Ortalama bir Türk seçmeni oy kullanırken neye göre oy kullanır? Dünyada farklı demokrasilerde bu standart neye göre belirlenir? Ölçüm yöntemi nelerdir sizce?
Ortalama bir Türk seçmeni oy kullanırken neye göre oy kullanır? Dünyada farklı demokrasilerde bu standart neye göre belirlenir? Ölçüm yöntemi nelerdir sizce?
Bunların üzerinde seçim sonuçlarını detaylı bir şekilde analiz eden enstitüler çalışıyorlar. Normal şartlar altında sıralama çok net. Önce makro ekonomiye bakılır sonra istihdam piyasasına bakılır. “Ben işe girebilecek miyim? Benim işim var işten atılır mıyım? Oğlum veya kızım iş bulabilecek mi?” Bu sorular ikinci etkendir.
Üçüncü etken neredeyse tüm toplumlarda sosyal çatışmalardır. Bizim ülkede bu Türk Kürt sorunudur, laik İslamcı çatışmasıdır. Avrupa’da göçmen sorunudur. Hikaye böyle uzar gider.
Ortalama bir Türk seçmeni neye göre oy verir?
Bir Türk seçmeni de bu dünyanın bir parçasıdır ve aşağı yukarı bu ölçeklere göre oy verir. Ama Türkiye’de lider bu saydığım etkenlerin hepsinden daha önemlidir. Yani Türk seçmeni partilerin seçim kitapçığını ve programını okumaz. Liderlerin nasıl konuştuğuna bakar, ne kadar konuştuğuna bakar, ne vaat ettiğine bakar. Liderler ne kadar çökmüş, ne kadar iflas ettirmiş, ne kadar başarı elde etmiş buna bakar, kimlik siyasetiyle oy verir. Aleviyim aleviye oy veririm, sünniyim sünniye oy veririm, muhafazakarım muhafazakara oy veririm … böyle sürer gider. Kısacası Türk seçmeni çok da rasyonel değildir ama çıkarcıdır.
Bu hesaplardan sonra muhalefet partileri için yazılarımda defalarca yazmışımdır, parlamenter sisteme geçme vaadi çok güzel bir şeydir ama başlı başına yetersizdir. Hesap hatası yapanlara yani saraya yönelik de eleştireyim, baş örtüsü sorunu dediğiniz konu üzerinde ne kadar tepinirseniz tepinin oylarınızı yüzde 1 veya yüzde 2 ya oynatır ya oynatmaz. Bence oynatmaz. İş kesinlikle oraya gelmez. Çünkü muhalefet de karşıt bir cephede durmuyor, çözüm cephesinde duruyor.
Yani?
Yani havanda su dövüyor partiler. Liderler de havanda su dövüyorlar. Bunlar seçimi etkileyecek faktörler değil. Peki seçimi ne etkileyecek?
Muhalefet cephesinin ortaya çıkaramadığı aday, iktidar cephesinin de Erdoğan’ın arkasında ısrarcı duruşu seçim sonuçlarını etkileyecek. Kısaca şunu net bir şekilde söyleyebilirim, giden gitti kalan kaldı. Ekonomik kriz nedeniyle AKP’yi terk edecek olan seçmen AKP’den ve Erdoğan’dan koptu. MHP’den kopacak olanlar da koptu. Bundan sonra çok büyük skandallar vs olmadığı takdirde kesinlikle yeni kopmalar olmayacak. Hatta Erdoğan bulabildiği enstrümanlarla, yaptığı ekonomik vaatlerle kısmen de olsa az da olsa kopanların bir kısmını geri kazanabilecek.
Bu Yolun Sonu Nereye Çıkar?
Bu yolun sonunun nereye çıkacağını altılı masa belirleyecek. Muhalefet cephesinin açıklayacağı, komisyonlar, komisyon raporları, entelektüel brifingler, teoriler vs hiçbirinin karşılığı yok. O enstrümanların etkili olma ihtimali olan akıllı, okuyan yazan, entelektüel birikimi olan seçmen zaten muhalefet cephesinin seçmeni. Onlar cepte. Muhalefet cephesinin stratejisi arafta kalan, kararsız kalan, nereye gideceğini bilmeyen, ağzı yanmış ama “Erdoğan’dan kopmasak mı ya bakıyorum bunların da ne dediği belli değil” diyen seçmeni silkeleyip kendi yakasına çekecek olan adayda gizli.
Muhalefet cephesi taş üstüne taş koyamıyor. Evet, oy kaybetmiyor ama taş üstüne taş da koyamıyor. Sürpriz yapma ve farklı hamleleri kullanma ihtimali olan Erdoğan’ın karşısında alacağı sonuç iyi kötü şu anda belli. Muhalefet riskli bir yerde duruyor. Seçilebilir de seçilemeyebilir de. Özellikle Erdoğan’ın ulusalcılarla yaptığı ittifak burun farkıyla kazanılabilecek seçimin çalınabileceği endişesini artırdı bende.
Muhalefetin çok güçlü bir liderle açık ara koşarak seçimi tartışmaya meydan vermeyecek şekilde süreci götürecek lidere odaklanması gerekiyor. Proje, program, doktrin gibi şeylerin kararsız seçmen üstünde, AKP’den kopmuş seçmen üstünde etkili olma ihtimali yok. Muhalefetin kararsız seçmeni heyecanlandıracak, peşinden sürükleyecek “Gelin yeni bir Türkiye inşa edeceğiz” diyebilecek netlikte duruşu ve hitabeti olan bir lider çıkartması gerekiyor. Lider tartışmaları esnasında muhalefet liderlerinin kendi hesapları kendi geleceği üzerine tartışmalarının hiçbir karşılığı yok. Seçim akşamı sandıklar açıldığında halk almak istediği sonucu ilk turda göremezse muhalefet liderlerinin siyasi hayatı zaten bitmiş olacak.
Kemal Kılıçdaroğlu’nun Amerika Gezisi
Kılıçdaroğlu’nun Amerika ziyaretini herkes gibi izliyorum. Daha dolu ve daha iyi çalışılmış bir ziyaret olabilirdi. Türkiye’de iktidara gelme ihtimali kuvvetli olan oluşumun başındaki adam olan Kemal Kılıçdaroğlu Amerika’ya gittiğinde çok daha prestijli yerlere gidebilirdi. Siyasi ziyaretler yapmak zorunda değil. Kemal Kılıçdaroğlu “Ben konuşmayı kabul ediyorum” dese think tank kuruluşları O’nu havada kaparlardı. Kılıçdaroğlu bir marka. O’nu pazarlamaya çalışanların çok daha iyi bağlantılar kurması gerektiğini düşünüyorum.
Yaşam Biçimim Tehdit Altında mı?
Metropoll böyle bir soru sormuş. “Evet” diyenler yüzde 50 “Hayır” diyenler yüzde 47.6. Türkiye ikiye bölünmüş. Siz bundan baş örtüsünü anlıyorsunuz tabii. Ama öyle değil. “Yaşam biçimim tehlike altında” diyenler CHP, İYİ Parti ve HDP’liler. İktidar ve iktidara yakın olanlar ise böyle bir şey dememiş. Demek ki Türkiye’nin gerçekten aktüel bir baş örtüsü sorunu yok. Türkiye’nin özgürlükler, demokrasi ve refah sorunu var.