Vatandaşlar veya şirketler bankalarla yaptıkları sözleşmelerde dövize dayalı düzenlemelere gittikleri bilinmektedir.
Son günlerde döviz kurlarında öngörülmeyen aşırı yükselmeler gözlenmektedir. Yazının yazıldığı gün itibariyle dolar kuru 4,65 TL’dir. Oysa bir yıl önce bugünlerde kur 3,55 TL olup %30 dan fazla bir artış görünmektedir. Bu durumda borcun döviz ile ödenmesi kararlaştırılan sözleşmeleri imzalayanların çok ciddi yükümlülük artışları bulunmaktadır.
Mahkemeye başvuru yapılabilir
Bu durumda bulunan borçluların yeni borçlar kanunu gereği mahkemeye başvurarak hakimin müdahalesi ve değişen şartlara göre borç miktarının uyarlanmasını talep edebilirler.
Sözleşme yapıldığında karşılıklı edimler arasında mevcut olan denge sonradan şartların olağanüstü değişmesiyle büyük ölçüde tarafların biri aleyhine katlanılamayacak derecede bozulmuştur. Bu durumda sözleşmeye bağlılık ve sözleşme adaleti ilkeleri arasında bir çelişki ortaya çıkmış, sözleşme hükümlerine bağlılık adalet, hakkaniyet ve iyi niyet kurallarına aykırı duruma gelmiştir.
Bu nedenle sözleşmenin değişen şartlara göre uyarlanması gerekmektedir. Bu konuda yeni borçlar kanunu 138, maddelerindeki düzenleme şöyledir;
“…Sözleşmenin yapıldığı sırada taraflarca öngörülemeyen ve öngörülmesi de beklenmeyen olağanüstü bir durum borçludan kaynaklanmayan bir sebeple ortaya çıkar ve sözleşmenin yapıldığı sırada mevcut olguları, kendisinden ifanın istenmesini dürüstlük kurallarına aykırı düşecek derecede borçlu aleyhine değiştirir ve borçluda borcunun henüz ifa etmemiş veya ifanın aşırı ölçüde güçlenmesinden doğan haklarını saklı tutarak ifa etmiş olursa borçlu, hakimden sözleşmenin yeni koşullara uyarlanmasını isteme, bu mümkün olmadığı takdirde sözleşmeden dönme hakkına sahiptir. Sürekli edimli sözleşmelerde borçlu, kural olarak dönem hakkının yerine fesih hakkını kullanır…” Denilmektedir.
Yargının görüşü
Açılan bir davada davacının döviz kredisi kullandığı kurların çok yükselmesi sonrası kredi taksilerini ödemede zor duruma düştüğü ileri sürerek sözleşmenin mevcut duruma uyarlanması talep edilmiştir. Yerel mahkemece talebin reddedilmesi sonrası karar temyiz edilmiştir. Konuya ilişkin yargılar E,2012 /8250, K 2013/2623 sayılı kararında görüşler şöyledir;
“…Borçlar Kanunu 138. Maddesi sözleşmenin değerlendirilmesine ilişkin şartları belirlendiği talep halinde, sözleşme şartlarının bir taraf aleyhine, öngörülemez şekilde, aşırı derece değişmesi durumunda hakime sözleşmeye müdahale etme görevi yüklenmiştir. Bu nedenle hakim, bu koşulların bulunup bulunmadığını araştırmakla yükümlü olup, gerekirse bilirkişi incelemesi yapmalı ve uzman bilirkişilerden görüş almalıdır 01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı H.M.K. nun 266. Maddesinde de,” Mahkeme, çözümü hukuk dışında özel veya teknik bilgiyi gerektiren hallerde, taraflardan birinin talebi üzerine yahut kendiliğinden, bilirkişinin oy ve görüşünün alınmasına karar verir hakimlik mesleğinin gerektirdiği genel ve hukuki bilgiyle çözümlenmesi mümkün olan konularda bilirkişiye başvurulamaz” düzenlenmesi ile eski H.U.M.K. nun 275. Maddesine paralel bir düzenleme getirilmiştir. Bu husus aslında “adil yargılama” hakkının bir unsuru olan “hukuki dinlenilme hakkı” nın da gereğidir.
Bir başka deyişle, hakim tarafların iddia ve savunmalarını dinlemeli, iddia ve savunmalar doğrultusunda taraf delilerini toplamalı, bu delileri tartışıp değerlendirerek, uyuşmazlığın çözümünde hangi delili neden kabul edip, neden kabul etmediğini gerekçelendirmek suretiyle kararını vermelidir…”
Denilerek yerel mahkeme kararı bozulmuştur. Yüksek yargının bu kararı değerlendirildiğinde öngörülmeyen döviz artışlarında sözleşmelerin yeni duruma uyarlanması gerektiği sonucu ortaya çıktığı kanaatindeyiz.