Ülkede yaşanan ekonomik olaylar TV’lerde oynanan dizilerin senaryolarına taş çıkartıyor.
. Hatırlayınız damat ve ekibi düşük faiz yüksek kur anlayışı ile dolar 8,57’lere çıkınca ekibiyle birlikte görevden alındı. Arkasından yeni Maliye bakanı ve Merkez bankası başkanı atandı.
Yeni gelen ekip, tam tersi uygulamaya başladı. Yani yüksek faiz düşük kur politikası uygulamaya başladı. Şimdi burada duralım. Yeni gelen bu ekibin bu politikayı uygulanacağını Cumhurbaşkanı bilmiyor muydu? Hayır diyebilir misiniz? Bence tüm ayrıntılarıyla biliyordu. Diğer bir ifade ile Naci Ağbal faiz arttırmadan önce danışmadığını mı sanıyorsunuz? Her şey tepenin bilgisi içinde yapıldı. Sonuçta faiz % 8,75’lerden, % 19’lara geldi.
Aslında Naci Ağbal görevden alınmadı, görevini tamamladı. Manzaraya bakar mısınız? Birileri iyi polis, diğerleri de kötü polisi oynuyor. Naci Ağbal’a da kötü polis rolü düştü. Rolünü iyi oynadı çünkü şükranlarını sunuyor.
Şimdi görelim o zaman; Naci Ağbal 200 baz puan arttırdığı için görevden alındıysa yeni gelen başkan bu kararı iptal etsin veya 100 baz puan düşürsün.
Faizlerle oynayarak ekonominin düzeleceğini sanan bir ekonomi modelini tartışıyoruz. Yani sadece ağaca bakıyor, bu arada ormanı gözden kaçırıyoruz.
Sadece faizle oynayarak, yani para politikaları ile döviz kurları önlenemez. Faiz bunun için sadece diğer şartların yeterli olması durumunda uygulanabilecek bir enstrümandır. Eğer bir ülke tüketimle değil üretimle büyüyorsa, bütçesi açık vermeden yönetiliyorsa, ihracat ve hizmetlerden gelen döviz ithalatı karşılıyorsa döviz tutmak için faizle oynamaya gerek kalmaz.
Ülkenin durumuna bakalım. Bütçe iki ayda 35 milyar TL açık verdi. Bunun 25 milyarı faiz gideri. Cari açık her ay aratarak devam ediyor. Utanarak yazıyorum Tarım ürünlerini bile üretemiyor, ithal ermek durumunda kalmışız. Yılsonu itibariyle 300 milyar civarın da bütçe açığı, 40 milyar dolar civarında da cari açık bekleniyor. Üstüne üstlük merkez bankasının kasası tam takır (-)45 milyar dolar. Hukuk sistemi güvensiz. Geriye sadece faiz silahımız kalmış dövizin karşısında. Tam bir çaresizlik durumu. Faiz arttırsan yerli sanayicimiz, çiftçimiz, esnafımız perişan olurken yabancı tefecilerin sömürdüğü ülke oluyoruz. Arttırmasanız dolar alıp başını gidecek. Dolar borçlarımız ödenemez hale gelecek.
Esas soru! Bu ekonomiyi buraya kim nasıl getirdi. Sorgulanması gereken bu değil mi?
Ekonomi alarma verirken biz nelerin peşindeyiz.
İlginç gelişmeler yaşıyoruz. Hukuki olup olmadığı tartışılan İstanbul Sözleşmesinin kaldırılması, HDP’nin kapatılma davası ve son olarak merkez bankası operasyonları gösteriyor ki bu yıl içinde erken seçim kesinlikle yapılacak.
HDP kapatılırsa seçmeni CHP’yi destekler diyerek İYİ parti üzerinde oyun oynanacak. İstanbul Sözleşmesi ile ise uçtaki radikal İslamcı kesim, belki saadet partisi üzerine oyunlar oynayarak millet ittifakını bitirmek istedikleri ortada. İktidar kesiminin senaristleri gerçekten çok güçlü. Ancak evdeki hesapla çarşıdaki hesap tutmayabilir. Bütün filmler mutlu sonla bitmez.