Empati; eşduyum olarak da bilinir, kişinin, kendisini başkasının yerine koyarak onun duygularını, isteklerini, düşüncelerini ve eylemlerini anlayabilme yeteneği.
Empati; eşduyum olarak da bilinir, kişinin, kendisini başkasının yerine koyarak onun duygularını, isteklerini, düşüncelerini ve eylemlerini anlayabilme yeteneği. Empati terimi 20. yüzyılın başlarında, Alman psikolog Teheodor Lipps’in “sempati” sözcüğünden örnekseme yoluyla türetmiştir. Daha çok estetik deneyimler için kullanılan empatinin sanattaki en klasik örneği, oynadığı rolü ya da söylediği şarkıyı içinden duyan bir aktörün ya da şarkıcının durumudur.
Görsel sanatlarda ise izleyici, bir tür iç yansıtma yoluyla, kendisini karşısındaki tablonun ya da izlediği gösterinin içinde hisseder. Psikolojide de bir çok kuramcı, kişisel vicdan ve özdenetimin gelişmesi, saldırgan davranışın önlenmesi açısından empatinin önemini vurgulamıştır. ABD’li psikolog Carl Rogers’ in geliştirdiği ve tedavinin yönünün psikoloğun değil, karşısındaki kişinin belirlediği tedavi yönteminde de empati önemli bir yer tutar.
Empati; kişinin dünyaya karşısındaki insanın bakış açısıyla (gözleriyle) bakarak, yargılamaksızın onu anlamaya çalışmasıdır. Bu özelliğin karşıtı olan benmerkezci olma; zihinsel gelişimin alt evrelerine özgü bir özelliktir. İnsanoğlu yaşamının ilk yıllarında zihinsel kapasitesinin sınırlılığı nedeniyle, olaylara sadece kendi açısından bakma becerisine sahiptir. Ancak daha sonraki yıllarda zihinsel yetinin artışına paralel olarak, tesadüfen yaşadıklarıyla; eğitim gibi planlı, programlı etkinliklere katılırken kazandığı yaşantıları empatik becerinin gelişimini destekler. Bir insanla empati kurabilmek için onunla yakın bir ilişki veya dostluk içinde olmak gerekmektedir. Kişileri hiç tanımadıkları, hatta ortak değerlerde- kültürde veya gelenekte bile buluşamadıkları insanlarla empati kurabilirler. Bir başkasının açısından onun dünyasına bakıp, onu anlamaya çalışan kişi, karşısındakini yargılama, aşağılama, suçlama kısaca onunla çatışma gereksinimi duymaksızın sağlıklı ilişki kurma yollarını bulabilir. Bu açıdan bakıldığında empati kavramı; kişilerarası ve hatta topluluklar ve toplumlar arası barışı sağlamanın yollarından biri gibi görünmektedir.
Bir arada yaşamanın beklide panzehiridir empatik davranış. Komşuluk ilişkilerinde onların yaşadıkları sorunları, kendimizi onların yerine koyarak empati kurabiliriz. Son yıllarda eğitimde de empatik davranışın sıkça kullanıldığını görmekteyiz. Özellikle davranış bozukluğu, öğrenme güçlüğü ve aile sorunu yaşayan öğrencilerle okul rehberlik servisleri ve öğretmenler empati kurarak sorunu kaynağında çözme yöntemleri geliştirmişlerdir.
Toplum yaşamında bazı kişi, düşünce, ve siyasi oluşumlar herkesin kendileri gibi düşünmelerin isterler. Sözüm ona birde demokrasiden ödün vermezler. Fırsatı yakaladıkları an demokrasi onlar için hedonist duygularının tahakkümü altına girmiştir artık. Onlar için farklı yaşam tarzı, düşünce, inanç hiç önemli değildir. Fransız düşünür ve deneme yazarı Montaigene: Bilim ülkelerin sınırlarını tanımaz” der. Bu söylemin tersi olsaydı, bilim adamları yaptıkları yenilikleri sadece kendi ülkeleri dışına çıkarılmasına izin vermezlerdi. Empati kurmanın koşulu bilimsel anlamda demokrasiyi benimsemeden geçer. Bir toplum farklıklarını, ortak düşüncelerini empati kurarak çözebilir. Aynı ülkenin insanları her konuda aynı düşünme gibi sığ bir mantığa sahip olamazlar. Eş deyişle farklı düşünmeleri insanın doğası gereği. Unutmayalım ki geçmişinden ders çıkarmayan uluslar geleceğine güvenle bakamazlar. Empati kültürünün gelişebilmesi için öncelikle ilköğretimden başlamak koşuluyla üniversiteye kadar yaşamın her alanında eğitime önem vermemiz gerektiğine inanıyorum. Unutulmaması gereken insan yaşamı her şeyin üstündedir.