Kaybettiklerimizi unuturuz. Osmanlı üstüne yüzyıl daha devam eden bir imparatorluğumuz devam ediyor
Her ne kadar ilk yıllarında başka bir yapılanmaya doğru yelken açılmışsa da geçmişin muhteşem taraflarını unutmadan geçemiyoruz.
Bu durum her ülke için geçerli olabilir. Kazanılan topraklar, kaybedilen gurur, yeni limanlara açılış, hayal kırıklıkları, bazen sefalet, ölümler ve yeniden hayata sesleniş.
Spor da böyle bir şey. Osmanlıdan bugüne kalan, güreşler, av seansları, ata binmeler ve çoğumuzun bilmediği peykler… Şahin uçuranlar, atmaca eğitimleri ve okçuluğun sınırsız nişan taşları…
Çok ilginçtir, Dünya okçuluğunun lideri bir Türk. İkinci döneme de imzasını atmış, FITA Başkanı olarak görevini sürdürüyor. Geride kalan 20 yıla uzandığımda okçuluğun bilimsel temellerle uzun vadeli başarıların nasıl geleceği konusu daha o zamanlarda tartışılmaya başlamıştı. Doğru yabancı uzmanlar ve Caner Açıkada ekibinin destekleri ile çok başarılı sporcuların performanslarını gösterme şansı bulduklarını defalarca tanık olmuştum.
Lisans öğrenciliğim döneminde tanıştığım Cumhur Yavaş’ın çok sabırlı ve bir o kadar disiplinli okçuluk antrenmanlarını gün gibi hatırlıyorum. Bugün hâlâ bu spora destek vermeye devam ediyor. Alandaki bilim insanlarını unutmamak gerekiyor. Hayri Ertan Eskişehir’de, Hakan Kolayiş Sakarya’da inatla çalışmalarını sürdürüyorlar.
Okçuluğun bu verimli çalışmalarını aynı zamanda her konuda liderlik yapmayı başaran Uğur Erdener’in yarattığı bir eser olarak görmeliyiz. Çeşitli kereler bazı federasyonlarda gönüllülük prensibi içerisinde destek vermeye çalışan biri olarak, yurtdışındaki amansız mücadeleleri bilmekteyim. Uluslararası ya da kıta federasyonlarının kongrelerinin nasıl geçtiğini yazmaya kalksam değil satırlar, birkaç ciltlik bir eser ortaya çıkabilir.
Son 20 yıl içinde federasyonlarımızın gayretli çalışmaları sonrasında çeşitli kurullara üye olan Türklerin sayısı artmaya başlamıştı. Ancak şu garip seçim sistemi yüzünden değişen yönetim kurulları sonrası birbirini kıskanan kişiler nedeni ile bu milletlerarası kuruluşlarda sayımız azalmaya başladı. Bu konuyu spor yönetimi çalışanlarının irdelemesi gereklidir. Sarılın kalemlerinize, Türk Sporu sizden araştırma bekliyor.
Buradan TOHM konusuna yaklaşıyorum: Sporcuları hangi ölçütlere göre seçtik? Bu çalışmalar sonrası teknik adam olarak kimler nasıl çalışmak üzere görevlendirildiler? Kocaman bir ülke olarak neden kendi kamp merkezlerimizi inşa etmedik? Sporcularımızı, takımlarımızı, teknik adamlarımızı neden otel odalarına gömdük?
Geçen zaman kıymetlidir? Bir dakika bile kaybedecek lüksümüz yoktur. Herkesin silkelenmesi ve üzerindeki şu ölü toprağını atması gereklidir. Bunları yaparken takılıp gittiğimiz yolların işe yaramadığını görmüş olmalıyız. Bırakın siyaseti, iş yapın!
Bu ülkenin gelecek çocuklarının talebidir yazdıklarım…