Bu gün bir yemeğe gittiğinizde ana yemek, ara sıcak, tatlı ve meyve için birçok çeşit çatal kaşık servise sunuluyor.
Daha çatal icat edilmemişken yemek elle yenir, statüye göre parmak sayısı kullanılırmış. Halk beş parmağı da kullanırken, soylular yüzük parmağı hariç diğer üç parmakla yermiş. Araştırmacıların ortak inanışına göre çatal ilk olarak makarnaya düşkünlüklerinden dolayı İtalya’da yapılıp kullanılmış. Kaşıkla ya da elle makarnayı yemek çok zor olduğundan bir alet icat etmek zorunda kaldılar sanırım. Uzun yıllar boyunca çatalı sadece aristokratlar kullanmış. Hatta davete giderken korumalı kutusunda yanlarında götürürlermiş. Ancak, ne için kullanıldığı belli olmayan çok küçük çatal örnekleri de Çatalhöyük kazılarında ortaya çıkarılmış. Belki de ne olduğu anlaşılamayan bu küçük aletlerle yemek yiyordu Hititler kim bilir?
Katolik kilisesi ise çatal kullanımına günah olduğu gerekçesiyle uzun yıllar karşı çıkmış. Tanrının bize verdiği parmakları kullanmamız gerektiğini savunuyormuş ve yemek yerken bir alet kullanmayı kesinlikle reddediyormuş.
Eski Yunanda tanrı tasvirlerinin, heykellerinin elinde de silah amaçlı büyük çatallar görüyoruz. Ayrıca tarla işlerinde kullanılan yabalar da çatal şeklindeki aletlerden. Aslında çatal görmeye oldukça alışkın olmamız gerekiyormuş ama yine de o yıllarda çatal epey tepki çekmiş. Erkekler bıçakla tutup yemeğe alışkın olduklarından, çatalı kadınsı bulmuş ve uzun yıllar reddetmişler. Tanrıların elinde savaş silahı olarak gördükleri çatalı nasıl ve neden kadınsı buldular acaba merak ediyorum. Daha sonra Fransızlar dört dişli çatalı üreterek gittikçe yaygınlaşmasına katkı sunmuşlar ve nihayet vazgeçemediğimiz aletler sınıfında ön sıralara oturmuş çatalcığımız.
Kaşık ise çok eski tarihlerden beri çeşitli malzemeden yapılarak kullanılan bir araç olmuş. İlk çağlarda dereden su içmek için ellerini kullanan insanlar zamanla deniz kabuklularını ağaç dallarına sabitleyerek bir nevi kaşık elde etmişler. Bu işlemi yapmak zor olduğundan daha sonraki çağlarda ilk önce ağaç dallarını oyarak tahtadan kaşıkları icat etmişler. Metalleri işlemeye başladığımız dönemde ise madeni kaşıklar ortaya çıkmış. Statü ve para o zamanda etkili olduğundan zenginler metalden yapılmış kaşıkları, halk ise tahta kaşıkları kullanmış çok uzun zamanlar boyunca. Rönesans dönemine gelindiğinde ise kaşık Avrupa’da itibarını epey yitirmiş, sadece bebeklerin, yaşlıların ve işçi sınıfının kullandığı bir gereç haline gelmiş. İlerleyen zamanda Fransız mutfağının giderek Avrupa saraylarında benimsenmesi sonucu kaşık yeniden sofraların vazgeçilmezi haline gelmiş. Hep Fransızların sayesinde kibar yemek yemeği öğrenmişiz galiba.
Bıçak ise evde yemek yeme gereci olmaktan çok avlanma gereci ve ateşte etlerin yanmasını engellemek amacı ile çevirmek için kullanılmış daha çok. Orta çağda yemek bıçakları hançer şeklinde yapılıp kullanılmaktaymış. Bir gün Kardinalin verdiği davette çıkan kavgada bıçaklanmalar olmuş ve bundan sonra hançer şekli kaldırılarak tek tarafı keskin bıçaklar üretilmeye başlanmış.
Neyse, bu konu çok uzun aslında. Şimdi vereceğimiz tarife geçersek daha iyi olacak.
İçli köfteyi herkes sever sanırım. Yapımı her ne kadar zahmetli ise de zaman zaman bu zahmete katlanıp yaparız. Ama bugün size kolay yoldan aynı lezzeti nasıl yakalarız onu anlatmaya çalışayım. İşte;
Dış Malzeme:
1,5 su bardağı ince bulgur
1 su bardağı kaynamış su
100-200 gr. kadar yağsız kıyma (çift çekim)
1 çay kaşığı karabiber
1 çay kaşığı pul biber
1 yemek kaşığı biber salçası
2 yumurta
1 tatlı kaşığı tuz
1 adet kuru soğan (rendelenmiş)
2-3 kaşık erimiş tereyağı (zeytinyağı da olabilir)
İç Malzeme:
300 gr. Orta yağlı kıyma (tek çekim)
2-3 adet kuru soğan (zar şeklinde doğranmış)
1 çay kaşığı karabiber
1 çay kaşığı pul biber
1 tatlı kaşığı tuz
1 çay kaşığı kimyon
1/2 demet maydanoz (Yıkanıp doğranmış)
3 yemek kaşığı tereyağı
1 su bardağına yakın iri dövülmüş ceviz
Üzerine sürmek için
1 adet yumurta.
Yapılışı:
Bulguru kaynamış suyla ıslatarak üzerini kapatıp 15 dakika şişmeye bırakın.
İç malzemeyi hazırlamak için tencereye yağı koyup eritin. Soğanları ilave edip pembeleştirin. Kıymayı ekleyin. Maydanoz ve ceviz dışındaki malzemeleri ekleyerek 8-10 dakika kadar pişirin. Maydanozu ekleyip ocağı kapatın. Soğuduktan sonra cevizi ilave edin.
Şişen bulgura diğer dış malzemeleri ekleyin ve elinizi arada ıslatarak 7-8 dakika kadar yoğurun. Yumuşak hamur kıvamında olması ve bulgurun birbirini tutması gerekiyor. İki parçaya ayırın. Yaklaşık 35 cm. çapındaki tepsiyi yağlayarak bulgurlu karışımın birini elinizi ıslatarak tepsiye yayın. Kenarlarını tepsinin yukarısına doğru ittirin bir yandan da.( İç harcı koyunca dışarı akmasın diye) Pişmiş kıymayı bulgurun her tarafına gelecek şekilde yayın. Kalan bulgurlu hamuru küçük parçalar alarak elinizde incelterek kıymanın üzerini tamamen kapatın ve elinizle hafif hafif bastırarak düzleştirmeye çalışın. Yumurtayı çırparak üzerine sürün. 200 derecedeki fırında 35-40 dakika (üzeri kızarana kadar) pişirin. Piştikten sonra fırından çıkarıp temiz bir bezle kapatarak 10 dakika dinlendirip öyle servis yapın.
Afiyet olsun.