Gemi batıyor artık (2. Bölüm)

.  Ne görmüştük? Metin Feyzioğlu’nu gördük, Mehmet Ali Çelebi’yi gördük daha önce Savcı Sayan vardı. Değişik yerlerde özellikle CHP’de  ya da ulusalcı hareket içinde bulunup bugünlerde Erdoğan’a yanaşanlar var.

Bunların önümüzdeki dönemde daha fazla gündemde olacağını düşünüyorum. İlk işareti Deniz Baykal’ın kendisini “yerli ve milli” olarak tanımlayan kızı Aslı Baykal verdi. Her an AKP grup toplantısında Erdoğan kendisine rozet takabilir. Sizi bilmem ama beni hiç şaşırtmaz. Aslı Baykal’ın AKP’ye katılması durumunda CHP içinde “Baykalcı” olarak bilinen şu anki CHP’de hiçbir etkisi olmayan bazı isimler de AKP’ye katılabilir ama hiçbirisi Aslı Baykal kadar etkili olmaz.

HDP çizgisinden olmayan aynı zamanda kendisine çok yabancı olmayan bazı Kürt siyasetçileri tarafına çekmek isteyebilir.  Belki listelerde yer vermek şeklinde olabilir. İYİ Parti’den bazılarının hatta CHP’den “Baykalcı” grup dışındaki bazı kişilerin aklını çelebilir. Bu tür katılımlara tanık olabiliriz.

Öncelikle bulundukları yerlerde mutsuz olanlar, kendilerinde bir gelecek göremeyenler veya parti içinde rahatsız olanlar Erdoğan’ın gemisine binebilirler. Bu kişilerin yanında muhalefetin seçimi kazanmasının çok zor olduğuna kanaat getirenler ve iktidarın tekrar kazanabileceğine inananlar Erdoğan’ın gemisinde kendilerine yer bulabilirler. Son olarak şu veya bu şekilde birtakım sorunları olanlar, adli anlamda olabilir, ekonomik sorunları olabilir, bu kişiler bir daha kazanamasa bile giderayak Erdoğan’ın gemisinde yer kapmak isteyebilir.

Erdoğan’ın Geri Dönüşüm Fabrikası …

Ben bunu bir tür geri dönüşüme benzetiyorum. Var oldukları yerlerde artık fonksiyonları kalmamış, ıskartaya çıkarılacak olanların Erdoğan tarafından geri kazanılması.

Bunlar neye göre geri kazanılıyor?

Mesela Mehmet Ali Çelebi .. AKP’ye girdi. Erdoğan’a ne getirdi? Pek bir şey kazandırmadı ama şunu gösterdi: Erdoğan kendisine en sert muhalefet yapmış, en sert söylemlerde bulunmuş birisini gayet iyi yanına çekebiliyor. Feyzioğlu örneğinde de aynısını gördük. Bu Erdoğan’a bir güç veriyor. Aslında gelenlerin Erdoğan’ın gücüne güç kattıkları yok. Bunlara milletvekilliği veriyor veya Kuzey Kıbrıs’ta büyükelçilik verdi. Bu Erdoğan için büyük görevler değil. Sonuçta onları bir şekilde taltif ediyor ama veremeyeceği şeyler değil. Fedakârlık yapmıyor. Kendi imkânlarıyla da bir şey vermiyor. Devletin imkanlarıyla veriyor. O kişilerden çok fazla bir şey de almıyor. bize “o geminin gittiğini” gösteriyor. “Bakın siz gemiden insanların kaçmasını bekliyorsunuz tam tersine kimse kaçmadığı gibi bu gemiye binenler var” demeye çalışıyor.

Büyük bir resim çizebilmek için Erdoğan’a ve cumhur ittifakına bazı küçük particiklerin, CHP’den İYİ Parti’den ve diğer partilerden bireysel katılımların hepsinin biraz faydası olacak ama hiçbirinin yeteceğini düşünmüyorum.

Burada yine dönüp dolaşıp Erdoğan’ın aklında şu seçim sürecine kadarki aşamada eğer seçimi bu haliyle alamayacağı düşüncesine sahipse -ki şu haliyle alabileceğini sanmıyorum- hedefinde hep İYİ parti olacaktır, Meral Akşener’i yanında görmek, kazanmak isteyecektir. Bunu yapmak için neleri gözden çıkartır, ne tür vaatlerde bulunur, onu ikna edebilmek için neler yapar bilemiyorum ama Meral Akşener daha önce net bir şekilde  “Kafama silah dayasalar olmaz” sözleriyle asla işbirliği yapmayacağını  söylemişti.

Erdoğan Meral Akşener’i İkna Edemezse Ne Yapabilir?

Bu takdirde Erdoğan belki de seçimden önce daha büyük bir pazarlık yapabilir. Aslında bu pazarlık da tabii ki seçimi kazanmasının çok zor olduğunu hatta imkansız olduğunu görmesi halinde yapılacak bir pazarlık olabilir. Ülkenin çok kötü bir durumda olduğu yani seçime giderken olağanüstü bir halde olduğu bir manzara yaratılırsa kendisinin ülkenin bekası için fedakarlık yaptığını söyleyerek muhalefetin tamamıyla veya en azından İYİ Parti ve CHP ile bir geçiş formülü üzerine belki düşünür.

Seçimden önce gemiye geri dönüşümle kazanılmış yeni yolcular doldurarak gemiyi yürütebileceğini düşünmüyorum. Gemiye sağlam mürettebat alması durumunda belki olur. Bu noktada İYİ Parti ilk akla gelen ama o da mümkün değil. Dolayısıyla Erdoğan ya bu haliyle gidecek ve gemiyi yüzdüremeyecek sonrasına seçimden sonra bakacak ya da bir ara  yerel seçimin ardından dile getirdiği Türkiye İttifakı önermesini seçime çok az süre kala söyleyecek. Böylece muhalefetle kendi ve yakın çevresinin geleceğini garantiye alacak yeni bir formül üzerinde mutabık kalmaya çalışacak kanısındayım. Yani Erdoğan seçimi kazanmak için her şeyi yapacak, kazanamayacağına kesin emin olursa ve bütün yolları tükettiğini düşünürse o zaman seçimden önce çok büyük tavizler vermeye hazır bir Erdoğan’la karşı karşıya kalabiliriz.

Aksi takdirde seçimi kaybettikten sonra bir pazarlık gücü olamayacağı için yenilgi sonrası birçok şeye katlanmak zorunda kalacak. İktidarda kaldığı sürece Erdoğan’ın elinde hala birtakım imkanlar olduğunu özellikle vurgulamak istiyorum. Bireysel katılımla ve küçük particiklerin katılımıyla yüzdürülebilecek bir gemi yok. Erdoğan ya İYİ Parti’yi ikna edecek ya da muhalefetin iki büyük partisiyle büyük pazarlıklar yapmak zorunda kalabilir. Bu da mümkün görünmüyor.