Aktif siyasetle uğraşanlar bilir. Herhangi bir seçimde, siyasi parti yerel örgüt yetkilileri, ekonomik durumu iyi gözüken kişilerden aday belirlemeye gayret ederler.
Aktif siyasetle uğraşanlar bilir. Herhangi bir seçimde, siyasi parti yerel örgüt yetkilileri, ekonomik durumu iyi gözüken kişilerden aday belirlemeye gayret ederler. Bu ön tercihin nedenini şöyle izah etmeye çalışırlar: Herhangi bir kademeye aday gösterecekleri kişinin ekonomik durumu iyi olmalıdır ki, o kişi seçildikten sonra geleceği mevkide suistimal yapmasın! Böyle düşünenlerin unuttuklarını tahmin ettiğim, ahlak denen önemli bir ayrıntı var. Eğer ahlaklı olunması için illa zengin olunmalı deniliyorsa, o zaman da ahlak kavramı yeniden tarif edilmeli diye düşünürüm.
Yine benzer bakış açısına göre, siyasi parti adayı olacak kişi, bu adaylık sürecine kadar kendi işlerini başaramamış, para kazanmayı becerememiş biriyse, ondan hayır gelmez. Kendine faydası olmayanın, başkasına hiç faydası olmaz.
Böyle düşünenler her nedense zengin olmayı başarmışların zenginliklerinin kaynağını hiç merak etmezler ve sorgulamazlar. Onlar için önemli olanı; adayın seçimlerde yapacağı masrafları cebinden karşılayabilmesidir.
Yukarıda anlatmaya çalıştığım aday tespit ve tercihlerindeki belirleyici bu yanlış kriterin en çok hangi siyasi cenahta geçerli olduğuna bakıldığında;
Merkez sağ ve soldaki partilerin bu anlayışa göre hareket ettiklerini hemen fark edebiliriz.
Daha uçta, radikal söylemleri dile getiren ideolojik derinliğe sahip siyasi partilerin iktidara gelme şansları olmadığından, para harcayacak adaylara rastlayamazsınız. Buralarda siyasi rekabette öne geçmek için, siyasi söylemdeki ve duruştaki keskinlik daha belirleyici rol oynar. Bazen bu tutumun sahipleri, demokrasisi yeteri kadar gelişmemiş Ülkelerde, hapse girmek, işkence görmek gibi ağır bedeller öderler.
Türkiye’de demokrasiye geçildiği tarihten bu güne kadar hep merkez sağ partiler iktidara gelmişlerdir.Çok kısa sürelerle arada merkez sol partilerin koalisyon ortağı olduklarını da görebiliriz. İşte bu dönemlerden Ecevit iktidarı sırasında, 1970 li yılların Dünya konjonktürüne de uygun olarak, solda siyaset yapan bazı ilkeli politikacıların hiç de zengin olmadıkları, temsil ettikleri kitlelerle çok sağlam ilişki kurduklarını, idealistçe siyaset yaptıklarını görebiliriz. Ama ne yazık ki Mecliste sayısal çoğunluk sağlanamadığından, iktidar olabilme adına çok büyük hata yapılmış ve sağdan sandalye düşkünü milletvekilleri transferi yapılarak, nüfuz ve para kazanmaya dayalı soysuz siyasete geri dönülmüştür. Bu hatanın bedelini Türk solu hep ödemiştir.
Günümüze gelirsek; benim özellikle üzerinde durmak istediğim husus şudur:
Önümüzdeki yıl Ekim ayında yapılacak olan yerel seçimlerde, siyasi partilerin aday belirleme yöntemleri ve kriterleri çok önem kazanmıştır.
Bu satırların yazarı olarak merkez sol düşünceye sahip bir kişi olduğuma göre, beni temsil edecek siyasi partinin (CHP) adaylarını belirlerken, temsil edecekleri kitlelerle her bakımdan benzerlik arz edecek kişilerin tercih edilmesi en büyük temennimdir. Sağ siyasette her nedense bu hep başarılmaktadır. Örneğin: Dini ve Milli hassasiyeti yüksek kitleler, adaylarını hep kendilerine benzeyenlerden seçmektedirler.
Ben ve benim gibi sol seçmenlerin de partilerine oy verirken, gönül rızası ile, adayları beğenerek, asla zorunluluk hissetmeden oy vermemiz sağlanmalıdır.
Aday belirleme kriterleri içinde, parti programındaki görüşlere uygunluk başta olmak üzere, pek çok kişisel meziyet sahibi olunması vardır, bunların içinde muhakkak ki işinde başarılı olmuş, insana, emeğe, çevreye saygılı iş adamları da olmalıdır, fakat sadece zengin aday arayışımız hiçbir zaman olmayacaktır.
Bu hususta son bir hatırlatma yapayım:
Merkez sol partiler sınıf değil, kitle partileridir. Bu doğrudur. Ancak; tüccarların, müteahhitlerin, rantiyelerin, para babalarının zaten kendi merkez sağ partileri vardır.
Türkiye’de eksik olan, işçinin, memurun, köylünün, çiftçinin, emeklinin, dar gelirlinin, işsizin, ezilenin temsil edildiği gerçek sol bir kitle partisidir.
2013 Ekim ayında yapılacak yerel seçimlere bu kitlelerin temsilcisi olmayı hedeflemiş CHP. Umulanın çok ötesinde oy alarak, başta Kocaeli olmak üzere pek çok yerde iktidar olabilir diye düşünüyorum. Efendim, bu yerel seçimdir, yerel yönetimlerde bu anlatılanların bir anlamı yoktur, diyenlere şunu ifade etmek isterim:
Tam tersine, yerel yönetimler adeta yerel parlamentolar gibidir. Siyasi partilerin buralardaki temsilcileri, halka kendilerini en doğru şekilde buralarda gösterebilirler.
Umuyor ve diliyorum ki, çok şeyler beklediğim CHP.li yetkililer, aday belirleme aşamasında en doğru kararı verirler ve benim temennilerim gerçekleşir.