkes için daha iyi sonuçlar verecektir.
Bütün bunlar başarılabildiği taktirde, cüzdan mı, vicdan mı sorusu da anlamını yitirecektir.
Soruyorum; böylesi bir dünya düzeni, çok mu hayalci ve gerçeklerden kopuktur?
Eğer öyle ise, bu günlerde süren ve hayatımızı zorlaştıran bütün bu olumsuzluklar nasıl son bulacaktır ?
Bir değişim şarttır da, ne zaman, nasıl ve nerede başlayacağı henüz bilinmemektedir.