Halkların Demokratik Partisi(HDP) Kocaeli Milletvekili ve İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu Üyesi Dr. Ömer Faruk Gergerlioğlu 10 Aralık İnsan Hakları Günüyle ilgili basın açıklaması yaptı.
Gergerlioğlu; İktidara Beka Vatandaşa Cefa Düştü!
Halkların Demokratik Partisi(HDP) Kocaeli Milletvekili ve İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu Üyesi Dr. Ömer Faruk Gergerlioğlu 10 Aralık İnsan Hakları Günüyle ilgili basın açıklaması yaptı.
Gergerlioğlu'nun basın açıklaması şöyle;
İnsan Haklarında İktidara Beka Vatandaşa Cefa Düştü!
İnsan Hakları Günü, İnsan Hakları Evrensel Bildirisi'nin kabul edildiği gün olan 10 Aralık 1948'den bu yana her 10 Aralık'ta farkındalık etkinlikleri yapılan gündür. Türkiye 1948 de Beyannameyi onaylayan 48 ülkeden biridir. Biz Beyannameyi ilk imzalayan ülkelerden olma onurunu yaşarken bunun yanında da 71 yıldır güvenlik mi özgürlük mü paradoksu içerisinde başta yaşam hakkı olmak üzere pek çok insan hakları ihlalinin de yaşandığı ülke olduk.
Türkiye’de Kadınlar, Çocuklar, Gençler, Kürtler, Azınlık Cemaatleri, Aleviler, Mülteciler, LGBTİ+ Bireyler, KHKlılar, Gazeteciler, Sivil Toplum Çalışanları, Romanlar vd pek çok grup nefret söyleminin de yükselmesiyle sürekli hak ihlallerine maruz kalmaktadır.
2019 senesinde de Hukukun Üstünlüğü yerle bir edilmiştir! Kanunda suç olmayan sebeplerle insanlar tutuklanmaktadır. Ülkede korku iklimi hakim olmuştur. Sadece Cumhurbaşkanına hakaret kapsamında son 5 yıl içesinde 10 Binin üzerinde dava açılmış 3 Binin üzerinde yurttaşa bu davalarda ceza verilmiştir. En ufak hak talebi “Beka” denilerek sert bir şekilde geri çevrilmiştir. Anayasal hak olan gösteri yürüyüş hakkı keyfi olarak kullandırılmamış bu hakkı kullanmak isteyenler “terörist” olarak adlandırılmıştır.
Kürt sorununda barışçıl çözümler yine İktidarın "Beka" söylemi ile rafa kaldırılmıştır. Yıllarca denenen ve insanların ölümünden başka sonuş vermeyen güvenlikçi "Kürt Anasını Görmesin" politikaları tekrar ve tekrar uygulanmaktadır.
Kadınlar ve çocuklar insan haklarının en büyük mağdurlarından olmaya 2019 senesinde de devam etmektedir
11 bin kadın cezaevlerinde tutulmakta onlarla beraber de en az 780 bebek cezaevindedir. Kadınlar kendilerine yönelik erkek şiddetine karşı yürüyüş yaptığında tekrar polis şiddetine maruz kalmaktadır. İçişleri Bakanlığının bu konuda bulduğu çözüm de kadınları kadın polislere dövdürmektir. Şilili kadınların başlattığı ve tüm dünyaya yayılan Las Tesis adlı danslı protesto gösterisinde sadece Türkiye’de kadınlar dövülmüştür. 2019 senesi henüz bitmemişken en az 402 kadın erkek şiddetiyle öldürülmüştür! Bu rakam 2008 senesinden beridir Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformunun kaydettiği en büyük rakamdır!
İş cinayetleri 2019’da hız kesmemiştir
Son 11 ayda en az 1.606 işçimiz iş cinayetlerinde yaşamlarını yitirmiştir. Hükümet iş cinayetlerinde Avrupa 1.liğini ve Dünya 3.lüğünü bütün uyarılarılarımıza rağmen sürdürmekte kararlı gözükmektedir. Bizim insan haklarını inceleme komisyonuna verdiğimiz inceleme dilekçeleri gündem dışı bırakılmakta ve her işçinin durumuyla mı ilgileneceğiz denilerek komisyonda alaya alınmaktadır. Elbette ki bu durumun sonucu da sönen hayatlar olmaktadır!
110 gazeteci hala cezaevindedir! Düşünce ve ifade özgürlüğü üzerindeki engeller devam etmektedir. 110 gazeteci cezaevlerinde yer almakta yine yüzlerce gazeteci de sürekli mahkemelerde yaptıkları haberleri açıklamak durumunda kalmaktadır!
Yüz binlerce insan bir gece yarısı yayınlanan KHKların ekli listesinde isimlerini gördüler. Sorgusuz sualsiz mahkeme kararı olmadan “terörist” ilan edildiler bir vebalı muamelesi gördüler sivil ölüme mahkum edildiler. Sadece işlerinden atılmadılar sosyal hayattan tecrit edildiler. Bu yaşananların tarihteki örneği Nazilerin Yahudilere yaptıklarıydı.
Pasaportlar iptal edildi!
Yüzbinlerce insanın pasaportu iptal edildi. Sadece ihraç olanlar değil ailelerinin de masumiyet karinesi suçun şahsiliği gibi hukukun temel ilkeleri hiçe sayılarak pasaportları iptal edildi. Bu süreçte yaklaşık 60.000 insan kaçarak Türkiye’yi terk etti. Bu kaçışlarda aralarında kadın, çocuk ve bebeklerin de olduğu 100’ e yakın kişi boğularak yaşamını yitirdi. Halen daha seyahat hakkı KHKlılara iade edilmiş değildir!
Düşman ceza hukuku uygulandı!
İnsanlar bankalarda kredi başvurusu yapamadılar! Kendilerine miras kaldı tapuyu alamadılar! Bankadaki paralarına el koyuldu! Malları haraç mezat yok paraya satıldı! Tapu işleminde şahit olmak istediler “Riskli Kişiler Listesi” var dediler şahitlikleri kabul edilmedi! İstanbul seçimlerinde oy veren 14 bin kişinin oyu iptal edilsin diye Ak Parti YSK’ya başvurdu! Dükkan açalım dediler belediyeler güvenlik soruşturması olumsuz diyerek ruhsatları verilmedi! Bazı kamu kurumlarının kapılarına yazı astılar “Buraya KHKlılar Giremez” diye! Belediye Başkanlıklarını Belediye Meclis Üyeliklerini kazandılar mazbataları iptal edildi!
140 Bin insan dip kuyuya itildi yani OHAL Komisyonuna gitmek zorunda kaldılar.
OHAL Komisyonunda iltisak irtibat kurum kanaati dedikleri fişlemeler red kararına gerekçe yapıldı! %7,5 ancak iade edildi. Bu iade edilenleri bakanlıkları göreve başlatmadı. Beraat takipsizlik alanlara iade etmediler. OHAL Komisyonu Başkanı Selahaddin Menteş mahkeme kararı bizi ilgilendirmez biz irtibat iltisaka bakarız dedi. Sonra bunu söyleyen Komisyon başkanı en üst düzey mahkeme olan AYM ye üye yapıldı.
65 bin öğretmen ve 6 bin akademisyen ihraç edildi!
Ülkedeki özgür ortamın iyice yok olması üzerine yine binlerce akademisyen yurt dışındaki üniversitelere gitmek zorunda kaldı! Kapanan özel okullarda çalışan öğretmenlerin çalışma izinleri iptal edildi. Halen 20 Bine yakın öğretmen çalışma izinlerinin iadesini bekliyor. KHKlı öğretmenler Doktorlara tanınan özelde çalışma izininden mahrum edildi. Pek çok öğretmen inşaatlarda çalışmak zorunda kaldı ve iş cinayetlerinde yaşamlarını yitirdiler!
KHKlılar SGKlı iş bulamadılar.
KHKlı çalıştıran iş yerlerine bir kağıt göndererek bu kişinin işten çıkarılması istendi. KHKlılar sağlık güvencesinden mahrum bırakıldı. Yeşil kart çıkaramadılar. Cezaevindeki KHKlılar emekli edilmediler, kimisine de emekli ikramiyesi verilmedi! İŞKUR’a başvurdular KHK’lılara iş bulmuyoruz denildi. İŞKUR kurslarına kayıtları engellendi. Kayınvalidesine bakım maaşı damadı KHK’lı diye bağlanmadı! Sonra daha iki hafta önce bunu yapan SGK çalışanlarına af geldi ve yaptıkları hukuksuzluklar yasal zırha kavuşturuldu!
Bir insan hakları aktivisti önce cezaevlerine bakar çünkü cezaevleri ülkenin insan hakları karnesini gösterir!
Cezaevleri tıka basa dolduruldu! Kapasitenin üzerinde insanlar yerlerde, tuvalet önlerinde yattılar. Bazı cezaevlerinde aynı yatakta 3 kişi nöbetleşe bile yattılar. 30 kişinin tek tuvaleti ve banyoyu kullanmak zorunda kaldığı, sıcak suyun haftada birkaç saat verildiği, sulardan çamur aktığı bile tarafımıza bildirildi! Bazı yazı aşırı sıcak geçen cezaevlerine yaz sıcağında günde sadece yarım saat su verildiği bize ieltildi! Engelliler için hiç uygun olmayan cezaevlerinde %85-90 engelli raporu mahpuslar tek kişilik hücrelerde tutuldular. İnsanlar yaşamlarını bu hücrelerde kaybettiler. Muzaffer Özcengiz ve Halime Gülsu cezaevinde adeta kendi cinayetlerini ölümlerinden 4 gün önce resmi makamlara bildirmiş olmalarına rağmen halen soruşturmalarda bir arpa boyu yol alınamadı. Belli ki birileri suçu işlemiş birileri de bu suçlulara kol kanat germektedir.
Bu dönem cezaevleri sadece özgürlüklerden mahrum bırakıldığı bir yer değil çeşitli başka yol ve yöntemlerle cezanın katlandığı alanlara dönüştürüldü!
Vanda ailesi ikamet eden mahpuslar Edirne’ye Hatay’da ailesi ikamet eden mahpuslar Rize Cezaevine gönderildi! Bu sayede hem mahpus hem de aileleri cezalandırılmış oldu. Ziyarete gelen ailelerden çeşitli sebeplerle görüştürülmeyenler oldu. Pek çok aile 18 saat yol gelip 30 dakika ancak görüşebildiler. Son yıllarda pek çok aile bu yollarda yok oldu. Pek çok mahpus kendilerini ziyarete gelen ailelerine son görevlerini kelepçe kollarında gerçekleştirmek zorunda kaldı! Cezaevlerinde sevkler gerçekleştirilmedi ya da geç gerçekleştirildi. Bu sevklerde kelepçeli muayene dayatıldı. İlaçlarını düzenli alamayan yurttaşlar oldu.
Son 1 yıl içerisinde 7, son 4 yılda toplamda 28 kişi zorla kaybedildi.
Bu kişilerin kendisini polis olarak tanıtan kişiler tarafından kaçırıldığı iddia edildi. Bu iddiaya paralel olarak bu kişilerden son 6’sı (Erkan Irmak, Mustafa Yılmaz, Yasin Ugan, Özgür Kaya, Salim Zeybek ve Gökhan Türkmen) bir gece yarısı nasıl olduysa GBT kontrolünde yakalandıkları bildirildi. Bu kişilerin mahkemeleri gizli mahkeme salonlarında yangından mal kaçırır gibi yapılmaya devam etmektedir. Bu kayıplardan Yusuf Bilge Tunç Ankara’da kaybolmuş ve 123 gündür halen bulunamamıştır. Uluslararası İnsan Hakları Örgütleri sorular sormakta ancak Adalet Bakanlığı ve İçişleri Bakanlığı cevap bile verememektedir!
İşkence iddialarını ardı arkası kesilmedi.
Ben Anayasa Mahkemesi kararlarına uymak zorunda değilim diyen bakana sahip İçişleri Bakanlığında neredeyse her gün bir işkence iddiası gündeme damgasını vurdu. Ankara Emniyet Müdürlüğünde Dışişleri Bakanlığının eski personeline yönelik işkence iddiaları Ankara Barosu ile raporlaştırılmıştır. Yine Halfeti’de köylülere yönelik işkence iddiaları Urfa Barosu tarafından, Elâzığ Cezaevine yönelik ihlaller Diyarbakır Barosu tarafından ve Trabzon Beşikdüzü Cezaevine yönelik işkence iddiaları raporlaştırılmıştır. Bu anlamda bazı baroların bu çabaları geçen dönemde işkenceyle mücadelede önemli bir yer tutmuştur. Cezaevlerinde işkenceyle mücadele etmesi gereken TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu kendisine 14.11.2019 tarihine kadar ulaşan 2.819 başvuruda cezaevlerinde 1 tane bile ihlal tespit edememiştir. Bu durumda İnsan Hakları gündemin de işlerin ne kadar da zor olduğunu göstermektedir!
Kürtlerin seçme seçilme hakkı ellerinden alınmıştır!
31 Mart seçimlerinden sonra 28 belediyeye kayyum atanmıştır. Belediye başkanları görevden alınmış çoğu da gizli tanık ifadeleriyle hukuksuzca cezaevine gönderilmiştir! Seçimlerden önce YSK nın aday olmasında sakınca yoktur dediği KHKlılar seçimi kazanmaları sonucunda mazbatalarını alamamış daha az oy alan adaylara hak etmedikleri mazbata verilmiştir. Şu ana kadar atanan kayyumlar neticesinde 2 Milyon 517 yurttaş iradeleri dışında kayyum tarafından yönetilmektedir!
Sonuç olarak bu kadar zor zamanda İnsan Hakları Aktivizmi yapan arkadaşlarımı bu gün vesilesiy tekrar tebrik ediyorum. Her ne kadar insan hakları anlamında zor bir zaman yaşasak da İnsan Hakları çalışması yapan Sivil Toplum Kuruluşlarının, Baroların ve KHK Platformlarının bugün yaptıkları çalışmalar çok değerli ve kıymetlidir. İnsan hak ve özgürlükleri ihlallerinin yaşamadığı Türkiye ve Dünya dileğiyle saygıyla selamlarım