AK Parti’nin milletvekili dokunulmazlıkları ile ilgili, “anayasa” değişikliğini içeren kanun teklifine,
CHP lideri Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’nun, “anayasa”ya aykırı olmasına rağmen, açık destek verecekleri yolundaki açıklaması kamuoyunda partiyi tartışılır kılmıştır.
Bu gelişme üzerine, partili yeni veya eski milletvekillerinden bir bölümü, bu karara karşı çıkmış, sosyal medya üzerinden, genel kurul oylamasın da ret oyu vereceklerini açıklamıştır. Ayrıca, basına yansıyan bilgilerden ise; partinin daha önceki MYK toplantısında, teklife karşı olumsuz tavır alındığı, grup yöneticilerince ise, milletvekillerine bu konuda sus emri verdiği öğrenilmiştir.
Oysaki CHP, 2015 yılında açıkladığı, “Demokrasi Paketi” ile önemli bir çıkış yapmış, partiler arasında ön almıştır. Bu yıl içinde ise,“Büyük Buluşma” projesiyle; “demokrasiden, barıştan, özgürlükten, hukukun üstünlüğünden, parlamenter sistemden ve laiklikten” yana güçlerle birlikte hareket etme istem ve kararlığını öne çıkarmıştır.
Parti adına tüm bu olumlu söylemlere karşın, son gelişmeler bağlamında; parti içi demokrasiyi gözetmede, siyaset kurumunun ve ülkenin içinde bulunduğu zor koşullar göz önüne alınarak, olaylar ve stratejiler karşısında esnek bir tutum takınma becerisi gösterilememiştir. Salt ilkeli olma adına böylesine bağlayıcı bir tutum içine girilmiş olması da, haklı olarak kamuoyunda sorgulanmaya başlanmıştır.
Tüm bu gelişmeler; öncelikli ve ivedilikli olarak, parti programının belirlenmesi ve uygulanması konusunda, parti içi ideolojik bütünlüğünün sağlanma ve koalisyon görüntüsünden kurtulma ihtiyacı kendini bir kez daha dayatmıştır.
Yakın bir dönemde; Sayın Deniz Baykal’ın, katıldığı bir televizyon programında, parti yönetimini eleştirmesi, istifaya davet etmesi yanında, politika değişikliğine gidilmesi, milli muhalefet önermesi içeren konuşmasının bugüne dek göz ardı edilmesi, sessizce geçilmesi de parti adına sağlıklı bir gelişme olmamıştır.
CHP’nin ekonomik politika önermeleri de, “Sosyal Demokrat” olma iddiasını taşıyan bir parti açısından yetersiz kalmıştır. Kitleleri etkileyecek düzeyde; neoliberal uygulamalara yönelik ciddi bir eleştiri ve alternatif söylem ortaya konamamıştır. Anılan sistemin ideologu ve uygulayıcısı olan Sayın Kemal Derviş’in çeşitli söyleşilerinde sosyal demokrasi adına ortaya koyduğu iyileştirme önermeleri düzeyinde kalmıştır.
Bu noktada CHP’ye de fazla haksızlık yapmamak gerekmektedir. Uluslararası sistem içinde kendini solda tanımlayan hiçbir parti bu konuda, bugüne dek, ciddi bir yapılanma ortaya koyamamıştır. Neolibera politika uygulamaları doğrultusunda, Brezilya’da halen devlet başkanlığını yürüten Dilma’nın yolsuzluk soruşturması nedeniyle azledilmek durumunda kalması, araştırmanın efsane lider Lula’ya uzaması yanında, neoliberal politikaları katıksız uygulayan komünist Çin’in içinde bulunduğu çarpık, eşitliksiz sosyal yapı da sol uygulamalar adına hüzün vermiştir.
Sosyal demokrat, demokratik sosyalist ve işçi sınıfı partilerinin birlikteliği ile;“daha iyi, daha adaletli, eşitlikçi ve demokratik bir dünya kurma” ideali etrafında bütünleşen partilerce, 1951 yılında oluşturulan,“Sosyalist Enternasyonal’e CHP’de üye olmuştur.
Anılan birliğin 2006 yılından bu yana Başkanlık görevini üstlenmiş bulunan, neoliberal politikaların büyük tahribata uğrattığı, bu nedenle krizin faturasının partisi Pasok’a kesildiği ve halen etkisiz konumda bulanan Yunanistan’ın eski başbakanı Yorgo Papandreu yakın bir tarihte ülkemizi ziyaret etmiştir. CHP’den milletvekili adayı gösterilme gereği görülmeyen, parti adına birliğin “Başkan Yardımcılığı” görevini yürüten Umut Oran ile birlikte çeşitli temaslarda bulunmuştur.
10 yıldan buyana başkanlığını yürüttüğü, birlik adına yaptığı açıklamalarda Papandreu; küresel işbirliği içinde bulunması gereğine gönderme yapmış, problemlerimizin ortak olduğunu belirtmiş, güçlerimizin birleştirilmesi gereğine işaret etmiştir. Ülkesinin içinde bulunduğu koşullar, birliğin bugüne dek gösterdiği performans Sayın Yorgo Papandreu’nun söyleminin iyi niyetli bir temenni olarak algılanmasına neden olmuştur.
Küresel düzeyde alternatif oluşumların ortaya konamaması sonucu; demokratik düzenler yara almış, otoriterlik ve milliyetçilik eğilimleri giderek yükseliş trendine içine girmiştir. Yine de; ülkemiz açısından, adil, eşitlikçi bir düzen arayışının ve demokratik mücadelenin CHP öncülüğünde gerçekleştirilebileceğine olan inancımızı sürdürmek, bu doğrultuda mücadele etmek ihtiyacı kendini dayatmaktadır.
Saygılarımla,