Özdilek
Cavit İnam
Cavit İnam

Dış Politika...

1 Ocak 1970 Saat: 02:33

 

    İran' ın yürütmekte olduğu uranyum zengileştirme programı konusunda; ABD'nin ve Batı Bloku' nun endişelerini gidermeye, olası bir ambargo riskini karşılamaya yönelik Brezilya ile birlikte kotarılan mutabakata rağmen, anlaşmayı takip eden günlerde ABD' nin, Çin ve Rusya' nın da desteğini alarak, BM Güvenlik Konseyi' nde Türkiye ve Brezilya' nın muhalif, Lübnan' nın çekimser oyuna karşın, İran' a yaptırım uygulanması yönünde karar aldırması tüm dikkat ve yorumların ülkemiz  üzerine yoğunlaşmasına  yol açmıştır.

 

Ayrıca; İsrail ile aramızda uzun süreden beri varolan gerginlik ve anlaşmazlığın;  32 ülke vatandaşının ve çoğunu Türk'lerin oluşturduğu Barış Gönüllüsü ve Aktivist'in yer aldığı, kuşatma altındaki Gazze' ye insani yardım götürme amacıyla yola çıkan, Marmara Gemisi öncülüğünde 6 gemilik filonun, Uluslararası sularda saldırıya uğraması, 9 vatandaşımızın şehit edilmesi olayı,  İsrail ile ilişkilerin kopma noktasına gelmesine neden olmuştur. Hükümetimizin yaptığı girişimler sonucu, Uluslararası platformda, İsrail Hükümeti' nin eylemi kınanmış olmasına rağmen, İsrail hükümetinin özür dilememiş ve tazminat talebimizi henüz yerine getirmemiş olması sebebiyle, ülkeler arası ilişkilerdeki gerginlik ve güvensizliğin devam etmesine neden olmuştur.

 

Türkiye Cumhuriyeti' nin kuruluş ve devam eden dönemlerinde, konjonktür itibariyle denge politikası güdülmüş, Atatürk' ün söylemi ile "Yurtta Sulh, Cihanda Sulh" politikası ana ilke olarak benimsenmiştir. Yunanistan ile dostane ilişkiler kurulmuş, Suriye ile Hatay sorunu çözülmüş, ABD, Batı Bloku ve Rusya ile ilşkilerde denge politikası gözetilmiştir. 1945 yılına gelindiğinde, Yalta Konferası' nda, Rus Hükümeti'nin Boğazlardan hak talep etmesi, Kars ve Ardahan' ı istemesi, Türkiye' nin dış politika tercihinin Batı' dan yana kullanmasına sebebiyet vermiştir. Bu tercihimiz karşısında, 1947 yılında ABD Başkanı Truman, Türkiye' nin bağımsızlık ve toprak bütünlüğünü garanti altına alarak, ülkemizin kalkınması için ekonomik yardım taahhüdünde bulunmuştur. Marshall Planı kapsamında, ülkemize 500 milyon dolarlık ekonomik ve askeri yardım yapılmış, bu süreç 50 yıl boyunca devam etmiştir.

 

Batı blokunda yer alma kararlığı; ülkemizin 1946 yılı itibariyle demokrasiyle tanışması, piyasa ekonomisi uygulaması, kentleşme tercihi, montaj sanayiine geçiş sürecine neden olmuştur. Ayrıca, batı blokunun savunma konsepti olan Nato' ya 1952 yılında dahil olma, Kore' de müteffiklerle birlikte Doğu bloku ülkeleriyle savaşa girme kararımız blok içinde konumumuzu güçlendirmiş ve güven uyandırmıştır. Bu süreçte, 1948 yılında kurulan İsrail devletini tanıyan ilk ülkerden biri olmamız, Cezayir' in bağımsızlığının oylandığı BM' de çekimser tavır takınmamız sadık bir müteffik olduğumuz kanıtını oluşturmuştur. 1964 yılında Avrupa Ekonomik Topluluğu (AET)' ya katılım kararımızda batı dünyası ile ne denli özdeştiğimizinin göstergesi olmuştur.

 

Batı Bloku ile uyum içinde süren ilişkilerimizdeki ilk ayrışma 1964 yılında meydana gelmiştir. Kıbrıs' ta soydaşlarımıza yönelik soykırımı önleme amacıyla, Garantörlük yetkimizi kullanarak, adaya müdahale kararımız karşında, o dönem ABD Başkanı olan Lyndon B .Johnson' un, Nato Üyesi kapsamında verilen silahların ancak savunma amaçlı kullanılabileceği yolundaki mektubuna karşın, Başbakan İsmet İnönü' nün, "YENİ BİR DÜNYA KURULUR, TÜRKİYE O DÜNYADA YERİNİ ALIR" çıkışı ilk ayrışmayı oluşturmuştur. O günden bugüne Kıbrıs konusu batı ile anlaşmazlık konusu olmaya devam etmiş, Kıbrıs Rum Yönetim'i resmen tanınarak AB üyeliğine kabul edilmiştir.

 

2002 yılında, Milli Görüş geleneğinden gelen, dini referanslarla beslenmiş bulunan kadroların kurduğu AKP' nin iktidara gelmesi; konjonktür itibariyle "Ilımlı islam" modelinin revaçta olması, hatta "Radikal İslam" betimlemesine antitez oluşturması açısından, gerek ABD ve gerekse AB üyeleri açısından olumlu bir gelişme olarak algılanmış, teşvik görmüştür. Orta Doğu ve İslam ülkeleri ile sağlıklı bir diyalog kurmanın ve hatta bu bölgelerde İran' ın gücünü dengelemenin bir aracı olarak değerlendirilmesi hesaplanmıştır. AKP Hükümeti de Batı' nın bu yargısını boşa çıkarmamış, iktidara geldikten sonra, AB üyeliği konusunda kararlı bir tavır sergilemiş, bir dizi yasal düzenleme ve reform paketi ile birlikte, 2004 yılında "Katılım Ortaklık" görüşmelerine başlama kararı alınmış, süreç işlemeye başlamıştır.

 

ABD ile AKP arasındaki ilk kırılma Irak savaşı arefesinde, 2004 yılında yaşanmıştır. Yetkililerin ikili görüşmeleri esnasında, ABD silahlı gücünün ülkemiz üzerinden Irak sevki konusunda anlaşmaya varılması, geçişe yeşil ışık yakılması ve kişisel taahhütte bulunulmasına rağmen, sözkonusu protokolün TBMM' de reddi ABD açısından şok etkisi yaratmıştır. Ortaya çıkan olumsuzluk zaman içinde giderilmiş, ilişkiler karşılıklı çıkarlar çerçevesinde sürdürülmüştür.

 

Takip eden süreç içerisinde AKP, geleneksel dış politika ilkelerinden ayrılmaya başlamış, kendine özgün politika tercihini, oluşturduğu sınırlı kadro (anılan politikaların oluşturulmasında Sayın Davutoğlu önemli bir teorisyen olarak önemli görev yüklenmiştir), Dış İşlerinin deneyimli bürokratik kadrosu marifetiyle  dışlanarak yürütülmeye konulmuştur. Sözkonusu kadronun teorisyeni olan Sayın Davutoğlu' nun Dış İşleri Bakanlığı' na getirilmesi ile süreç tamamlanmıştır. Monşer diye küçümsenen kadrolar pasifize edilmiştir.

 

Ekonomide sağlanan gelişmenin, AB üyeliği yolunda elde edilen kazanımının avantajı ile Bölgesel Güç olma yolunda aktif dış politika izlenmeye başlanılmıştır. "YENİ OSMANLICIK" diye de adlandırılan bu süreçte, Osmanlı İmparatorluğu' nun  egemen olduğu bölge ülkeleri ile ilşkiler geliştirilmeye başlanmıştır. Bu çabalar sonucu olarak, daha dinamik dış politika adına, Ortadoğu ve Balkanlar'da arabulucuk faaliyetlerine girişilmiştir. Ermenistan ile ilişkilerin normalleştirilmesi yolunda adımlar atılmıştır. En son İran ile uranyum zenginleştirilmesi konusunda anlaşma yapılarak, Batı ile ilişkilerinin normalleştirilmesine çalışılmıştır.

 

AKP'nin ABD ile ikinci ayrışma süreci, Gazze seçimleri sonucu, İran destekli Hamas' ın iktidarı ele geçirmesini takip eden günlerde, liderleri Halit Meşal'ın Türkiye'ye ziyaretine imkan tanınmasıyla yaşanmıştır. İsrail'i tanımayan Hamas, ABD, Batı ve İsrail tarafından siyasi bir parti olarak değil, terörist bir grup olarak algılanmaktadır. Ülkemizin bu radikal tavrı, ABD açısından hoşnutsuzluk yaratmıştır. Ayrıca, İsrail Başbakanı Bibi Netanyahu'nun ülkemizi ziyaretini takiben, Gazzeye saldırması ve ambargo uygulama kararı, özellikle Sayın Erdoğan şahsında derin bir hayal kırıklığı yaratmıştır. Erdoğan  içsel tepkisini, Davos toplantısı sırasında bir panelde "One Minute" deyişi ile simgelenen çıkışı iie Netenyahu' nun yüzüne sert bir şekilde  ifade etmiş ve toplantıyı terk etmiştir. İsrail Hükümeti'nin, insani yardım taşıyan Marmara Gemisi'ne yönelik müdahalesi ve vatandaşlarımızın şehit edilmesi sonrası, Başbakanımızın İsrail'e yönelik sert çıkışı ülkeler arası ilşkiler gerginleşmesine yol açmıştır. Takip eden süreçte ise, Güvenlik Konseyi'nde İran'dan yana tavır konulması, ambargo aleyhine red oyu kullanımı ile Türkiyenin politik tavrı, ABD ve Batı kamuoyu  tarafından sorgulanmaya başlanmıştır.

 

El-Kaide' nin ABD'de gerçekleştirdiği büyük saldırı (11 Eylül 2001), Samuel P. Huntington'un,  "Medeniyetler Çatışması" tezini doğrular düzedeydi. İslam dünyası ile Hiristiyanlık alemini karşı karşıya getirecek olan bu çatışma potansiyeli dünya açısından bir risk taşımaktaydı. Bu nedenle AKP'nin iktidara gelmesi, Batı tarafından memnuniyetle karşılanmıştı. Laik ve medeni bir ülkede islam kökenli bir partinin iktidara gelmesi, Orta Doğu'nun islam ülkeleri için, demokratikleşme ile kalkınma yolunda örnek gösterilecek, İran'ın sözkonusu ülkeler üzerinde model ülke olma girişimlerini dengeleyebileceği varsayılmış ve destelenmişti. Ancak AKP'nin iktidarı süresince; ekonomide sağlanan gelişme, AB üyeliği yolunda atılan adımlar, enerji bölgesindeki kilit ülke konumunda bulunulması, ortaya çıkan Bölgesel Güç olma şansını değerlendirmeye yöneltmiştir.. Ayrıca, AB üyeliği yolunda Almanya ve Fransa'nın çıkardığı zorluklar, imtiyazlı ortaklık önermeleri, AKP'yi dış politika tercihi konusunda ayırım noktasına getirmiştir. Bu politik tercihi aşamasında, ülkemizin Batı'nın biçtiği örnek rol model yerine, Orta Doğu ülkelerinin liderliği ve sözcülüğü konumuna gelinme niyetinden, başta ABD olmak üzere Batı ülkeleri şüphe duymaya  başlamıştır. Dış İşleri Bakanı sayın Davutoğlu'nun İslam Konferansın'da yaptığı, Kudüs'ün Filistin'in Başkenti yapma,  "Mescidi-Aksa' da topluca namaz kılma söylemi, Batı'nın sözkonusu şüphelerini doğrular mahiyette olmuştur.

 

Türkiye' nin bölgesinde lider ülke olma konumuna gelmesinde, kişilikli politika gütmesine hiçbir itirazın olması mümkün değildir. Ancak hedefe ulaşma açısından, dengelerin ve dinamiklerin gözetilmesi, Batı bloku içinde kalınarak, AB ile nihai üyelik hedefine ulaşılma vizyonundan vazgeçilmemesi gerekmektedir. Dış politika uygulamaları esnasında, Dış İşleri'nin deneyimli kadrolarından  destek alınması başarının şartıdır.  Orta Doğu'nun, Balkanlar'ın, Asya'nın geri kalmış ülkelerine model olunması, sözkonusu ülkelerin demokratikleşme ve çağdaşlaşma yolunda dönüşümlerine katkı sağlanması gerekmektedir. Bu yolla dünya barışına ve insanlık alemine hizmet edilmiş olunacak, ülkemizin saygınlığının artmasına, sözü dinlenebilir ülke olmasına ve nihayetinde Bölgesel Güç konumuna yükselmesi imkan sağlanabilecektir.

YORUMLAR Üye Girişi

Bu Yazıya Yorum Yapılmadı. İlk Yorumu Siz Yapmak İster misiniz? 
Lütfen Resimdeki kodu yazınız
 

Kocaeli Haberci Tavsiye Formu

Bu Yazıyı Arkadaşınıza Önerin
İsminiz
Email Adresiniz
Arkadaşınızın İsmi
Arkadaşınızın E-Mail Adresi
Varsa Mesajınız
Güvenlik KoduLütfen Resimdeki kodu yazınız

Yazarın Diğer Yazıları

"Keyifli bir emeklilik süreci yaşama önerimdir"1 Haziran 2024 Saat: 14:18
Sayın Kemal Kılıçdaroğlu'na önerimdir
Yerel seçim başarısı, demokrasi açısından umut oluşturmuştur!14 Nisan 2024 Saat: 13:23
Mahalli seçimlerde, Cumhuriyet Halk Partisi (CHP)'in, "Türkiye İttifakı" söylemi ile, birinci parti olarak elde ettiği büyük başarı, demokratik güçler açısından, geleceğe yönelik umut oluşturmuş, sevinç yaratmıştır.
"İzmit Kent Lokantası" ve sosyal belediyecilik29 Şubat 2024 Saat: 23:04
Sosyal belediyecilik ve halkçı uygulamalar doğrultusunda; İzmit Belediye Başkanı, Sayın Fatma Hürriyet Kaplan'ın girişimlerini takdir ile karşılıyorum.
Kayıp Roma Başkenti Nikomedia, bu konferansla taçlandırıldı27 Kasım 2023 Saat: 16:43
İzmit tarihini arıyor. Bu doğrultuda yapılan arkeolojik çalışmaların tanıtımına yönelik; Nikomedia: Roma İmparatorluğu Başkenti'nden, Türk Endüstri Başkentine temalı konferans harikaydı.
CHP’de değişim ve iktidar umudu23 Kasım 2023 Saat: 14:44
Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) içinde, seçim yenilgisinin ardından dile getirilen değişim talebinin, yakın ayda yapılan, olağan kurultayında delegeler tarafından karşılık görmesinin sağladı.
Tüm Yazıları
DepolamaTaşıma iletme sistemiMerdiven Tırmanma CihazıEngelli merdiven tırmanıcıUluslararası evden eve nakliyatAdaklıklazer epilasyonAnkara evden eve nakliyat