CHP, “Olağanüstü Kongresi” ni yaparak, oluşturulan yeni yönetim kadroları ile birlikte, 2015 yılında yapılacak
“Genel Seçime” hazırlanmaya başlamıştır. Olası seçim sonuçları, Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’nun partideki konumunu ve liderlik geleceğini de belirleyecektir. Bu nedenle, sürecin çok iyi değerlendirilmesi gerekmektedir. Bu bağlamda, öncelikle parti politikaları net bir şekilde ortaya konulmalıdır. Ayrıca, parti çok sesli bir görünüm vermekten kaçınmalı, genel politik söylem etrafında kenetlenmeli, kamuoyu nezdinde iktidar olmayı hedefleyen bir kararlılık sergilenmelidir.
Partinin genel politikaları evrensel sol değerler kapsamında biçimlendirilmeli, demokratik sol veya sosyal demokrat bir kimlik tanımı ısrarla vurgulanmalıdır. Parti uygulamalarında, eşitlikçi, özgürlükçü, demokrat, adil ve halkçı ilkelerin başat rol üstleneceğine ve genel politikalara hakim olacağına toplum ikna edilmelidir.
İlk planda, ülkemizin en önemli toplumsal meselesi olan, “Kürt Sorunu” un çözümü konusunda, eşitlikçi ve demokrat söylem çerçevesinde radikal politik önermeleri mutlaka ortaya konmalıdır. Bu bağlamda ana dilde eğitim konusunun çözümleneceği taahhüt edilmelidir. Merkezi yönetim anlayışından uzaklaşarak, yerel yönetimlerin güçlendirilmesine yönelik açılımda bulunulmalıdır. AB “Yerel Yönetimler Özerklik Şartı” nın kabulü ve model alınması konusunda kararlı bir tutum takınılmalıdır. Bu çerçeve içerisinde özgürlüğü, demokrasi ilkelerini ve sosyal hukuk devlet anlayışını önceleyen liberal bir anayasa yapılacağı vaadi kamuoyuna deklere edilmelidir.
İnanç özgürlüğü ve serbestisi konusunda muhafazakar ve mütedeyyin kesiti tatmin edecek bir söylem oluşturulmalıdır. Din ve sol ideolojiler arasındaki ittifak anlayışına yönelinmelidir. Dinin adalet anlayışı, eşitlikçi ve adil olma felsefi önermeleri bağlamında mutabakat arayışı hedeflenmelidir. CHP Kurmay Kadrosu’nun, “Aylık Sosyalist Kültür Dergisi BİRİKİM” in, “Temmuz-Ağustos” sayısına konu edilen “Dinden İdeolojiye, İtirazdan İkbale İSLAMCILIK” değerlendirmelerini titizlikle incelemeli, bu konudaki önermeler parti uygulamaları için esin kaynağı oluşturmalıdır.
Alevi inancına sahip vatandaşlarımızın inanç özgürlüğü önündeki tüm engeller kaldırılmalı, cem evlerinin ibadet yeri olarak tanınacağı deklere edilmelidir. Kamu kuruluşu olan (kurumun bu konumu da ayrıca tartışmaya açılmalı, yeni yapılanma konusunda politika oluşturulmalıdır) Diyanet İşleri Başkanlığı’nın Sünni mezhep ağırlıklı yapısında değişikliğe gidileceği, tüm inanç gruplarının adil temsili konusunda açılım sağlanacağı vaad edilmelidir.
Ekonomi uygulamaları en önemli eleştiri konusu olarak gündeme taşınmalı, yeni önermeler oluşturulmalıdır. Birincil eleştiri konusunu vergi düzeni ile ilgili yapılmalıdır. Adaletsiz vergi uygulamalarının tüm dünyada da eleştiri konusu yapılmaktadır. Uygulanan neoliberal politikaların zengin-fakir gruplar arasındaki uçurumu derinleştirdiği yolundaki veriler ortaya konmaktadır. Ülkemizde de devletin vergi gelirlerinin ağırlıklı bölümünü dolaylı vergiler oluşturmaktadır. Bu uygulamaların gelir dağılımını bozduğu, sosyal katmanlar arasında adaletsiz bir yapının oluşmasına yol açtığı ortadadır.
İnşaat ve iç tüketime dayalı üretim yapısının değiştirileceği, yeni istihdam alanı yaratılarak işsizliğin önleneceği taahhüdü deklere edilmelidir. Sanayileşme politikasının gözden geçirileceği, bölgelerin özellikleri gözetilerek, yeni sanayi alanları yaratılacağı, kırsaldan kente göçü önlemeye yönelik planlar oluşturulmalıdır. Üniversiteler özerk bir yapıya dönüştürülmesi, bilimsel çalışmalarının teşvik edilmesi, sanayinin ve üretimin itici gücü haline dönüştürülmesi planlanmalıdır.
Kapitalist sistemin ana damarını oluşturan, “Serbest Piyasa” modelinde revizyona gidileceği, sosyal devlet anlayışına uygun politikalar geliştirileceği açıklanmalıdır. Mevcut uygulamalar çerçevesinde, Uluslararası şirketlerin, büyük grupların kontrolü altında bulunan piyasada, tüketicileri koruyacak yapısal uygulamaların yetersiz kaldığı bir gerçektir. Kârın maksimize edilmesinin kutsallaştırıldığı bugünkü sömürü ortamının, sosyal demokrat politikalarla dengeleneceği, tüketiciden yana tavır alınacağı, bu konuda oluşturulacak kurumsal kontrol mekanizmaları konusunda halkımız aydınlatılmalı, ikna edilmelidir.
CHP kadroları dünya düzeninin vardığı aşamayı yorumlamakta, geleceği algılamakta gerçekçi ve objektif davranmalıdır. Cumhuriyeti kurma ve çağdaş bir devlet yaratma gururu yanında, tarihi bagajı ve sorumluluğu ile yüzleşmekten çekinmemelidir. O günkü konjonktür bağlamında, yanlış politikalar nedeniyle zarar verdiği kimlik ve gruplardan alenen özür dileme erdemini göstermelidir.
Yeni dünya anlayışı çerçevesinde pozitivizmi ve moderniteyi temsil eden Batı’ya doğru yürüyüşten ve AB ile bütünleşme idealinde vazgeçmemelidir. Ancak, içinde bulunduğumuz coğrafyanın, bir imparatorluk varisi olan ülkemize yüklediği sorumluluktan kaçınılmamalıdır. Doğu-Batı sentezi arayışını, Orta Doğuda lider ülke olma pozisyonunu güçlendirmelidir. Bulunduğumuz coğrafyada, etnik ve inanç farklılıkları üstü tarafsız bir politika gütmeli, bu suretle bölge ülkeler nezdinde saygınlığını artırmalıdır.
Ülkemiz demokrasisinin en önemli sorununu, ciddi bir muhalefet boşluğu oluşturmaktadır. Bu konuda CHP liderine ve kadrolarına büyük sorumluluk düşmektedir. Bu sorumluluğun yerine getirilmesi için öncelikle parti programının sol önermelerin doğrultusunda yeniden revize edilmesi gerekmektedir. Parti içi denge politikaları gözetilerek, halk deyişi ile “ne şiş yansın, ne kebap uygulamaları” sonuç getirmeye yetmeyeceği görülmelidir. Bu bağlamda, muhafazakar, milliyetçi veya İslamcı kesime şirin gözükmek için vitrine konan isimlerin çare olmayacağı, Cumhurbaşkanlığı seçimi sonucu ile ispatlanmıştır.
Evrensel sol değerlerden esinlenen politik önermeler, CHP yönetimce daha da derinleştirilip, zenginleştirilip, somutlaştırılarak parti vizyonu oluşturulmalıdır. Yeni ve halka değen söylemin öncelikle parti kütüphanesinden alınarak, teşkilata taşınması, kadroların bu doğrultuda eğitilmesi öncelenmelidir. Somuta indirgenecek ve halkın rahatlıkla algılayacağı uygulama örnekleri ile toplumun karşısına çıkılmalı ve halktan yetki talep edilmelidir.
Netice itibariyle, CHP’nin 2015 Genel Seçimlerine mutlak iktidar hedefi ile hazırlanmalı ve başarılı olmalıdır. Aksi takdirde, partinin daha da küçülmesi, alternatif oluşumların ortaya çıkması kaçınılmaz olacaktır. Bu bağlamda, “Dersimli, Devrimci Kemal” söyleminin başarı getirip, getirmeyeceği, seçime hazırlık süreci ve nihayetinde halkın kararı belirleyecektir.
Bu vesileyle, Sayın Kemal Kılıçdaroğlu ve ekibini kutluyor, zorlu süreçte başarılar diliyorum.
Saygılarımla,
Cavit İNAM,